2023’e güzel bir havayla girdik. Neredeyse bahardan kalma bir alem ve atmosfer sürmekte İstanbul’un üzerinde. Sabah sisleriyse esrarengiz bir şekilde çöküyor şehre. Bir anlamda esrarlı bir şekilde esiyor kâh duran kâh esen serin rüzgâr. Bu tabiat harikası havanın çökmeye başladığı mevsimdeyse “cinnet toplumu” sürmeye devam ediyor. Tuhaf ve acayip haberleri, şebekeleri, suç örgütlerini, cinayetleri okuyup duruyoruz. Sene bu havadislerle bitmişti ve yeni sene yine tekrar etmekte, havasını sürdürmekte. Bir garip malumat dolaşır gibi üzerimizde… Haber okumaya devam etmekteyiz: Kim kimi vurdu? Kim kime dumduma… Hortlaklar kol gezmeye devam mı ediyorlar? Aşırı sağ kendi içinde hesaplaşmakta sanki! Ses seda çıkmaz gibi sürüyor her şey sakin gibi ve altında patlayan fırtınalarla ne olduğunu anlamaya imkân vermiyor. Al sana bir muamma daha!
Seçimler mi? Ona ne demeli! Kimi öne alınacağını kimi ise erteleneceğini malumat ederken, başka bir kafadan ise yeni yorumlar ortaya atılıyor. Kim daha etkin olacak? Yeni nesil bir eline aldı mı bak o zaman dünyanın devran halini! Ne desem… Yalan üzerine kurulu bir sema altında yaşamaya varan bir hayat içindeyiz: “Palavra palavra…”
Ekonomi, tıpkı şarkıda olduğu gibi, "tıkırında!" Doların tahminiyle, Euro'nun salladığı fiyatlarla boğuşup, alışmaya çalışan bir toplumda, deliren döviz zincirinden boşanmış bir halde yükselip gidiyor. Cinnet döviz! Eski mahalleleri göklere çıkartarak övünen ve bunlarla böbürlenen bir takım dışında yaşam kalitesi sanki sıfırın altına düşmüş vaziyette. Pahalı ve kalabalık yerlerin efsanesi kendinden menkul bir şekilde ses ediyor, “beğenilme fısıltılarıyla”: “Her yerde like var!" Halbuki Avrupalıların da tavsiye üzerine gittikleri bu lokantalarda yemekler yerlerde sürünmekteler sanki!
“Ekonomi tıkırında… Kriz var kriz var!” Bunalım bundan mı doğar? Timur Selçuk daha o yıllarda fark etmiş ve bestelemişti: “Bunalım var, işsizlik, pahalılık!” Ardından “Nereden geldi bu karlar?” nakaratı devam ediyor. “Kime gitti bu karlar?" Kim kazandı bu işten? “Aman kimse duymasın!”
Oyna vatandaş oyna! Cinnet toplumu oynamayla aşılır mı?
Siyaset bir muamma! Kim kazanacak? Kime oy verecek? Kamuoyu nereye, kime doğru yükselmekte? Kazançlı çıkan kim olacak? Kazı kazan devri sürmekte mi? Nisan mı? Haziran mı? Altılı Masa mı, ama kim! Aday var aday! Aday engellendi! Kim, nasıl hangi şartla için engelledi? Sorular ve sorular… Nereye kadar sorular var? Bir 'Gulyabani' kol mu geziyor? Kim aday! Kime musallat olacak? Hüseyin Rahmi’nin kitaplarının içinde geçen bir toplum nereye koşuyor? “Muamma içinde muamma”: “Benim adım…Anamınki…Babamınki…Yaklaşma ha salar (…). Hurma dalı…Aktı balı…yarın Salı…Deli karı…”.
Bu delilik dili içinde yaşıyor gidiyoruz. Her kafadan bir ses çıkmakta. Kim doğru kim haklı? Kim haksız kim yalancı? Yalancının mumu yatsıya kadar mı yanar? Bir anlamda siyaset konuşurken ekonomiye, ekonomi konuşurken sanata, sanat konuşurken cinayete… Cinayet konuşurken suça… Suç konuşurken ekonomiye ve ekonomi konuşurken siyasete bir çark dönüp duruyor. “Dünya dönüyor sen ne dersen de!"
Tekerleme… “Hep aynı nakarat!" Cesaret nakarattan mı gelmekte? Öyle ya! Oduncunun çocuğu, ormanda yolu bulmak için taşları yere bırakırken, kokmamak için nakaratlara baş vurmakta olduğu gibi, toplum da “hep aynı nakarat” diye diye sürdürmekte acısını yaşadığı hayatı: “Deli, deli tepeli... eski hamam küpeli…” Ve: “Bana deli diyenlerin dilerim bari Huda’dan tepeleri delinsin!" Belki de, Hüseyin Rahmi’nin (Gürpınar) mizahı ne güzel anlamış ve anlatmıştır bu muammayı, bu toplumun bozulmaz yapısını!
Yeni yıla girdik bin bir umutla ve delindi yine tepesi, devrildi mi tepsisi? Nereye kadar sorusu! Kaldık yine biz bize! Darısı diğerlerinin başına… Çıkalım bu kapıdan bir daha girmemek üzere!
“Gıdıklama bayılırım… Dayanamam sarılırım…!"
Ali Akay kimdir? Ali Akay Paris'te, 1976-1990 yılları arasında Paris VIII Üniversitesi'nde Sosyoloji, Felsefe ve Siyaset Bilim okudu. 1990 yılından beri İstanbul'da, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde öğretim üyesidir. Aynı Üniversitenin Resim Bölümü'nde 1992 yılından beri doktora derslerini sürdürmektedir. Yurt dışında Paris, New York ve Berlin'de dersler vermiştir. Türkiye'de ve yurt dışında birçok kurumsal ve kurum dışı sergilerin küratörlüğünü yapmıştır. 1992 yılında Toplumbilim dergisini kurmuş ve 2011 yılına kadar bu dergiyi sürdürmüştür. 2011 yılında, Toplumbilim dergisinin yeni ismiyle şu anda devam etmekte olan Teorik Bakış dergisini kurmuştur. Yurt içinde ve yurt dışında yazıları yayımlanmıştır ve sanat, sosyoloji ve felsefe üzerine birçok kitabı vardır. |