Cihatçıların Suriye topraklarındaki son kalesi olarak görülen İdlib'e hakim konumdaki Heyet Tahrir'uş Şam (HTŞ) örgütünün lideri Ebu Muhammed el Cevlâni, ABD ve Avrupa için kesinlikle bir tehdit oluşturmadıklarını dile getirerek, bu ülkelere HTŞ'yi "küresel terör örgütleri" listesinden çıkarmaları çağrısında bulundu.
El Nusra/Nusret Cephesi'nin de kurucusu olan Ebu Muhammed el Cevlâni'nin Amerikalı gazeteci ve belgesel yapımcısı Martin Smith'e verdiği geniş mülakatın özet nitelikli bazı görüntüleri, 2 Nisan tarihinde PBS televizyonunun web sitesinde yayımlandı. PBS, Emmy ödüllü Amerikalı gazetecinin mülakat için Türkiye üzerinden Suriye'nin kuzeyine geçerek 1 ve 14 Şubat 2021 tarihlerinde HTŞ lideriyle görüştüğünü duyurdu.
Üç milyona yakın bir nüfusa sahip olan İdlib yakınlarında gerçekleştiği sanılan görüşmeden aktarılan 3,5 dakikalık görüntülerde Smith, Cevlâni'ye şu soruyu yöneltiyor:
"Birleşik Devletler, Birleşmiş Milletler ve çok sayıda hükümet tarafından 'terörist' kategorisinde görülüp değerlendiriliyorsunuz. Çok sayıda Amerikalı sizi terörist bir örgüt lideri olarak görüyor. Onlara ne dersiniz?"
Cevlâni'nin bu soruyu cevabı şöyle:
"Her şeyden önce, biz buranın hükümdarı değiliz. Biz Suriye devriminin bir parçasıyız. Suriye devrimi de bir kişinin işi değil. Bu bir halk devrimi. Ayrıca bu, bize yönelik adi olmayan bir sınıflandırma. İçinde hakikat ya da inandırıcılık barındırmayan bir siyasi yaftalama. Biz bu devrimin 10 yıllık seyri içinde Batı'ya hiç bir zaman tehdit oluşturmadık. Ne güvenlik açısından ne de iktisadi açıdan bir tehdidiz. Bu kesinlikle böyle! Bu yüzden tamamen siyasi saiklerle yapılmış bir yaftalamadır bu. Bizi böyle bir sınıflandırmaya alan ülkeleri, devrimimize karşı politikalarını gözden geçirmeye çağırıyoruz."
Deneyimli gazeteci, HTŞ liderine bir kez daha soruyor:
"Geçmişte ABD ve müttefikleriyle kavgada kararlı olduğunuzu söylemiştiniz. Değişti mi bu düşünceniz?"
Cevlâni'nin bu soruya verdiği cevap ise şöyle:
"Doğrudur, Batı'nın politikalarını eleştirdik. Ama Suriye'den ABD'ye ya da Avrupa'ya savaş açmış değiliz. Bu doğru değildir. Savaşmak istediğimizi söylemedik. Böyle bir şey söylemiş değiliz. Ayrıca sormak lazım, nedir terörizm? Nasıl tarif ediyorsunuz? Bugün her ülkenin elinde terörist şahıs, grup ya da ülkeler listesi var. Kiminle husumet içindelerse onlar terörist oluyor... Terörizmin pratikteki tarifi, masum insanların, çocukların, yoksulların, kadınların katledilmesi, insanların malına mülküne el konulmasıdır. Bugün bu suçları Esad rejiminin işlediğini görüyoruz. Böyle bir tasnifi onlar daha çok hak ediyor. (...) Buna rağmen bu rejim uluslararası alanda hâlâ kabul görüyor. Bizim mesajımız çok basit. Suriye'de insanlar hükümdarlarını değiştirmek istedi. Hükümdar ise halkı. Bir hükümdarı değiştirmek bütün bir halkı değiştirmekten daha kolaydır."
Cevlâni'nin bu yanıtının ardından Smith yeniden soruyor:
"Yani eski bir El Kaide lideri olarak, şunu mu söylüyorsunuz: ABD'ye yönelik bir cihadı, ABD'ye yönelik herhangi bir saldırıyı artık desteklemiyor musunuz?"
Cevlâni bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
"Tekrar edeyim, Bizim El Kaide ile ilişkimiz sonlanmış durumda. Ayrıca El Kaide yapılanmasının içindeyken de, biz Suriye dışında operasyonlar yapılmasına karşı duruyorduk. Suriye dışındaki ülkelere saldırılar düzenlenmesi bizim siyaset anlayışımıza tamamen aykırıdır. Bizim ne böyle bir niyetimiz oldu ne de böyle bir eylem gerçekleştirdik."
Smith'in Cevlâni ile yaptığı görüşmenin tamamının yakın bir tarihte PBS'in Frontline isimli programında yayımlanması bekleniyor.
Daha önce de bu köşeden detaylarıyla dile getirdiğim üzere, PBS'in Cevlâni röportajı, konuyla ilgili çevrelerde, "ABD Dışişleri Bakanlığı 2018 yılı mayıs ayında yabancı terör örgütleri listesine aldığı HTŞ'yi bu listeden çıkarmaya mı hazırlanıyor," sorusunun sorulmasına yol açtı.
Nitekim geçmişte Alevilere ve Hıristiyanlara karşı katliamlar gerçekleştirmiş HTŞ ve benzeri yapıları "ılımlılaştırmaya" dönük çabalar ABD'de epey bir zamandır "pişirilmekte." Ayrıca Smith'in HTŞ söyleşisi Biden'ın göreve başlaması sonrasında bu alanda gerçekleşen tek gelişme değil. Özellikle düşünce kuruluşları bu yönde çabalarını yoğun olarak artırmış durumdalar. ABD'nin Trump dönemi Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey de geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, ABD'nin Suriye stratejisi açısından HTŞ'nin önemli bir "değer" olduğunu dile getirmişti.
Şam yönetimine karşı savaşan cihatçı unsurlar arasında yılların seyri içinde öne çıkan ve İdlib'deki hakimiyetini giderek pekiştiren HTŞ, Washington için resmi olarak "terörist" kategorisindeyse de fiili olarak epeydir Suriye'deki "kötü adam" değil zaten. Aksine, Rusya desteğindeki Suriye Arap Ordusu'nu, ülkenin kuzeybatısında oyalayıp kuzeydoğuya uzanmakta geciktiren, Türkiye ile gerçekleştirdiği işbirliği sayesinde Şam yönetiminin istikrarsızlaştırılmasına ciddi katkıları olan ve ayrıca İran yanlısı milislerle çatışabilen "kullanışlı" da bir örgüt.
Bu nedenle de Amerikalıların zaman zaman bölgedeki radikal cihatçı örgütlerin liderlerine yönelik suikastlar gerçekleştiren insansız hava araçları uzunca bir süredir bu eski el Nusracılara karşı çalıştırılmıyor. Hatta, ABD'nin kimi örgüt liderlerine karşı giriştiği saldırılarda istihbaratı bizzat Cevlâni'den aldığını söyleyenler bile var.
Selefi-cihatçı bir ideolojiye sahip olan HTŞ örgütünün lideri Cevlâni her ne kadar artık "El Kaide gömleğini" giymediğini söylüyorsa da, kendisinin yakalanmasını sağlayacak bilgileri Washington'a ulaştıranlar için 10 milyon dolarlık bir ödül konulduğu hâlâ ortada duran bir gerçeklik. Bizler Suriye savaşında "görmediğimiz ne kaldı ki artık," diyoruz gerçi ama, yarın öbür gün o rakamın 10 katının ABD'nin Suriye'deki çıkarları açısından "değer" olarak görülen HTŞ'ye silah ve mühimmat olarak döndüğü görülürse kimse şaşırmasın. Evet, Suriye'de görmediğimiz aslına bakarsınız bir tek barış kaldı. Onu da getirmeye pek kimsenin niyeti yok!