Zara, H&M, Mango gibi markaların yarattığı Fast Fashion (Hızlı Moda) kavramından sonra son zamanlarda yeni bir terim moda literatürüne girmiş durumda: "Ultra Fast Fashion"
16-24 yaş arası tüketici kitlesini hedef olarak alan ve genellikle e-ticaret yolu ile satış yapan dev küresel şirketler, daha çok satmak için "daha çok üretim, daha ucuz satış" stratejileri ile bir önceki kuşaktan doğan hızlı moda markalarını geride bırakmaya çalışıyorlar.
Bir zamanlar ucuz işçi çalıştırmak ve ekolojik ve klimatik sorumluluklarını almamakla suçlanan Zara, H&M gibi markalar geri vites yaparken gözler yeni nesil hızlı modacılara çevrilmiş durumda.
Hızlı Moda kavramının doğması ile birlikte tekstil ve moda endüstrisi yeni bir sisteme kaymak zorunda kalmıştı. O güne dek moda dünyasını yöneten lüks markalar kış ve yaz sezonları olmak üzere senede iki kez koleksiyon hazırlayarak trendleri belirler, zincirin diğer halkaları bu doğrultudan esinlenerek yaşamlarını sürdürürlerdi.
Hızlı Moda algısının enerjik takvimi, en son moda ürünlerini, uygun fiyatlarla, alışveriş özgürlüğü ve heyecanı yaratarak geniş tüketici kitlesine ulaştırmayı hedefliyordu.
Zara'nın öncülüğünde doğan, lüks markaların sezonluk defile koleksiyonlarından alıntı yaparak, seri ve çabuk üretimle daha alt kalitede ancak ucuz ürünlerin sektöre sunulması ve koleksiyonların senede 2'den 52'ye çıkarılması ile birlikte yeni sorunlar gündeme gelmeye başlamıştı.
"Modada demokratikleşme'' olarak da tanımlanan bu algı, her kitleden kadın ve erkeğin az para vererek günün trendlerine uygun giyinmesine olanak sağlıyor.
Avrupa'nın daha önceleri başlattığı Çin, Hindistan, Tayvan gibi işçilik fiyatlarının daha makul olduğu ülkelerde üretime gitme stratejisi, hızlı modanın devreye girmesi ile birlikte boyut değiştirerek kontrolden çıkmaya başlamıştı.
İnsan gücünün kötüye kullanılmasına eklenen hava kirliliği, su sıkıntısı gibi dünyamızı tehdit eden sorunlara karşı başlayan protestolar, hızlı moda markalarının bilinçlenmesine yol açmış ve bilhassa pandemi döneminden itibaren gereken önlemler alınmaya başlamıştı.
Ancak son zamanlarda Zara, H&M, Mango gibi tröstlerin yeni nesil uzantıları olarak doğan markalar "sil baştan" yaparak bilinen sorunları tekrar hortlattılar.
"Gelen gideni aratır" sözünde olduğu gibi, "Zara'nın bebeleri'' olarak da adlandırıla, Bahoo, Pritty Little Thing, MissGuided ve Shein gibi markalar hoyratça pazara girmiş durumdalar.
16-25 yaş arası genç kız ve erkekleri hedefleyerek, hızlı moda anlayışını bile geride bırakan bu markalar, "çok hızlı üretim, çok ucuz ürün'' stratejisi ile küresel sorunlara meydan okuyorlar.
ABD doğumlu Chris Xu tarafından sosyal platformda bir gelinlik markası olarak doğan Shein, 2015 yılından bu yana ürün yelpazesini büyüterek "Ultra Fast Fashion" kavramının Starı konumuna gelmiş durumda. Ancak Zara'nın bebelerine karşı başlayan protesto ve tepkiler de çiğ gibi büyümeye başladı.
İnsan hakları savunucusu Raphael Gluckmann, Avrupa Parlamentosuna verdiği önergede Shein'ı "modem kölecilik" ve ekolojik yıkım gerçekleştirmekle suçladı. Gluckmann, ONG Public Eye'ın verilerini paylaşarak, Çin'in güneyinde bulunan yoksul bir bölgede insanların günde 12 saat köle gibi çalıştırıldığını ileri sürdü. 9 Euro'ya elbise, 2 Euro'ya T-shirt satan bir marka için tüm bu suçlamalar şaşırtıcı değil.
Mahmud Kamani adlı bir milyarder tarafından İngiltere'de kurulan Boohoo markasının sorumluluk kredisi de pek parlak değil. Financial Times'ta çıkan bir habere göre İngiltere'nin tekstil bölgesi olan Leicester'deki fabrikasında illegal olarak işçi çalıştırmakla suçlanıyor. Dünyanın en demokratik ülkelerinden biri olan İngiltere'de gözlemlenen bu gelişme skandal olarak nitelendiriliyor.
ONG Grenpeace'te tartışmaya dahil olurken, tonlarca atık ürünün Kenya ve Tanzanya gibi ülkelerde denize atılarak imha yoluna gidildiğini açıkladı.
Sosyal medya fenomenlerini kullanarak genç kitlelere ulaşmaya çalışan markaların Z kuşağını cezbetmesi zor olmuyor. 60-70 Euro gibi bir meblağ ödeyerek devamlı gardırop tazeleyen gençler, yapılan anketlere göre durumdan hoşnut görünüyorlar.
Üzücü olan, daha çok para kazanma hırsı ile gelecek nesillere bırakacağımız dünyamızı bekleyen tehlikeleri göz ardı edip, insan haklarını hiçe sayarak kölelik sistemini hâlâ konuşuyor olmamız.
Mutlu hafta sonları.
Alex Akimoğlu kimdir? Alex Akimoğlu, 1976 yılında Fransa'ya giderek Sorbonne Üniversitesi Fransızca ve Joffrin Byrs Akademisi moda tasarımcılığı bölümlerini bitirdi. Aynı zamanda École Supérieure de Journalisme'de (Gazetecllik Yüksek Okulu) öğrenim gördü. Pierre Cardin, Jean Louis Scherrer ve Japon markası Hanae Mori'de tasarımcı olarak Paris ve Tokyo'da kariyerini sürdürdü. Radikal gazetesinde başladığı moda yazarlığına (1997-2007), Referans gazetesinde “Moda Ekonomi” köşesinde (2009 - 2010), İstanbul Life m.o.d.a İstanbul köşesinde (2010 - 2019), ELLE Türkiye dergisinde ELLE Son Bakış köşesinde devam etti. 2020 yılından beri T24'te yazıyor. |