Adalet Ağaoğlu 90 yaşında. Yani 1929 doğumlu olduğuna göre, gelecek yıl olacak. Ve hayatın binbir sillesini yedi, yemeye de devam ediyor. Daha 1996 yılında Boğaz sahilinde bir araba durup dururken gelip ona çarpmıştı da, aylarca yatmıştı.
Sonra yakın yıllarda evde düşmeyi adet haline getirdi: tam üç kez düşerek...Öylesine ki, artık düşmek onun için tam bir saplantı haline gelmiş. Ve bunu son yazdığı, altı hikayeden oluşan bir metinde ifade etmiş: Düşme Korkusu adıyla çıkacak...
Adalet ve eşi Halim Ağaoğlu bir dönemde oldukça görüştüğümüz, birbirimizin evlerine gidip geldiğimiz bir ikiliydi. Adalet’le ayrıca Bebek Otel’in barında da buluşurduk: orayı çok severdi.
Sonra Türkiye’de aydınların birbirinden kopmaya başladığı, belli bir iletişimsizliğe kapıldığı bir dönem geldi. Buna yaşlanmanın sorunları da eklenince, onları uzun zaman göremedik.
Gerçi ben direndim. Özellikle ikisinin de hastalık haberleri gelince birkaç kez aradım. Ama hep bir yabancı hanımın sesi çıkıyor ve ya uyuduğu, ya da konuşamayacağı bilgisi geliyordu.
En son Temmuz ayında geleneksel Bodrum tatilimizi yaparken, birden gazetede bir ölüm ilanı. Halim bey vefat etmiş. İlansa onun ağzından yazılmış!...Türkiye’nin en büyük yazarlarından birinin eşi için belki normal. Ama sanırım dünyada bir ilk!...
Bir telaşa kapıldık. Ve hemen onu aradım. Bu kez çıkan hanım hemen verdi. Başsağlığımızı yaptık ve döner dönmez ziyareti kararlaştırdık.
Adalet sanki yaşla güzelleşen bir kadın. Naçizane resimlerimde göreceksiniz: yüzüne öylesine nurlu bir ifade yerleşmiş ki...Aslında elbette bu bir dostluk buluşmasıydı, hiçbir biçimde bir söyleşi değildi. Nitekim not filan da almadım.
Ama öylesine sıcak geçti ve onu öylesine iyi buldum ki, sevenlerini bu haberden yoksun bırakmak istemedim. Hoşgörüsüne sığınarak....
O ilanı Halim bey neredeyse on yıl önce yazmış. İkisi de yaşlı, ikisi de hasta ya...Bir önlem olarak...Adalet ölümü yıllardır beklediklerini söylüyor, “Geç bile kaldı...Ne zaman gelecek?” diye sorduklarını anlatıyor. Ve nihayet ölüm Halim’i 92 yaşında yakalamış.
O gerçekten bambaşka bir aşk hikayesiydi. Kıyısından-köşesinden ancak sezdiğimiz....Adalet ona “oğlum” dermiş. Her kitabının ilk okuruymuş. Mühendis olan, birçok yol ve köprü inşaaatında çalışan Halim bey de bunun kitabını yazmış, ama yayınlamak istememiş. Ancak geçen yıl Adalet’in zoruyla çıkmış kitap: “Karayolları: Bir Mühendisin Anıları”adıyla...
Bir diğer gelenekleri de Adalet’in her kitabının yeni baskılarını farklı yazılarla ona ithaf etmesiymiş. Böylece örneğin Fikrimin İnce Gülü’nün tam 27 ayrı ithafı var!...Ki yayınevi tüm bu ithafları ayrı bir kitapçık haline getirmiş!...
Ama o durmuyor. Hernekadar evde ancak şimdiki Ermeni yardımcısı Anni hanıma dayanarak ayağa kalkıyorsa da, iş yazmaya gelince canlanıyor. En son Ankara’daki kardeşi Ayhan Sümer’in isteğiyle bir aile romanı yazmaya girişmiş. Yazmış da: Nallıhan’daki ilk çocukluklarını anlatan Dayanışma kitabını.
Ama romanı Ayhan beye beğendirememiş. Yayıncısı bayılsa da!....Bu arada aileyi biraz anlatayım: dört kardeşler. Üçü erkek biri kız. Doğum sırasına göre Cazip Sümer, Adalet, Ayhan Sümer ve Güner Sümer. Güner beyi özellikle tiyatroseverler hatırılayacaktır: Bozuk Düzen, Yarın Cumartesi gibi oyunlar yazan (hepsini izlemiştim), Tezer Özlü ve Suna Selen’le evlenen ünlü yazar. Ki en erken gidendi: 41 yaşında...Ve sonrasında doktor Cazip bey de dünyamızı terketmişti.
Ama Adalet umudunu kesmiyor. Gerçi ölüme hazır: ünlü Ölmeye Yatmak romanını boşuna mı yazdı? Ama yayıncısı şimdilerde tüm eserlerini yeniden basıyormuş. Sonunda sıranın Düşme Korkusu ve Dayanışma’ya gelecek.
Bayram-seyranda onu ziyaret eden nadir kişiler arasında yeğenleri de varmış. Onları görmekten çok mutlu olduğunu belirtiyor.
Aile denince, ailesine karşı tüm görevlerini yerine getirmediğini, bu yüzden üzgün olduğunu belirtiyor. Ben de anılarımı yazmaya oturduğum şugünlerde tıpatıp ayni şeyi düşündüğümden, hemen paylaşıyorum.
Arada anekdotlar anlatılıyor. Örneğin vaktiyle ünlü romanı Fikrimin İnce Gülü’nü filme almak için Memduh Ün başvurmuş. Bu Fatma Girik’le Kemal Sunal’ın oynayacakları bir komedi-dram olacakmış. Ama Adalet istememiş: Sunal’ın komedi tarzının hikayeye uyacağını düşünmemiş.
Ama sonra n’olmuş? Romanı Tunç Okan film yapmış. Sarı Mercedes adıyla...Ve İlyas Salman’la...Fazla konuşmuyor, ama filmi sevmediği anlaşılıyor. Ve Sunal’ı istemediği için pişman olduğu da.... Evet, Adalet’le yeniden buluştuk. Allah ayırmasın!...Artık onu olabildiğince ziyaret edeceğim.