D_Masthead_970x250
Futbol liglerinde yer alan kulüplerimizin büyük bir kısmının ağır borç yükleri altında ezilmekte oluşunu sık sık medyaya yansıyan haberlerden öğreniyoruz

Süper Lig karşılaşmaları bugün Ankaragücü ile Galatasaray arasında oynanacak olan karşılaşma ile başlıyor. Altmış birinci kez perde açılıyor ve futbolseverlerin özlemi sona eriyor. Bu yılı geçmişteki yıllardan ayrı bir yere koymamıza yol açabilecek olan en önemli etken transfer piyasasındaki yoksunluk hali olsa gerek. Geçmiş yılların şaşalı ve büyük sansasyon yaratan transferlerinden sonra bu yıl gerçekten oldukça sönük bir transfer sezonu geçirdik. Belki de yaşadığımız önceki sezonlardaki bütün o çilek transferlerinin bir nevi bedelini bu yıl ödemek zorunda kaldık da diyebiliriz. Bir başka deyişle artık deniz bitti ve bundan sonra takımlarımızın ayaklarını yorganlarına göre uzatmak zorunda kaldıkları döneme girmiş bulunuyoruz.

Pek gönüllü olmasalar da yapabilecekleri çok da fazla bir olanakları bulunmuyor çünkü UEFA’nın Financial Fair Play kuralları adeta demoklesin kılıcı gibi tepelerinde sallanıp duruyor. Oyuncu satmadan oyuncu alamamak gibi bir durumla karşı karşıyalar ve taraftarlarını ünlü yabancı futbolculara alıştırmış olanlar açısından bu durum özellikle başarısızlıkla birlikte tribünlerin boş kalmasını beraberinde getirebilecek bir sıkıntıyı da beraberinde getiriyor. Aslında net bir biçimde takımlarımızın alt yapılara ağırlık verme zorunluluğu içinden geçilen bu dönemle birlikte daha net hissedilmeye başlandı. Altınordu örneğinin bu kadar çok dillendirilmesi ve sonuçlarının kendisini daha fazla göstermesi boşuna değil.

Gerek ülke içerisinde gerekse de yurt dışındaki karşılaşmalarımızda parayı bol keseden harcamanın yerine birbiri ile uyumlu ve kendi futbolunu sahaya yansıtabilen takımların şansı çok daha yüksek olacaktır. Endüstriyel futbolun özellikle Şampiyonlar Ligi’ndeki takımlar arasındaki makası daha da açtığı gerçeğini bundan sonra çok daha fazla yaşamak zorunda kalacağız. Hatta bu durumun en net örneği sadece orada değil Avrupa’nın pek çok liginde zaten fazlasıyla yaşanıyor. Almanya’da Bayern Münich, Fransa’da Paris Saint Germen, İtalya’da Juventus, İspanya’da Real Madrid veya Barcelona’yı şampiyon olarak görmek kimseyi şaşırtmıyor. İngiltere’de şampiyonluk mücadelesi daha fazla takım arasında gerçekleşmesine karşın orada da Leicester City örneğini iki yıl üst üste yaşayabilmek pek kolay gözükmüyor.

Paranın dolaşımdaki ağırlığı arttığı ölçüde futbolun geçmişindeki naifliğini yitirdiğimiz gerçeğini her geçen sezon biraz daha fazla hissedeceğiz. Ülkemiz açısından ligin önde gelen üç takımı olan Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın bir önceki yıla göre kadrolarının değerinin düşmüş olması dikkat çekici. Buna karşın üç büyüklerin Avrupa mücadelesini sürdüremedikleri noktada lige ağırlık vermeleri ve şampiyonluğu kovalamaları en güçlü ideal olarak görünüyor. Avrupa kupası mücadelelerinde takımlarımızın işlerinin giderek zorlaştığını ve bir dönem alınan başarılı sonuçların, bundan sonra çok da kolay alınamayacağını söyleyebiliriz.

Video Yardımcı Hakem(VAR) sisteminin bu yıl uygulanacak olmasının başlangıç aşamasında yaşanabilecek tartışmaları önleyebileceğini buna karşın özellikle derby müsabakalarında komplo teorilerini ortadan kaldıramayacağını belirtmeliyiz. Futbolun daha iyi icra edilebilmesinin en önemli unsurlarının başında gelen sahaların durumunun süper kupa karşılaşmasında ne kadar içler acısı olduğunu gördük. Umarız önümüzdeki dönem kulüplerimiz saha bakım işinin ne kadar önemli olduğunu kavrayarak, gereken hassasiyeti gösterirler. Aksi halde yapılan modern tesislerin ekrana yansıma biçimi hiç de hoş olmayacaktır.

Futbol liglerinde yer alan kulüplerimizin büyük bir kısmının ağır borç yükleri altında ezilmekte oluşunu sık sık medyaya yansıyan haberlerden öğreniyoruz. Kötü yönetilen ve dernekler yasası ile para akışının denetlenemediği kulüplerin, transfer yasaklarından tutun da kamplara gidecek paraları bile olmaması üzerinde düşünülmesi gereken bir vakadır. Ülkemizin pek çok kulübü benzer yollarla içi boşaltılmış ve kaderine terk edilmiş durumda bulunmaktadır. Söz konusu bu sorunu ortadan kaldırabilmenin yollarının başında kulüplerin denetlenebilmesini sağlayacak yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi gelmektedir.

Ülkemizin futbolseverliğinin başarıya endeksli olması ve başarı için her yolu mübah gören bir zihniyete onay vermesi, yasadışı uygulamaların önünün açılmasını kolaylaştırıcı olabilmektedir. Taraftarların kulüplerine sahip çıkmaları ve kulüplerinin belirli kişilerin ellerine bırakılmadan yönetilmesine katkıda bulunmaları önemli bir adımdır. Türkiye Futbol Federasyonunun da ülke futbolunun zihinsel arka planını oluşturabilmenin önünü açması gerekmektedir. Bu noktada ülke futbol tarihinin aydınlatılması ve genç kuşaklarla buluşturulması önem arz edecektir.

Futbol sahalarında fair-play duygusunu yerleştirmek istiyorsak bunu en tepeden ve en aşağıdan samimi adımlarla uygulamaya koyarak hayata geçirmek zorundayız. Sürekli olarak birbirini kötüleyen ve rakibini yok sayan zihniyet kalıpları beraberinde şiddetin kapaklarının da açılmasına olanak sağlamaktadır. Kulüp yönetimleri, medya mensupları, futbolun yönetsel ayağı, hakemler, futbolcular, teknik heyet ve tabii ki taraftarlar kendi sorumluluklarını yerine getirmelidirler. Futbolun hayatın içerisinde keyif alınabilecek ve güzel zaman geçirilebilecek anlardan meydana geldiğini hissedebilmek için bir arada olmaya ihtiyacımız var. Lefter Küçükandonyadis sezonu, büyük ustanın futbola kattığı güzelliklere yakışır nitelikte geçmesi dilekleriyle.