Ermeni Soykırımının 100. yılında en çok tartılışacak konulardan biri de “inkar”. Koca bir halkın yaşadığı bu koca katliamlar dizisinin ardından kurulan yeni cumhuriyetin neredeyse 100 yıldır devam ettirdiği inkar politikasını birçok Ermeni araştırmacı “ikinci soykırım” olarak niteler. Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan 2014'teki 24 Nisan açıklamasında şöyle demişti: “Bir suçun inkarının, bu suçun devamı olduğuna inanıyoruz. Bu tür suçların gelecekte tekrarlanmasının önüne geçmek ancak bunu tanımak ve kınamakla mümkündür”.
Peki inkarın cezalandırılmasındaki amaç ne? Birçok diaspora temsilcisi inkarın cezai bir durum teşkil etmesiyle birlikte ataları katledilmiş Ermenilerin şu anda vatandaşı olarak yaşadıkları ülkelerdeki vatandaşlık haklarını pekiştireceklerine inanıyor. Bu konuda haksız da sayılmazlar. Amerika'daki en büyük Ermeni lobisi ANCA direktörü Aram Hamparian “ABD'li Ermeniler vatandaşı oldukları ülkeden doğal haklarını talep ediyorlar” diyor.
Paris'te bir konferansta tanıştığımız ABD'li savcı Nicolas Koumjian bugüne kadar uluslararası ceza davalarında isim yapmış bir hukukçu. Özellikle müslümanlara karşı yapılan kıyımlarda savunduğu müvekkillerle ünlü.
Koumjian, Liberya Devlet Başkanı Charles Taylor'un Afrika'daki Sierra Leone yargılanmasıyla ilgili mahkeme heyetindeki savcılardan biriydi. Darfur soykırımıyla iglili davalarda Abdallah banda ve Saleh Jerbo'yu Uluslararası mahkemede temsil etti. Fildişi sahillerinde meydana gelen soykırımın sorumlularını yargılattı.
Doğu Timor bölgesinde Birleşmiş Milletler ciddi suçlar bölümünü yönetti. Yugoslavya ve Bosna Hersek arasındaki davada Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde dava avukatlığı yaptı. Uluslararası alana girmeden önce Koumjian 20 yıl Los Angeles eyaletinde savcı olarak çalıştı.
Halen Kamboçya Mahkemeleri'nde süren Uluslar arası soykırım davalarında eş-savcı olarak görev yapıyor.
Koumjian, Paris konferasında yaptığı sunumda soykırımların farklı farklı şekillerde yapıldığına ve bunun Uluslararası ceza mahkemelerindeki tanımının birçok yönüyle Ermeni soykırımını rahatlıkla kapsadığına dikkat çekti.
Konferans sonrasında yaptığımız görüşmede Koumjian birçoğumuzun gözardı ettiği satır Uluslararası ceza kanunlarının satır aralarını değerlendirdi:
Soykırımın tanımı ne kadar kapsayıcı sizce?
Soykırım çok güçlü bir terim ve bir resmi tanımı var. Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 2. maddesi soykırımı 'ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biri' olarak tanımlanıyor. Grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması; çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi.' şeklinde tanımlar.
Bu yeterli mi?
Ruanda soykırımı yargılaması, bir millete veya gruba mensup kişilerin herkesin öldürülmüş olmasının bir ön koşul olmadığını gösterdi. Srebrenitsa ve Ruanda'da olduğu gibi, belirli bir grubu veye belirli bir yerleşim yerinin hedef alınmış olması işlenen suçu bu yasa kapsamına alıyor. Ruanda'da 3 günde 8 bin kişi katledildi. Örneğin Bosna'da cinayetler sadece Srebrenitsa'da olmuş, genele yayılmamış ancak Bosna'da yaşananlar da bir soykırım.
Ancak bu davalarda soykırım suçundan yargılananlar herhangi bir etnik kimliğin temsilcisi veya devlet yetkilisi oldukları için değil birey olarak yargılanıyorlar değil mi?
Uluslararası Ceza Mahkemeleri sadece bireysel davalara bakıyor. Bu dava örneğinde Sırp Hükümeti doğrudan suçlu bulunmadı.
Kimler Uluslararası mahkemede yargılanabiliyor?
Bu Uluslararası kanunda çok açık. Yaşayan ve davaya katılabilme yetisine sahip olanlar.
Soykırım suçu sadece belirli bir etnisiteye uygulandığında mı geçerli?
Hayır. Benim de şu an çalıştığım Kamboçya Mahkemelerinde Cameruj rejiminin 1975-1979 yılları arasında halkın 3'te 1'ini öldürdüğü suçlamasıyla yargılama yapılıyor. Burada etnik bir bütünlükten çok siyasi kimlikler üzerinden bir suç var. Siyasi gerekçelerle hedef seçildikleri için tanımlamaya uymuyor aslında.
İki suçlama var. Soykırım suçlaması ve Kamboçya halkının imhaya çalışılması. 1948 Soykırım sözleşmesinin bu açıdan kapsamadığı durumları diğer uluslarası ceza yasaların kapsamına alınabiliyor. İnsanlık suçu gibi. Bu yargılamada da aynı ceza verilebiliyor.
Neden soykırım suçunun sorumluluğu sadece liderlere veya kişilere bulunuyor?
Darfur ve Ruanda örneklerinde liderler, destekçilerine diğer etnik grubun kendilerine tehlike oluşturduğunu düşündürerek onları kullanıyor. Uluslararası mahkeme bu durumu liderlerin sorumluluğu olarak görüyor. Geniş etnik grubun mensuplarını değil de liderleri suçlu olarak görüyor. Bosna'da Müslümanları kurtaran Sırplar da var.
Soykırım inkarı ne kadar suç?
Suç tanımlamasında inkar yok. Suç definition yok. ”İşlenen suça ortak olmak” var. Bu tanımlamadan ceza alan Sırplar var örneğin. Bu yüzden yargılamalar farklı alanlarda yapılabiliyor.
Bu yazı dizisi Objective Araştırmacı Gazetecilik Programı'nın desteği ile hazırlanmıştır.