Suriye'deki savaş Irak'a sıçradı. Haftalardır IŞİD'in ilerleyişi adeta bir Hollywood filmiymiş gibi takip ettiriliyor bizlere. Hergün yeniden haritalar çiziliyor. “IŞİD Bağdat'a yürüyor” başlıkları atılıyor.
Suriye'deki iç savaş başladığından bu yana diken üstündeki Ortadoğu'nun Hıristiyan halkları da IŞİD'in bu ilerleyişinden paylarını alıyorlar.
Son olarak El Nusra ile IŞİD birlikte hareket edeceklerini açıkladıktan sonra da artık kafamda en ufak bir karanlık nokta kalmadı.
Türkiye yakınlığı ile bilindiği El Nusra'nın da artık IŞİD'le resmi olarak kemiksel bir bağı olduğu gün gibi ortada. Ancak bürokratlarıni Kesab işgal edildiği zaman El Nusra'yı temize çekmek için yaptıkları açıklamalar hep kafamda dönüyor.
“Bunlar El Nusra değil IŞİD”
Bundan sonra da öncesinde de IŞİD'in yaptıklarında El Nusra'nın payının olmadığını artık kimse söyleyemez. Süryanilerin yoğunlukta olduğu Karakuş kentini havan toplarıyla bombalayan IŞİD eğer El Nusra'dan destek alıyorsa El Nusra da Türkiye hükümetine yakınlığı ile biliniyorsa aradaki toplama çıkarma işlemini herkes yapabilir.
Süryanilere kim saldırmıştır?
IŞİD
Destekleyen
El Nusra
İlişkisi olup da görmezden gelen
Türkiye
Hadi biraz daha geriye gidelim?
Aynı şekilde Kesab saldırısı olduğunda hala Suriye sınırında kimin elinin kimin cebinde olduğunun bilinmediği söyelnip saldırıyı kimseye mal etmemişlerdi. Bayraklar IŞİD diyordu ama saldırganların Türkiye'den geldiği biliniyordu.
Yukarıda denklemden şu çıkıyor. Kesab'a göz yuman da işgalini sağlayan da Türkiye'den gelen veyahut Türkiye destekli El Nusra veya IŞİD.
Dışişleri Bakanlığı Irak kriz masası hâlâ Musul'a bisküvi ve bilimum erzak yardımı yaptığını söyleyen açıklamalar yapa dursun beni bu bisküvi kolilerinin içindan daha önce Suriye'de olduğu gibi silah çıkmayacağına kimse inandıramaz.
Tüm bu gelişmeler ışığında Suriyeli bir Ermeni gazetecinin hayatında savaş başladığından bu yana nelerin değiştiğini sizlerle paylaşmak sanırım durumun analizini yapmaktan daha yararlı.
Kesab'taki Ermenilerin Türkiye'ye getirilişinden Lübnan'a gönderilmesine kadar takip eden ve uzun süredir de Ermenistan'da yaşayan Halepli genç gazeteci Harout Ekmanian anlatacak bundan sonrasını. Kendisi şu an Ermenistan'da civilNET isimli bir internet sitesinde çalışıyor.
Onun anlattıklarına hem savaşın Suriyeli bir gencin hayatının nasıl değiştiği gerçeğini görmek, hem de 1915'te Antep ve Siverek'ten Suriye'ye göç ettirilmek zorunda bırakılmış Ermeni bir ailenin torununun gözünden ortadoğu Ermenilerinin ruh hali olarak bakmanız dileğiyle...
Bundan sonrasında söz Harout'un...
Kesab'ı işgal edenler neden geri bıraktı? El Nusra mıydı IŞİD miydi aslında arkasındakiler?
Bence El Nusra önderliğindeki bazı radikal dinci grupların Kesab'dan çekilmesi Daha yüksek bir jeopolitik pazarlığın sonucuydu. Bölgede o kadar sorun varken İran Cumhurbaşkanının Türkiye ziyareti bir tesadüf değildi. O sorunlardan biri de Kesab meselesiydi. Cihatçıların Türkiye'den Kesab'a girdikleri herkes tarafından bilinen bir gerçek. Türkiye tarafından Suriye'ye ateş açılması ve bombalamalar, bir uçağın düşürülmesi bu söylediklerimi düşündüren unsurlar. 3 yıldır süren Suriye krizinde Kesab'ın işgal edilememesi, sonra bir günde cihatçıların ele geçirmesi, ve yine sürpriz bir şekilde çekilmeleri, hepsi de Türkiye tarafından alınan kararlara bağlı. Kesab bir taraftan denize diğer iki tarafından da Türkiye'ye komşu.
Kesab'a geri dönüşler başladı mı?
Büyük bir kesim Kesab'a geri döndü. Bazı bölgelerde hala elektrik ve su gibi hizmetler çalışmaya başlamadığı için Lazkiye'den (Latakya) her gün gidip geliyorlar.
Savaş başlamadan önce 2011'de ilk hareketliliklerin başladığı günlerle ilgili hatırladıkların neler. Suriye'deki savaş senin oradayken günlük hayatını hayatını nasıl etkiledi?
2011 Mart ayında başlayan ayaklanmalardan sonra ben hala 14 ay Suriye'deydim. İşim gereği toplantılar için Halep'ten Şam'a gidip gelmem 2011'in sonlarında zaten zor olmuştu. Tren hatları artık işlemiyordu ve sadece uçakla gidip gelebiliyorduk. Daha sivil hareketlenmelerin başladığı ilk aylardan itibaren vahşete ve bastırılmaya karşı tavrımı koyduğum için arkadaşlarım beni dışlamaya başladılar. Sosyal anlamda hayatımda bir devrim oldu, bazı arkadaşlarımı kaybettim ama yeni arkadaşlar edindim. Daha Halep'te yapacağımız çok iş vardı, daha yeni sivil toplum hareketleri ve kültürel inisiyatifler şekillenmeye başlıyordu. Özellikle gençlerde yeni bir toplumsal sorumluluk hissi uyanıyordu. Ama hepsi yarıda kaldı. Çünkü tüm bu gelişmelere paralel olan bir siyasi kalkınma oluşmadı. Aksine siyaset yerini vahşete bıraktı ve olan oldu. Ben Yerevan'a (Ermenistan'ın başkenti Erivan) gelene kadar bir tek mermi ya da patlama sesi bile duymadım. Benden sonra Yerevan'a gelenler benim gibi kendi iradesiyle gelmediler, ben şanslılardan sayılırım.
Gelecekle ilgili hayallerinde Suriye'nin nasıl bir yeri var? Savaş sonrası geri dönüş olacak mı?
Ortadoğu'da çok uzun zaman alacak bir süreç başladı bence. Orada kalmayı düşünen insanlar artık her tür riski ve yokluğu göze almalı. Maalesef şimdiki tablo yakın gelecekte beni sevdiğim insanları tasiyip Halep'e götürme umudu vermiyor bana. Halep'e kısa süreli ziyaretler olabilir, ama orada tekrar yaşamaya başlamak için, bambaşka bir ülkeden gelen bir yabancı kadar ben de herşeyi incelemeli ve öyel karar vermeliyim artık. Sanki orada hiç yaşamamış gibiyim. Son 3 yılda sadece şehir, binalar ve taşlar değil, ayrıca insanlar da değişti, bildiğimiz toplum düzeni alt üst oldu. Suriye'de yaşamak Suriye hakkında makale yazmaya benzemez. Halep'in çok özel bir yeri var benim için, bir yandan borçlu hissediyorum, diğer yandan da hayatın ne kadar kısa olduğunu hatırlayıp daha gerçekleştirmek istediğim onca şeyi düşünüyorum..
Bu savaş yeni bir diaspora yarattı özellikle, soykırımın ardından Suriye'deki Ermenilerin tekrardan göç etmek zorunda kalması, Ortadoğulu Ermenilerin bir sonraki neslini nasıl etkileyecek?
Ortadoğu'da Ermeniler bölgede başlayan bu süreçten en çok etkilenen toplumlardan biri. Umarım bundan sonraki süreçte Beyrut'taki, Amman'daki ve diğer körfez ülkelerindeki Ermeniler de Suriye'deki gibi gitmek ve kalmak arasında seçim yapmak zorunda bıraklımazlar. Suriye'de iyi-kötü koşullar altında, özellikle Halep'te, daima bir Ermeni toplumu varlığını korumuştur ve bence var olmaya da devam edecek. Sayılar değişebilir. Son 50 yılda hep azalmaktaydı, şimdi daha da azalacak, ama bence yok olmayacak. Halep'te eskisi gibi, bayram günlerinde sokakları dolduran bir topluluk olmayabilir ama Kahire ya da Kudüs gibi bir Ermeni toplumu olacak. Sadece Ermenilerle sınırlı da değil, Suriye'de azalan her farklılık, Ortadoğu kültürünü fakirleştirecek, bu çok üzücü.
Suriye'de Hıristiyan toplumları içerisinde Ermenilerin nasıl bir yeri var? Kaçtıkları diğer Müslüman ülkelerde de sorunlarla karşılaşma ihitmalleri var mı? Cihadist hareket Hıristiyanları nasıl tehdit ediyor?
Radikal dinci hareketlerin ilk hedefi her ne kadar Hıristyanlar ve azınlıklar gibi görünse de, daha çok ılımlı Müslüman kesimin hedefte olduğunu düşünüyorum. Onların hedefi İslam'ın sadece kendi uygulama tarzlarında kabulünü sağlamak. Bu Müslüman kesimin büyük çoğunluğu tarafından kabul görmeyen bir tavır. Cihadist hareketlerin karşında direnecek en etkili güç ılımlı İslam'ı ve dini bir siyaset aracına dönüştürmeyen çoğunluğun hareketi olabilir. Bunun için bölgedeki, İslam kendi içerisinde büyük bir çatışma yaşıyor. Bu bir süre daha devam edecek.
Artık bölgede yaşayan Müslüman olmayan topluluklar, ya bunu kabullenip her koşul altında yaşamaya devam edecekler, ya da başka bir ülkede yaşama planlarını yapacaklar. Bu sorunun bir toplu çözüm formülü yok.