Anayasa Mahkemesi (AYM), Yargıtay ve Danıştay üyelerinin gerek görev sürelerinin ne kadar olması gerektiği, gerekse görev süreleri dolduktan sonra başka görev yapmalarının uygun olup olmadığı konusu ilgili kesimlerde zaman zaman tartışma konusudur.
Bu konuda geçtiğimiz kasım başı AYM üyeleri için bir kanun değişikliği yapıldı.
Halen gerek AYM üyeleri gerekse Yargıtay ve Danıştay üyeleri 12 yıl görev yapıyorlar ve tekrar seçilemiyorlar.
Tabii daha önce 65 yaşını doldurmazlarsa.
Yani 65 yaşını dolduranların, 12 yıl dolmasa bile görevleri sona eriyor.
Daha öncesinde 12 yıl kuralı yoktu. Seçilen üye 65 yaşını dolduruncaya kadar otomatik biçimde görevde kalıyordu.
12 yıl kuralı AYM üyeleri için 2010 Anayasa değişikliği ile geldi. Şu anda sadece bir üye önceki sistemde seçildiği için 12 yıl kuralına tabi değil, diğerleri tabi.
Danıştay ve Yargıtay üyeleri için ise 2016 yılında kanunla getirildi. Bunlar için 12 yıl kuralı Anayasa'da öngörülmüyor.
Yüksek mahkeme üyelerinin (yüksek hakimler) ne kadar süre görevde kalmaları gerektiği konusunda farklı görüşler ve uygulamalar var.
Örneğin AİHM'de üyeler 9 yıl için görev yapıyor ve tekrar seçilemiyor.
ABD'de yüksek mahkeme üyeleri ömür boyu görev yapıyor.
Bizdeki son uygulama ise 12 yıl görev yapmaları.
Bence yüksek hakimlik için 9-12 yıl arası göre süresi gayet uygun ve yeterli.
Daha uzun süre görev yapmak hem kişiyi fazla rutinleştirir ve sıkar, hem de konsantrasyonunu bozar ve yaptığı işi bir tür "memuriyet" niteliğine sokar.
Buna karşın yüksek hakimliğe 50 yaşın altında ve 55 yaşın üstünde iken atanılması doğru değil.
Yani yüksek hakimliğe atanmak için ideal yaş 50-55 arası.
Örneğin AYM üyeliği için minimum yaş 45 olarak belirlenmiş, bence 50 olsa daha iyi olurdu.
Gerçi kendim 43 yaşında Danıştay üyesi oldum. Yanlış hatırlamıyorsam o dönem 38-39 yaşında iken atananlar vardı. İşin doğrusu bu yaşlarda atanma biraz erken. 50 yaşımda atansam muhtemelen daha verimli olurdum.
Yüksek hakimliğe atanmadan önce istinaf üyeliğinde veya diğer üst düzey görevlerde yeteri kadar "pişmek" daha isabetli olur.
Diğer bir önemli husus ise üyeliklerin çoğunluğunun bir anda boşalıp yenilenmesinin doğru olmaması.
Bu nedenle üye yenilenmelerinin (görev süresinin sona ermesinin) pey der pey olması daha doğru. Örneğin her 3-4 yılda bir üyelerin üçte birinin yenilenmesi gibi.
Böylece yüksek mahkemenin içtihadının devamı sağlanabilir ve içtihat istikrarı daha kolay sağlanabilir. Üye yapısının tazelenmesinin devamlılığı da sağlanabilir.
65 yaş sınırı bunu kısmen sağlıyor ama yeterince değil.
Özellikle Danıştay ve Yargıtay'da 2016 yılında gelen 12 yıllık sürenin dolacağı 2028'de üyeliklerde çok büyük bir boşalma olacak ve mevcut üyelerin çok büyük çoğunluğunun görevi bitecek.
Bir diğer tartışma konusu ise 12 yıllık görev süresi biten ama henüz emeklilik yaş sınırına (65 yaş) gelmemiş üyelerin durumunun ne olacağı.
Örneğin 45-46 yaşında yüksek hakim olan birinin 12 yıllık süresi 57-58 yaşında doluyor.
Sonrasında ne yapacak?
Danıştay ve Yargıtay üyeleri için bu durumu kanun çoktan düzenlemiş.
Bunlar görev süreleri dolunca isterlerse 65'ini dolduruncaya kadar görev yapmak üzere HSK tarafından ilk derece veya istinaf mahkemelerinde normal hakimliğe atanıyorlar.
Bu konuda AYM üyeleri için bir yasal boşluk vardı.
Geçen Kasım başı (3 Kasım) yapılan yasal değişiklikle bu boşluk dolduruldu.
Bu yeni yasal düzenlemeye göre 12 yılı dolup emeklilik yaş haddi (65) gelmemiş AYM üyeleri, Danıştay, Yargıtay ve Sayıştay'dan gelmişlerse geldikleri yere otomatik üye olarak atanıyorlar.
Öğretim üyeliğinden gelmişlerse otomatik olarak üniversite kadrosuna dönebiliyorlar.
Diğer kaynaklardan (bürokrasi, avukatlık vs.) gelmişlerse istekleri halinde otomatik olarak Sayıştay üyeliğine atanıyorlar.
Niye Sayıştay gibi teknik ve spesifik bir işe bakan (mali denetim) bir kuruma gönderiliyorlar?
Sayıştay üyeliği, görevi bitmiş eski yüksek hakimleri oyalama ya da "eğlendirme" yeri mi?
Anlaşılır gibi değil.
Kanaatimce süresi biten yüksek mahkeme üyeler hakkında hem Yargıtay ve Danıştay hem de AYM kanunu ile düzenlenen yeni atama olanakları son derece yanlış.
İşin mahiyetine de kesinlikle uygun değil.
Bence tam 12 yıl ülkenin en yüksek mahkemelerinde en yüksek yargıçlık görevi icra etmiş bir kişiyi bu süresi dolunca devletin başka ve üstelik daha "alt" yargısal veya idari görevlere atamak yükümlülüğü yok. Buna gerek ve ihtiyaç da yok.
Yüksek mahkeme üyeliği bir hukukçunun ve özellikle de bir yargıcın ulaşabileceği en üst ve en ulvi görevdir.
Bu görevi 12 yıl gibi uzunca bir süre hakkını vererek yapmak bir hukukçunun kariyerinin en üst ve son noktası olmalıdır.
Bu görevden sonra eğer hemen emeklilik moduna girilmek istenmiyorsa, öğretim üyeliği, ders verme, kitap yazma, hatta köşe yazarlığı yapma gibi topluma yol gösterici ve deneyimlerinden yararlandırıcı bazı istisnai işler yapılabilir.
Ancak bu kadar süre yüksek hakimlik yaptıktan sonra gidip rutin bir ilk derece veya istinaf hakimliği ya da -ne alaka ise- Sayıştay üyeliği yapmak sağlıklı bir yaklaşım gibi gelmiyor bana.
Bu konuda sadece görev süresi bitiminde emeklilik hakkını henüz kazanmamış olanlar için kanun ile erken emeklilik hakkı tanınabilir. Daha fazla bir şeye gerek ve ihtiyaç yok.
Yüksek hakimlikten emekli olanların ise, eğer aktif çalışmaya devam etmek isterlerse siyasi bir görev almamaları veya siyasetin olmadık manevralarının doğrudan etkisi altındaki bürokratik görevlere talip olmamaları doğru olur.
Aksi örnekler yüksek yargının olması gereken tarafsız imajı ile bağdaşmıyor.
Bir siyasi partinin üst kurucuları arasına girmeye can atmış, bir devlet bankası yönetim kurulu üyeliğine tamah etmiş, eski yüksek mahkeme üyeliği titrini de kullanarak siyasete girmiş emekli yüksek mahkeme başkan, başkan vekili ve üyeleri ne yazık ki şık örnekler değil.
Ali D. Ulusoy kimdir? Halen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı ve öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ali D. Ulusoy, 1968 yılı Mersin Mut doğumludur. Öğretim üyeliği yanında EPDK Hukuk Dairesi Başkanlığı, BDDK Hukuk Danışmanlığı, Başbakanlık Bilgi Edinme Kurulu Üyeliği, TOBB-ETÜ Hukuk Fakültesi kurucu dekanlığı ve İzmir Yaşar Üniversitesi rektör yardımcılığı gibi idari görevlerde bulunmuştur. ABD Los Angeles California Üniversitesinde (UCLA) iki yıl (2006-2007; 2017-2018) misafir öğretim üyesi olarak kalmıştır. 2011-2014 arası üç yıl Danıştay Üyeliği yapmış ve kendi isteğiyle ayrılıp üniversiteye dönmüştür. Uzmanlık alanları: İdare hukuku, İdari yargı, Ekonomik kamu hukuku, İdari yaptırımlar, İnsan hakları, Devlet-din ilişkileri. Lisans: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Yüksek Lisans: Fransa Bordeaux Üniversitesi. Doktora: Fransa Bordeaux Üniversitesi. Doçentlik:2002, Profesörlük: 2008. |