Cenevre
Cuma gününden bu yana Cenevre'de süren Suriye görüşmeleri nihayet dün resmi olarak hem Esad hükümeti yetkilileri hem de Yüksek Müzakere Komitesi (HNC) ile ayrı ayrı masaya oturulabilmesi ile başlamış oldu.
Cuma gününden bu yana BM Suriye elçisi Staffan de Mistura ve BM'nin deneyimli ortadoğu çalışanı Khawla Mattar olmak üzere basın bürosu oldukça zor anlar yaşadı. 200'den fazla gazeteci ve kameramanın takip ettiği toplantılar Mistura'nın sözcüsü Mattar'ın "Görüşmeler nerede ne zaman yapılacak bilmiyoruz. Ne zaman başlayacağını da söyleyemem. Ama Görüşmeciler Cenevre'de" sözleri aslında BM'nin de görüşmecilerle masaya oturmakta zorluk yaşadığını gösteriyordu.
PYD ve Demokratik Suriye Meclisi ile bazı muhalif gruplar zaten geçtiğimiz hafta başından itibaren Cenevre'de veya Lozan'da çeşitli konumlarda bekletiliyordu. Her ne kadar Salih Müslim (PYD) Cenevre'de görüşme masasında Kürtlerin olmamasının Türkiye ile bir ilgisi olmadığını söylese de Mistura'nın ilk gün basına yaptığı ancak videolara sadece 2 dakikası yansıyan mesajda her tarafın (Burada ABD ve Rusya kast ediliyor) memnun edilmesi için uğraş verildiği anlaşılıyordu.
HNC (YMK) Cenevre'ye gelene kadar zaten akla kara seçildi ama muhalefet adına sadece bir tarafın bile masaya oturtulmuş olabilmesi Mistura için bir başarıydı.
30 ve 31 Ocak'ta Mistura iki kez basına konuştu ve ikisinde de satıra aralarında "Henüz arabulucu değiliz, amacımız Cenevre'nin bir çözüm arayışında taraflar arasında görüşme yapması için tarafları ikna etmek. Biz burada Suriye halkını dinliyoruz, ve onlara insani yardımların ulaştırılması için gerekli çabayı sarf edeceğiz" cümlesini iki kez kullandı.
Burada aslında Mistura arabulucu olmadan arabuluculuk görevi yapmaya çalıştıklarını anlatıyordu. Yani "yetki verme ama sorumluluk" sözünün tam bir karşılığıydı yapmaya çalıştığı.
İstediğini de aldı. Suriye BM daimi temsilcisi Beşar el-Caferi ilk görüşmeyi yaptı. 11 kişilik heyetle geldikleri BM binasına girerken basına "çıkışta açıklama yapacağız" işareti yaptı ama çıkarken de konuşmadı. İçeride konuşulanların ardından 'beklenmesi' kararı çıkmıştı belli ki. Staffan de Mistura konuştu onun yerine ve "Hükümet tarafının da bazı konularda adım atılmasını düşündüklerini seziyorum. Bazı konularda bir yerlere varabileceğiz sanırım" dedi.
Bu sözlerden birkaç dakika sonra daha önce rejimin bombalamaları sürerken görüşmelere katılmayacaklarını belirten Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar'ın desteklediği Suriyeli muhalif Yüksek Müzakere Komitesi bazı konularda BM'den garanti aldıklarını belirterek CEnevre'ye yola çıktı.
Muhalif kanattan ilk görüşme ise ancak 1 Şubat'ta yapılabildi. Çünkü onlar Cenevre'ye gelirken hükümet tarafı kendi otelinde basına verdiği demeçte "önşart kabul edilemez" dedi.
Muhaliflerin kafası karıştı ve geldikten hemen sonra BM ile temasa geçerek önşartlarını yeniledi.
Konuşamayanları konuşturmak
BM işte bu yüzden vardı. İki tarafın birbirleriyle konuşamadıkları ve BM diplomasisinden bihaber oldukları belliydi. Mistura iki tarafı da memnun edecek ve görüşmelerin asıl içeriğini basından uzak tutarak "yavaş yavaş ilerliyoruz" mesajları verirken bu kez muhalefet kaldıkları President Wilson Oteli'nde basına konuştu ve "Geldik ama görüşmelere katılacak mıyız karar vermedik" dedi.
Belli ki aslında görüşmelerin doğasını iki taraf da kavrayamamıştı. Mistura ilk günden bu yana "arabulucu değiliz" derken tam da bunu kast ediyordu. Deneyimli ekibi ile birlikte Mistura'nın yaptığı tarafları birbirleriyle görüştürmeden kendileriyle konuşmalarını sağlamaktı. Bu yüzden muhalif ve rejim yanlısı basının dedikodularını bile dindirmek için BM tarihinde ilk kez görüşmelerin yapılacağı ikinci kata paneller döşendi.
Cenevre'de kimse görmek istemese de veya görüp de söylemek istemese de BM ve Mistura bu yolda bu kez oldukça diplomatik davranıyor.
Muhalifler geldikleri ilk gün otellerinde ABD, Rusya, Fransa ve Almanya'nın temsilcileriyle görüştü, aynı saatlerde ABD ve Rusya heyetleri Rojava'da Kürtlerin görüşmelerin ikinci aşamasında muhakkak olacağı mesajları veriliyordu.
Belli ki BM ilk aşamada kendi içerisinde en organize olmayan kesimlerle HNC ve rejim ile görüşüp bir yol bulmaya çalışıyor. Zamanla cümlelerini yumuşatıp herkesi içerisine dahil edecek bir sistem kurma niyetinde. Kürtlerle masada konuşulabileceğini biliyor.
Yol haritasını şöyle çizmişti de Mistura:
Mistura ilk olarak rejim ve muhaliflerle anlaşma sağlayıp da yardımları içeri sokabilirse (WHO 29 Ocak'ta yardımları şehirlere ulaştırabilmek için hükümete yaptıkları başvuruların çok azına cevap alabildiklerine değinmişti) ilk aşama tamamlanmış olacak.
İleriki aşamalarda ise BM resmi olmadan danışman veya görüş alışverişi statüsünde PYD Demokratik Suriye Meclisi ve diğer gruplarla da görüşecek. Suriye'deki insani yardım örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarını da araya katarak "resmi görüşme yapmıyoruz" diyecek ve iki taraftan gelecek tepkileri yumuşatacak.
Başta da dedim Mistura'nın bu işteki sihirbazlığı sözlerinde yatıyor "Henüz arabulucu değiliz..."
Kürtler olmadan başlayan bu süreç bakalım Kürtler dahil olana kadar ilerleyebilecek mi...
Not: Bu arada her görüşmeye gelen heyette bulunan ve diğer tarafın savaş suçlusu ve katliamlardan sorumlu gördüğü askeri yetkililer de var. twitter'da onların fotoğraflarını da paylaşarak "savaş suçlularıyla barış pazarlığı" başlıkları da atılırken Mistura'nın işi hayli zor.