2015 seçimlerinden sonra Türkiye'de onlarca yıl sonra ilk kez 3 Ermeni vekil görev yapacak. Daha ilk günden Ermeni vekillere diaspora ve soykırım sorulmaya başlandı bile. Bu vekillere seçim öncesinde sosyal medyada "Hınçaklar-Taşnaklar meclise giriyorlar" diye atıfta bulunanların temsil ettiği vekiller elbette ki mecliste yine nefret söylemi üretmeye devam edecekler.
Bu üç vekilin diğerlerinden çok daha fazla nefret söylemi yasaları ile ilgili çalışacağına şimdiden kesin gözüyle bakabiliriz. Çünkü onlar bu söylemlerin kurbanları olan toplumdan geliyorlar. Bugün yurtdışında "soykırım inkâr" yasaları ile mücadele eden bir Türkiye devleti zihniyetinin artık meclisinde 1915'i soykırım diye niteleyen birçok vekil var.
Türkiye seçim ve koalisyon gündemi ile boğuşurken Ermeniler dünyada soykırımın 100. yılını farklı etkinliklerle anıyor. Türkiye'de de yüzleşme toplantıları devam ediyor. Bunlardan birisi "Ermeni Türk Platformu" olarak da bilinen (Repair Future) inisiyatifin düzenlediği söyleşi dizisi.
Toplantının konuşmacılarından birisi uluslararası hukuk uzmanı, Uluslararası İnsan Hakları Ligleri Federasyonu (FIDH) eski genel sekreteri Raffi Kalfayan. Kalfayan aynı zamanda Ermeni Soykırımının Uluslararası Onarımı Yasal Eylem Grubu'nun (AGIR) da yönetici müdürü.
Türkiye'ye gelmeden, Paris'te yaptığımız görüşmede 2015'te AİHM'nin gündemine soykırımı sokan Perinçek davası ve inkârla ilgili uluslararası mahkemelerin nasıl sorunlarla karılaştığını konuştuk.
Kalfayan aslında uzun bir süredir Türk-Ermeni ilişkileri ve soykırımın tazmini üzerine çalışıyor. Fransa'da yayınlanan Nouvelles d'Arménie dergisindeki bir yazısında Ermenilerin olası tazminat talepleri için şunları söylüyordu: "Soykırım tanımlaması, daha önce de belirttiğimiz gibi, tazminat talebinde bulunmak için gerekli bir şart değil. Ayrıca tazminat kavramı çok geniş, maddi ve manevi yönler var. Manevi yönler suçluluğun tanınması, özür, olayların inkârına son verilmesi ve uygun bir eğitim politikasını içerir... Armenian Genocide Reparations Study Group tarafından yayınlanan ve Ermeni soykırımı tazminatlarını tüm boyutlarıyla belirlemek ve ölçmek amacını taşıyan araştırma uğranan zararın ilk bir tahminini yapmıştır. Bu sonuca Sevr Anlaşması'nın (1920) hazırlık konferanslarında belirtilen rakamları güncelleyerek ulaşmıştır ve 100 milyar dolara yakın bir tazminat miktarı belirtmektedir."
İnkâr davaları ve yasalarıyla ilgili gündeme gelen sorunlarda çoğunlukla Ermeni soykırımının varlığının kabulüne odaklanılıyor. Oysa bu durumun dışında 'inkâr' aynı zamanda bir nefret söylemi de yaratıyor ki sorun da buradan çıkıyor aslında değil mi? Ermenistan'ın Perinçek davasında da Amal Clooney ile soykırımı kanıtlamaya çalışmasını nasıl karşıladınız?
Ermenistan devleti uluslararası bir seçim yaparak konunun ifade özgürlüğü sınırlarında kalmamasını istedi. Onlar daha çok mahkemenin, Ermeni soykırımı ile ilgili siyasi 'konsensyus' sağlayarak aldığı ilk kararda soykırımlar arasında bir hiyerarşi yaratarak (Holokost Nuremberg Tribunali kararı nedeniyle bir soykırım ve Ermeni soykırımı da buna eşdeğer bir yargı kararı olmadığından soykırım değildir söylemiyle) bir hata yaptığını kınayan, bu suçları kategorize etmenin onların rolü olmadığı söyleyen bir savunma yaptı.
Diplomatik olarak Ermeni soykırımına vurgu yapılmayarak, ifade özgürlüğünden yana olduklarını ve söylenenlerin gerçek olması katiyle ifadenin sınırlarının olmadığını göstermek istediler.
Kişisel kanaatim, aynı zamanda meslektaşlarımdan bazıları da böyle düşünüyorlar, bu büyük bir hata, çünkü bunun Ermeni soykırımını tartışmakta bir rolü olmadığını odağın yazılan ve söylenenler üzerinde olduğunu göstermek, kendileriyle alay etmektir.
Başarılı ve uzmanca hazırlanmış bir sunum yapmak yerine işin şovunu yapan Robertson ve elinden gelenle yetinen Clooney ile önemli bir fırsatı kaçırmış oldular.
Ermenistan'a yazık oldu. Clooney savunmasını bile bitirmedi ki yargıç onu kesti.
Şans eseri, Perinçek duruşmanın sonunda büyük bir hata yaptı. İkinci kez konuşmak istedi, ki normalde davalıların avukatları oradayken ikinci kez konuşma hakkı olmaz; 1908'de Talat Paşa'nun rolünü övdü ve Taşnaktsutyun ile dostluğuna değindi! Duruşma Başkanı sözünü kesti. Umutlar bu duruşmanın üçüncü taraflar tarafından yazılan dökümlerinde olacak. Özellikle de davanın kalbi bu kayıtlarda atacak. Perinçek - İsviçre davası, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ifade özgürlüğü ve nefret söylemi arasındaki dilemayı çözmek için çok nadir rastlanacak bir fırsat sunuyor. Bu yazılı kayıtlar, özellikle de FIDH'ın bağımsız uzmanlarının okuyacakları ifade özgürlüğü kriterlerinde davanın kararının prensiplerini belirleyecek.
Bir başka deyişle mahkeme ifade özgürlüklerini korumanın ve tarihsel tartışmaları negasyonistlere ve nefret dolu söylemlerine yer bırakmadan yolunu bulabilir.
Anahtar element şu olacak: Perinçek davada söylediklerini Ermenilerin canını yakmak için mi söylüyordu veya nefret yaratmak amacı güden bir tavırda mıydı?
Ne yazık ki, herkes açıkça Avrupa Mahkemesinin Ermeni soykırımı konusunda yasal bir görüş bildirmemesi yönünde ısrarcı.
En iyi sonuç: Mahkeme Perinçek'in niyetinin Ermenileri incitmek olduğu ve yapılanın ırkçı bir hareket olduğunu söyleyebilir. Ki Hrant Dink davasında da böyle olmuştu. Bu da İsviçre mahkemelerinin kararını onaylatır.
Kötü sonuç: Mahkeme Perinçek'in niyetini görmezden gelir ve Perinçek kazanır.
Her iki durumda da, artık mahkemenin elinde nefret söylemi ve ırkçı söylemlerle ilgili konuları düzenleyebilecek kadar materyal var.
Avrupa için bu nefret söylemi ve ırkçı söylemlerle ilgili konuların düzenlenebilmesi için bir fırsat. Ermeniler için ise mahkemenin daha önce soykırımla ilgili konuşurken tavrını değiştirmesidir. Mahkeme yasal düzenlemeden uzak duracak. Konunun politik olarak ne kadar hassas olduğunu anladılar.
İnkârın suç sayılması durumunda ceza ne olabilir?
Bu davada 'suçlu' olmanın anlamı, amacın ırkçılık olduğu ve bilimsel olarak değil, politik olarak davanın motive edildiğinin kabulüdür. Eğer Perinçek suçlu ise İsviçre inkar yasasını değiştirmeden yoluna devam eder.
Diğer bir yandan da konuyla ilgili mahkemede belirtilen prensipler ve kriterler, Fransız hükümetine de nefret söylemi ve soykırım inkarcılığını da kapsayan yeni bir kriminalizasyon tanımı ve yasası hazırlamasını sağlayabilir.
Bunu Ermenileri memnun etmek için yapabilirler ancak ülkelerdeki kanunlar değişmeden de kalabilir, karar uygulamaya etki etmeyebilir.