Hayat kısa, yaz daha da kısa! O halde, yola düşmek ve bu yaz da Ege’deki bazı güzellikleri hatırlamak lazım.
Ayvalık’a 25, Bergama ilçe merkezine ise 20 km mesafede yer alan Kozak Yaylası Bodrum ve Alaçatı tutkunlarının yolunun kolay düşmediği bir yer belki. Ama insan doğasıyla, havasıyla ve 500-1000 m. irtifasıyla gerçek bir cennet olan Kozak Yaylası’na gidince öyle kolay kolay ayrılmak istemiyor. 15 km çapındaki bu yayla Ege Bölgesi'nin en geniş fıstık çamı ormanlarıyla ve kızıl çam, kara çam gibi türlerle kaplı. Dünyanın fıstık çamı deposu olan bu bölgede hâlâ yaylacılık geleneğini sürdüren aileler var. Fıstık çamı yetiştiriciliği dışında tarım, hayvancılık, yaylacılık, arıcılık ve orman işçiliği gibi ekonomik faaliyetler de yürütülüyor. Günübirlik ziyaret edilebilecek yaylada yazın da yapacak aktivite bulmak mümkün. Demircidere köyündeki Cafe Pinea’da kahvaltı edebilir, ormanda yürüyüş yapabilir, halen halı dokumacılığı yapılan köylerdeki kahvelerde yorgunluk atabilirsiniz. Hatta çok isterseniz 20 km daha gidip UNESCO tarafından dünya mirası listesine alınan Bergama Akropolünü de ziyaret edebilirsiniz.
Selçuk’taki Efes Müzesi’nde yer alan Artemis heykelleri yıllardır yanlış ışıklandırmaya maruz kalmış halleriyle ağırlıyordu ziyaretçilerini. Bu yıl içinde tamamlanan restorasyon ve teşhir-tanzim çalışmaları sırasında bu sıkıntının giderildiği görülüyor. Antik Çağın en önemli merkezlerinden biri olan Efes’teki kazılardan çıkarılmış olan biri İS. 1. yy, diğeri ise 2. yy’a ait Efes Artemis’i heykelleri düzgün bir ışıklandırmanın bir esere nasıl bir güzellik ve görkem katacağının canlı birer kanıtı haline gelmiş. Antik dünyanın 7 harikasından biri kabul edilen Artemis Tapınağı’nın da simgesi olan bu heykellerin son halini mutlaka görmelisiniz. Yılın 365 günü ziyarete açık olan müze yaz döneminde 08:00-19:00 arasında ziyaretçi ağırlıyor. Hazır gitmişken Barbarlara karşı savaşa hazırlık sahnesini içeren Hadrian Tapınağı frizlerini görmeyi de ihmal etmeyin.
Selçuk’taki Efes antik kentini gezenlerin önemli bir bölümü, kapalı bir alanda bulunan ve ayrıca bir giriş ücreti ödeyerek ziyaret edilen Yamaçevler’i atlarlar. Oysa Roma döneminin varlıklı üst sınıf yaşantısını yansıtan eşsiz mimarlık eserleri olarak kabul edilen Yamaçevler’i görmeden Efes’ten ayrılmak, İstanbul’un tarihi yarımadasını gezip Topkapı Sarayı Harem dairesini görmemekle eşdeğer bir hatadır. İS 25-50 tarihlerinde inşa edilen ve yaklaşık 250 yıl boyunca oturulan bu evlerin avluları ile zemin ve duvar dekorasyonları bugün dahi ilham verici bir içeriğe sahiptir. Yamaçevlerdeki duvar resimlerinden evlerde müzik, dans ve sanat gösterileri içeren davetler de verildiğini, bunların ise Müzler Odası’nda icra edildiği anlaşılıyor. Efsaneye göre Zeus, bellek tanrıçası Mnemosyne ile dokuz gece geçirmiş ve bu her geceden bir “müz” (ilham tanrıçası) dünyaya gelmiş. Avluların yakınında yer alan Müzler Odası’nın duvarlarını Yunan mitolojisinde ilham tanrıçaları ya da esin perileri olarak bilinen dokuz müz’ün (Calliope, Clio, Euterpe, Thalia, Melpomene, Terpischore, Erato, Polyhymnia, Urania) çok zarif çizimleri süslüyor. Gidin görün, bauylacaksınız!
İnsan yaz aylarında aradığı huzuru ve doğayla başbaşalığı Ege’nin her noktasında eskisi gibi kolayca bulamıyor. Ancak eğer Büyük Menderes Deltası’nın kuzey, Dilek Yarımadası’nın ise güney ucunda yer alan Karina’ya giderseniz durum başka! Eski bir Rum köyü olan Domatia’ya (Doğanbey) 8 km mesafede olan Karina’da denizin hemen dibinde yer alan bir çift balık lokantası dışında neredeyse hiç bir yapı yok. Büyük Menderes Deltası Milli Parkı 70’i burada üreyen 250 kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Nesli dünya ölçeğinde tehlike altında olan Küçük karabatak, Tepeli pelikan, Küçük akbalıkçıl (Egretta garzetta), Küçük kerkenez (Falco naumanni), Akça cılıbıt (Caharadrius alexandrinus) ve Akkuyruklu kartal (Haliaeetus albicilla) deltada üreyen önemli kuş türlerinden bazıları. Elinizde 8x40’lık bir dürbün olursa, Karina Dalyanında kıyıyla bağlantısı olmayan yerlerde yapılmış suni platformlarda üreyen tepeli pelikanları dahi gözlemleyebilirsiniz. Birkaç lagün, tuzcul bataklık ve çamur düzlüklerini kapsayan taşkın sahası özelliğindeki bu önemli sulakalan aynı zamanda balıkların da yumurta bırakma sahası. Karina’ya ulaşmak için Söke’den Bodrum karayoluna çıkıp Güllübahçe-Priene- Doğanbey istikametinde 34 km ilerlemeniz gerekiyor.
Bafa gölünün ardında yükselen Beşparmak (Latmos) Dağları’ndaki 200 km²’lik bir alanda yer alan mağara ve kovuklarda prehistorik döneme ait çok önemli betimlemeler içeren 500 değişik insan çizimi var. İnsanlık tarihi açısından belki de en etkileyici kaya resimlerinden biri, Karadere’de, yaklaşık 430 m irtifada, kutsal alan izlenimi veren bir alanda yer alıyor. Kapıkırı köyünden bir rehber alıp gidin görün! Latmos Dağı’nın ana tapınağı olduğu düşünülen bu alanın kuzeybatı köşesindeki bir mağaranın duvarlarında üçü diğerlerinden daha fazla ön plana çıkan, farklı boyutlarda 13 figür dikkati çekiyor. Aslında bölgedeki çoğu kaya resimlerinde aile sahneleri betimlenmiş. Buradaki figürlerin ise Latmos’un dağ tanrıları olduğu düşünülüyor. Betimde büyüklüğüyle ön plana çıkan figürün ise, yağmur ve dağ tanrılarının tek bir figürde birleştiği, zirvenin kişileştirilmiş hali olduğu sanılıyor. Belki de Zeus’un atası! Bazı araştırmacılar resmin yerleşik hayata geçmiş topluluklardaki bilinen ilk yağmur duası olma ihtimaline de vurgu yapıyorlar.
twitter: @akdoganozkan