Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun (KK) Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı (CB) adayı olması ile birlikte Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları Sayın Mansur Yavaş ve Sayın Ekrem İmamoğlu'nun seçimin kazanılması halinde CB yardımcısı olmalarının öngörülmesi dikkatleri bu göreve çekti.
Sistemimizde daha önce bulunmayan bu görev 2017 Anayasa değişiklikleri ile getirildi.
CB yardımcılığı Anayasanın 106. Maddesinde öngörülmüş olup, bu göreve atama ve görevden alma yetkisi doğrudan ve münhasıran CB'ye verilmiştir. Yani TBMM bu göreve atama ve görevden almada devreye girmemektedir.
CB yardımcılığına "adaylık" diye resmi bir statü bulunmadığından ve seçimlerde bu görev için oy verilmediğinden, bu göreve talip olanların veya aday gösterilenlerin seçim öncesi istifa etmesi gerekmemektedir.
Sayısı için Anayasa sınır koymamış ve bilakis birden fazla olabileceği açıkça öngörülmüştür.
Buna karşın CB'nin kararname ile (CBK) CB yardımcılığı için sayı sınırı koyması mümkündür. Hatta kanaatimce bu konuda CBK ile belirli bir sayı konulması gerekir. Çünkü devlette belirsizlik ve keyfilik olmaz.
Ne var ki konuyu düzenleyen 1 nolu CBK'da da böyle bir belirli sayı konulmamıştır.
CB yardımcılığı için Anayasanın öngördüğü statü, yokluğu halinde CB'ye vekalet etme görevi, milletvekili dokunulmazlığından yararlanma ve atanabilme için milletvekili seçilme yeterliğine sahip olmadır.
CB Yardımcılarının yargılanması, görevleriyle ilgili suçlardan dolayı CB ile aynı koşullarda Yüce Divana sevk; görevleri dışındaki suçlar için milletvekilleri ile aynı statüdür. Yani Yüce Divana sevk için TBMM'nin salt çoğunluğu, soruşturma için 3/5 çoğunluk, kovuşturma (Yüce Divanda yargılama) için 2/3 çoğunluk gerekir.
CB'nin geçici yokluğunda (hastalık, yurt dışına çıkma vs.) da sürekli yokluğunda (ölüm, ağır hastalık vs.) da CB'ye vekalet görevi CB Yardımcısına verilmiş. Bu konuda çok uzun süredir uygulanan eski sistem olan TBMM Başkanının vekaleti uygulamasına son verilmiş.
Birden fazla CB Yardımcısı varsa vekaletin kime verileceği ise 1 nolu CBK'da düzenlenmiştir. Buna göre CB'nin ölüm veya ağır hastalık gibi sürekli yokluğunda yeni CB seçilinceye kadar vekalet en yaşlı CB yardımcısında olacaktır (1 nolu CBK m.18). KK seçilirse en yaşlı yardımcısı sanırım Sayın Temel Karamollaoğlu olacağından vekalet onda olacaktır. CB'nin geçici yokluğunda ise vekalete önceden CB karar verecektir.
Tabii seçimler sonrası CBK'daki bu kuralın CB tarafından hemen değiştirilmesi mümkündür.
CB'ye vekalet görevinin sadece CB Yardımcılarına tanınmış olması kanaatimce CB yardımcılığının bakanlara göre daha üst bir görev olduğunun göstergesidir.
Anayasa (m.106/1,4) CB yardımcılarının CB seçildikten sonra atanacağı ve milletvekillerinin CB yardımcısı olarak atanması halinde milletvekilliklerinin kendiliğinden sona ereceği dışında, atanmaları ve başka seçilmiş görevle bağdaşma konusunda sınırlayıcı ilave kural koymamıştır.
Diğer bir deyimle, Anayasa CB yardımcılığı ile bağdaşmayacak olan tek seçimle gelinen görev olarak milletvekilliğini belirlemiş olup, milletvekilliği dışında seçimle gelinen başka bir görevin (örneğin belediye başkanlığı) CB yardımcılığı ile bağdaşmayacağını öngörmemiştir.
Bu nedenle Anayasaya göre, seçimle gelinen belediye başkanlığı görevi ile CB yardımcılığı görevinin aynı kişide birleşmesine engel bulunmadığından, buna izin veren bir kanun hükmü Anayasaya aykırı olmayacaktır.
Peki seçim sonrası böyle bir yasal düzenleme yapılmasa dahi, MY ve Eİ'nin aynı anda hem belediye başkanlığı hem de CB yardımcılığı yapmalarına hukuki engel var mıdır?
Konu tartışmaya açık görünmektedir.
Belediye Kanununun belediye başkanlığını genel olarak sürekli bir görev gibi dizayn etmesi ve Anayasa m.127'ye göre mahalli idarelerin "kuruluş esaslarının" ve "karar organlarının" kanunla gösterilmesine dair genel kural, yasal düzenleme gerekli görüşünü desteklemektedir.
Bununla birlikte, Belediye Kanununda belediye başkanlığı ile bağdaşmayacak yani aynı anda yapılamayacak görevler olarak sadece siyasi partilerin yönetim ve denetim organlarında bulunmak ile spor kulüplerinin yöneticisi olmak belirlenmekte ve bundan başka bir görev engel olarak sayılmamaktadır (m.37).
Yine aynı kanuna göre belediye başkanlığının sona erme halleri bizzat sayma yoluyla belirlenmiş olup, bunlar arasında başka bir kamusal görev yürütmek şeklinde bir sona erme veya başkanlıktan düşme hali bulunmamaktadır (m.44). Belediye başkanının CB yardımcılığı gibi bir kamusal görevi de icra etmesinin "kesintisiz 20 günden fazla görevi terk etmek" olarak yorumlanması ise fazla abartılı ve amacından sapmış bir yorum olacaktır. Kaldı ki Kanunda belediye başkanları için Devlet Memurları Kanununa atıf son derece sınırlı ve istisnaidir.
O halde yasal düzenleme gerekip gerekmediği konusu tartışmaya açık olmakla birlikte, bahsi geçen iki görevin birlikte yürütülmesinin hukuksal yaptırımı bulunduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.
Bu durumda eğer Sayın K. Kılıçdaroğlu seçilirse, kanımca en azından yerel seçimlere kadar geçici biçimde Sayın M. Yavaş ve Sayın E. İmamoğlu'nun belediye başkanlığı ile CB yardımcılığını birlikte yürütmesinin anayasal engeli ve somut yasal yaptırımı bulunmadığı gibi, sanırım Seçimler öncesi yaratılan toplumsal beklentiye de daha uygun olacaktır.
Buna karşın, CHP Genel Başkan Yrd. Sayın Bülent Kuşoğlu'nun geçen gün basına yaptığı açıklamada hem yerel seçimlere kadar geçici biçimde, hem de sonrasında her iki görevin birlikte icra edilmesine izin verilmeyeceği belirtilmiştir.
Yerel seçimler sonrasında her iki görevin birlikte icrasının yerinde olmayacağı fikrine katılırım. Çünkü iki önemli görevin uzun süre birlikte yürütülmesi bence de verimli olmayacaktır. Ancak sadece 1 yıl kalan yerel seçimlere kadar geçici biçimde bu iki görevin birlikte yürütülmesinde bence hukukilik açısından da yerindelik açısından da sorun yoktur.
Seçim sürecinde oldukça aktif ve etkin rol alacakları anlaşılan ve en büyük iki ilin belediye başkanının seçim sonrası bir şekilde etkisizleştirilmeye çalışılması, olası yeni yönetimin bekası ve başarısı açısından hiç mantıklı olmayacaktır.
Kaldı ki diğer CB yardımcılarının siyasi parti genel başkanlığı görevini de korumaları durumunda, bunların iki görevi birlikte yürütmelerini kabul edip, belediye başkanlarının (hele de yerel seçimlere kadar) iki görevi beraber yürütemeyeceklerini düşünmek ayrıca çelişkili olacaktır.
O halde adıgeçen belediye başkanlarına "blokaj" hissiyatı verebilecek bu tür bir yaklaşım, asıl amaç olması gereken önümüzdeki seçimlere odaklanmayı da sekteye uğratabilecektir.
Sonuçta yeni sistemde CB yardımcılığı, bakanların da üstünde son derece önemli bir görev olarak kurgulanmıştır. Cumhurbaşkanı için, her şeye tek başına kendisi karar veren "tek adam" eleştirilerinin giderilmesi ve olağanüstü ağır yükünün hafifletilmesi için de CB yardımcılığının yeni dönemde etkin biçimde kullanılması son derece önemli olacaktır.
Bu noktada fazla sayıdaki CB yardımcılığının doğurabileceği koordinasyon sorunu için de CB yardımcılıklarının "İstişari CB yardımcılıkları" ve "İcrai CB yardımcılıkları" şeklinde iki grupta kurgulanması da düşünülebilir.
Ali D. Ulusoy kimdir? Halen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı ve öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ali D. Ulusoy, 1968 yılı Mersin Mut doğumludur. Öğretim üyeliği yanında EPDK Hukuk Dairesi Başkanlığı, BDDK Hukuk Danışmanlığı, Başbakanlık Bilgi Edinme Kurulu Üyeliği, TOBB-ETÜ Hukuk Fakültesi kurucu dekanlığı ve İzmir Yaşar Üniversitesi rektör yardımcılığı gibi idari görevlerde bulunmuştur. ABD Los Angeles California Üniversitesinde (UCLA) iki yıl (2006-2007; 2017-2018) misafir öğretim üyesi olarak kalmıştır. 2011-2014 arası üç yıl Danıştay Üyeliği yapmış ve kendi isteğiyle ayrılıp üniversiteye dönmüştür. Uzmanlık alanları: İdare hukuku, İdari yargı, Ekonomik kamu hukuku, İdari yaptırımlar, İnsan hakları, Devlet-din ilişkileri. Lisans: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Yüksek Lisans: Fransa Bordeaux Üniversitesi. Doktora: Fransa Bordeaux Üniversitesi. Doçentlik:2002, Profesörlük: 2008. |