Kadir Has Üniversitesi (KHAS) tarafından yapılan ve Ocak ayı sonlarında kamuoyuyla paylaşılan “Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması”nın kimi sonuçları medyada neredeyse hiç yankı bulamadı. Oysa bu sonuçlar AKP’yi iktidardan uzaklaştırmak arzusundaki muhalefet için 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerine 4 ay kala “altın değerinde” bazı dersler ve olasılıklara işaret ediyor. Şimdi öncelikle bu son derece kapsamlı araştırmadan süzdüğüm (ve başkanlık sistemi tartışması dışında kalan) dört sonuca odaklanıp analizini yapalım, ardından bunların tümünün topluca ne anlama geldiğine ilişkin kanaatimi belirteyim...
BİR: Araştırmaya göre, hükümete verilen onca desteğe rağmen Türkiye’nin ekonomik durumunun iyiye gitmediğine yönelik toplumda artık çok kuvvetli bir kanaat var. Zira “son bir yılda yaşanan ekonomik gelişmeler sizi nasıl etkiledi” sorusuna “ekonomik olarak kötü durumdayım” diye cevap verenler 2012’de % 1.6, 2013’te % 2.5 iken, 2014’te % 45.3 gibi son derece yüksek bir seviyeye ulaşmış durumda. Bu çok dramatik bir artış. Araştırmada öne çıkan bir başka husus da, Türkiye’nin % 33’ünün şu andaki en büyük sorunumuzu işsizlik olarak görüyor olması.
İKİ: Ekonomimizdeki dengeler bozulurken Türkiye’nin Avrupa Birliği hedefini kaybetmemesi gerektiğini düşünenlerin oranında dramatik bir artış var.
Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyenlerin oranı 2012’de % 50.4, 2013’te % 51.8 iken, 2014’te neredeyse yarı yarıya artmış ve % 71.4’e çıkmış durumda. Öte yandan, Türkiye’nin NATO üyeliğine vatandaşların verdiği destek ise 2011’de % 61.5, 2012’de 66.1 iken 2014’te % 76.2’ye yükseliyor. Yani bu iki sonuca bakarak toplumda Türkiye’nin “eksen kaydırmaması” gerektiğine yönelik epeyce kuvvetli bir algı oluştuğunu söylemek mümkün. Belli ki, toplumda böyle bir endişe var ve halkın hemen hemen dörtte üçü böyle bir kayma ya da paradigma değişimi istemediğini net olarak ortaya koyma ihtiyacı duyuyor.
ÜÇ: CHP ve MHP’nin liderlerinin popülaritesi partilerinden de geriye düşmüş durumda.
Öncelikle, toplumda CHP’yi başarılı bulanların oranı 2011’den bu yana sırasıyla % 23.4, % 18.4, % 19.6 ve % 15.4 olmuş durumda. Yani ana muhalefet partisini başarılı bulanların sayısı üç yıl öncesine göre yarı yarıya azalmış durumda. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu başarılı bulanların oranı ise 2011’de % 25.4 iken (2012’de % 17’ye, 2013’te % 19’a ve) 2014’te % 13’e düşmüş durumda.
Yani, araştırmaya göre, Kılıçdaroğlu’nun 2011’de partisi CHP’den 2 puan yukarda olan popülaritesi 2014’te yarı yarıya azalmış ve üstelik partisinin de 2 puan altına inmiş durumda.
Benzer bir durum MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için de geçerli. Bahçeli’yi başarılı bulanların oranı (2014’te %9.8) MHP’yi başarılı bulanların oranından 1 puan (% 10.9) daha aşağıda.
Kendisinden çok şey beklenen bir parti liderinin popülaritesi partisinin gerisine düşmüş ise tehlike çanları çalıyor ve o partide bir kavşak yaklaşıyor demektir. Özellikle de, iktidar partisinin icraatlarını başarılı bulanların oranı aynı dönem zarfında % 36.5’ten % 37.5’e tırmanmışsa.
DÖRT: Türkiye toplumu iki uç üzerinde kutuplaşır gibi görünmesine rağmen, toplumun bazı temel meseleleri ile ilgili olarak her dört kişiden birinin kafası net değil, karışık.
Biz toplumun özellikle 2013 Gezi Direnişi sonrasında neredeyse bıçak gibi ortadan ikiye ayrıldığını düşünüyoruz. Bir ölçüde doğru da bu. Ancak “Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması”nın son derece dikkat çekici ve benim için “sürpriz” denilebilecek bir yönü var. O da özellikle 2014 yılında karşı karşıya kaldığımız kimi soru ve sorunlar karşısında ne düşüneceğini tam bilemeyen kalabalık bir kitlenin varlığı. Zira, bazı sorular karşısında “ne öyle ne de böyle düşünüyorum” diyen insanların oranı yüzde 25’leri buluyor.
Yani Türkiye’de her dört kişiden biri ülkenin en temel meseleleriyle ilgili olarak (eğer büyük bir umursamazlık içinde değillerse) ne düşüneceklerini pek bilemedikleri “gri alanda” duruyorlar.
SONUÇ: Yukarıda sıraladığım bütün bu sonuçları bir araya getirdiğimizde şöyle bir çıkarsamaya ulaşıyoruz: Türkiye toplumu çok uzun süredir bilindik fay hatları üzerinden ikiye bölünmüş gibi bir görüntü sergilese de, 2015 Genel Seçimleri muhalefetin kendi tezlerine taraftar bulup Ak Parti’nin oyununu bozması için bazı fırsatlar barındırıyor. Ancak toplum iki büyük muhalefet partisinin liderlerini bu fırsatlardan yararlanma becerisi göstermede başarısız buluyor. Bir anlamda, toplum “ortada gollük pozisyonlar var. Ama muhalefetin iki büyük partisinin golcüleri bu fırsatları gole çevirmekte takımlarından daha beceriksiz” demekte. Bu durumda, muhalefet liderleri kimi konularda partisinden farklı düşünerek “gri alana” geçmiş ve ikna olmayı bekleyen Ak Parti seçmenlerini tercih ve söylemleriyle etkileme becerisi gösterebilirlerse, seçimlerden kazançla, kim bilir belki de zaferle çıkabilirler. Böyle bir “ihtimal” var. (Azımsanamayacak bir diğer ihtimal de, 2011-2014 arasında popülaritesini -% 8.7’den % 17.2’ye yani- iki katına çıkaran ve partisi HDP’den daha başarılı görülen Selahattin Demirtaş’ın önünde uzanan ve Türkiye toplumuna sunacağı imkânlarla büyütebileceği bir büyük tarihsel uzlaşı ihtimalidir. (Ama HDP’ye ve ardından gittiği/gidebileceği ihtimallere daha geniş olarak başka bir yazıda değinelim.)
Tabii bu ihtimal ve fırsatları değerlendirebilmek için de, muhalefet partileri liderlerinin öncelikle Ak Parti’nin kültürel alandaki (“kutsal dava” da dahil) salvolarına kontur çekme ihtiyaç ve tuzağına düşmemeleri ve böylece ekonomik boyutun seçim kampanyası sırasında gölgede kalmasına sebep olmamaları gerekiyor.
Ayrıca belirli seviyelere çakılı kalmış oylarını yukarı doğru kımıldatmak için artık “risk alıp” oyunu, skoru değiştirecek açılımlar yapmaları... Ekonomik durumu kötülemiş ve işsizlikten bunalmış toplum muhalefetin açılımlarının hangi alanda olması gerektiğini söylüyor aslında! Bu mesajı ya parlamenter muhalefet doğru okuyup gereğini yapacak ya da zamanla Ak Parti’nin bağrından çıkabilecek, kopabilecek bir muhalefet! Tercih kendisini bugün muhalif olarak gören partilerimizin!
twitter: @akdoganozkan