Ünlü İtalyan lüks markası Gucci'nin tasarımcısı Alessandro Michele'in yaratıcılığı sınır tanımıyor. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği 2020/2021 kış koleksiyonu tanıtımında sunulan belirli yerleri kaçmış izlenimi veren siyah külotlu çorap tasarımı, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sosyal medyayı adeta sallamış durumda.
Hürriyet gazetesi Genel yayın yönetmeni Ahmet Hakan'ın "Resmen çekip çekiştirip yırtarak vitrine koymuşlar" şeklindeki sözlerini, Hıncal Uluç "Cinlik yapıyorsun, bilmediğin konuları yazma" şeklinde yorumlamış.
Polemik daha fazla uzar mı bilmiyorum, ancak Hıncal Bey'in yıllar önce yeğenlerine hediye ettiği yırtık kot akımından bahsetmiş olması ilgimi çekti.
1990'lı yıllarda, neredeyse maaşımın büyük bir bölümünü ödeyerek satın aldığım Diesel kotumla Paris'ten İstanbul'a tatile geldiğimde, annem parasız kaldığımı düşünerek çok üzülmüş, ertesi sabah yırtık jean'imi çöpe atmaya kalkışmıştı!
Jeans sektörünün kralı olarak bilinen Diesel markası, o yıllarda, yıkama ve taşlama tekniklerinde büyük bir atılım yaparak "yıpranmış ve yırtık kot" akımın öncüsü olmuştu.
Daha sonraki yıllarda markanın Milano'daki fabrikalarını gezme şansım olmuş ve bir yırtık kotun son halini alana kadar geçirdiği evrenin "pişmiş tavuğun başına gelenler" sözünü aratmadığını gözlerimle görmüştüm.
Diesel'in yatırım yapıp kafa yorarak yarattığı yırtık kot modelleri, dünyanın dört bir tarafındaki üreticiler tarafından taklit edilerek semt pazarlarına kadar düşmüştü.
Hıncal Bey, "marka değeri" ve "yaratıcılık" kodlarına vurgu yaparak konuyu doğru bir yöne çekmiş kanımca.
Profesyonel bir moda tasarımcısı olarak şunu da belirtmek isterim ki, Gucci'nin külotlu çorap modeli öyle gelişigüzel yırtılarak değil, teknoloji ve yaratıcılığın ortaya çıkardığı bir ürün olarak tasarlanmış ve aksesuar olarak markanın koleksiyonuna dâhil edilmiş.
140 Euro olarak belirlenen fiyat ise hele günümüz kurunda TL olarak gerçekten pahalı bir ürün. Sadece Türkiye'de değil, Fransa ve İtalya'da da sosyal medya üzerinden yapılan olumsuz yorumların genellikle fiyatı nedeniyle yapılmış olduğunu gözlemledim.
Ancak lüks sektörü, arabadan modaya, mobilyadan kozmetiğe, yüksek kaliteli ve ilginç ancak pahalı tasarımlar sunanı bir sektör. Söz konusu çorap tasarımını 'Fast fashion' dünyasından bir marka sunmuş olsa bu kadar tartışılması söz konusu olmazdı.
"Yırtık çorap" ilk kez 2015 yılında, Saint Laurent markasının tasarımcı koltuğunda oturan Hedi Slimane tarafından denenmişti. O dönemde moda yazarları ikiye bölünmüş, bazı yazarlar skandal olarak nitelendirirken, diğerler Slimane'i bir moda dâhisi olarak yorumlamışlardı.
Devamlı yenilik peşinde koşan moda dünyasının hedefi olan tüketici kitlesinin bu yeni akıma nasıl tepki vereceğini zaman gösterecek ancak kısa bir zaman sonra taklitlerinin semt pazarlarına düşeceği ihtimali de kanımca yüksek.
Coco Chanel'in "Taklit ediliyorsanız başarılı olduğunuzun kanıtıdır" sözlerini çok severim. Yaratıcılık ve tasarım olguları küresel marka yaratmanın olmazsa olmaz kodları. Bizler de "hakikisinin aynısı" diyerek taklit ettiğimiz ürünlerle övünç duymaktan vazgeçip, marka kimliğinin önemini kavrarsak yıllardan beri özlem duyduğumuz markaları yaratabiliriz.
Konu külotlu çoraptan açılmışken kısaca tarihçesine bir göz atalım:
Wallace Corothers'in 1935 yılında sentetik lifi buluşu ile hayatımıza giren naylon iplik, birçok sektörde olduğu gibi tekstil dünyasında da devrimlere neden oldu. İlk kadın çorabı 1939 yılında ABD'de 'sentetik ipek' olarak sunulurken, 2. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'ya yayıldı.
1960'lı yıllarda Mary Quant'ın mini etek akımını yaratması ile jartiyer ve çorap formülü rafa kalkmış ve Fransız DİM markası, dikişsiz külotlu çorap modelini yaratarak Quant'a paralel olarak bir devrime imza atmıştı.
Mutlu pazarlar.