ABD'de Los Angeles'ta Starbucks cafelerinde asılı olan posterlerle ilgili kampanyayı başından beri takip ediyordum.
Mevzuyu takip etmeyenlere, kısaca açıklayayım.
Los Angeles'ta Starbucks'lar reklam amaçlı bazı posterler astı geçtiğimiz hafta. Geleneksel Ermeni kostümleriyle Ermeni gençler ellerinde Starbucks bardakları tutuyorlar. Üstte ise uçuşan Türkiye bayraklı baloncuklar.
Tahminen her yıl Los Angeles'ta düzenlenen Anadolu günlerinden birinde çekilen fotoğraflardan biri olan bu posteri bir sabah gören Starbucks'a gelen Ermeni müşteriler “rahatsızlıklarını” dile getiren mektuplarla şirketi protesto ettiler. Şikâyetler sonuç verdi. Tüm afişler kaldırıldı.
Baştan beri şikâyetleri yapanlar dahil, işi örgütleyenlerle irtibat halinde izlerken bir yandan da “Aman canım biraz abartıyorlar sanırım, sonuçta kapitalist olduğu belli olan bir şirket bu piyasanın, Ermenileri de Türkleri de aynı kefeye koyduğunu bir kez daha kanıtladı” diyordum. Bir yandan da “bu kadar hassasiyete gerek var mı?” diye de sorgulamıyor değildim.
Ama lobiciliğin resmi bir siyaset aracı olduğu ABD'deki sistem içerisinde Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı bir bölgede kendilerini katliama uğratmış bir dünyanın hatırlatıcısı bayrakları görmek istememeleri giderek ikna edici bir söyleme dönmeye başladı.
Biliyorum “milliyetçilik” damgası yapıştırmaya hazır bekleyen bazılarınız şimdi bu yazdıklarım üzerinden daha rahat bunu yapacak.
Ama Muğla başta olmak üzere bazı şehirlerde “GençAtsızlar” imzası ile asılan “Yurdumuzun Ermenilerden temizlenişin 100. yılı kutlu olsun. Şanlı atamalarımızla gurur duyuyoruz” yazılı pankartlar neden diasporanın baskılarının ve mücadelesinin devamının gerektiğinin kanıtları olmak için yeterli geliyor gün geçtikçe...
Neden mi?
Çünkü bizim Türkiye'deki şikâyetlerimiz bu GençAtsızlar'ın pankartlarını indirmeye yetmiyor.
Çünkü, facebook ve twitter'dan her gün aldığımız tehditler ve küfürleri facebooka bildirsek etsek de bir türlü saldırılar durmuyor.
Çünkü bizim Türkiye'deki varlığımız bazı “müslüman” gençlerin, çocuklarımızın hayali arkadaşı Noel Baba'yı sünnet etmenizi engelleyemiyor.
Çünkü oylarımız, seçim dönemlerinde bu ülkenin Cumhurbaşkanı'nın bilinçsizce sarf ettiği “Afedersiniz Ermeni dediler” sözlerini engelleyecek kadar çok değil.
Çünkü Başbakan ne kadar Türk/Müslüman olmayan TC vatandaşları ile birlikte toplantılar yapsa ve bizleri “asil evlatlar” diye nitelese de, kamuoyu içerisinde evlatlarına küfür edilmesine engel olamıyor...
O zaman...
Bari; Bırakalım yurtdışındaki soydaşlarımız yaşadıkları memleketlerde doğal hakları olan “rahatsız” oldukları şeyleri protesto etsinler.
Bari; bizim indirtemediğimiz pankartları oralara astırmasın.
Bari; Kendi atalarına küfür etmenin yolunu açacak olan inkar yasalarına karşı çıksın.