Kendimi ne kadar şanslı saysam azdır!.. Bu yaşta (yaşımı bilenler biliyor!), tüm görece sağlık sorunları içinde ve ülkeyi/dünyayı sarsan nahoş fenomenlerin gölgesinde, yine oradan oraya koşup duruyorum. İşte size hafta sonunu geçirdiğim Ege'nin Burhaniye kasabasında olup bitenden izlenimler…
Her ne kadar olayları uzaktan (Kanada'dan) izleyen vefakâr dostum Altan Unan Buhraniye diye ansa da (!), Burhaniye görmeye (ve de yaşamaya) değer tipik bir Ege kıyı yerleşimi. Balıkesir kentinin bu ilçesi, yeşillikler içinde, yerlisi kadar dışardan gelip yaşamayı seçmiş olanı da bol, insana huzur veren bir yer. Ve orada bu yıl üçüncü kez bir kitap fuarı düzenlendi. Gerçekten zengin bir konuk listesiyle… Hangi birini sayayım…
Sadece örnekler verirsem: Ayşe Kulin, Buket Uzuner, Ataol Behramoğlu, Ayşe Sucu, Saygı Öztürk, Tuna Kiremitçi, Öner Yağcı, Işık Öğütçü, Sinan Meydan, Sinan Akyüz…Leman Dorsay'la birlikte bendeniz… Ayrıca konser veren bir avuç müzisyen, oyun sergileyen değerli tiyatro erbabı, özel olarak gösterilen filmler. Bu arada Yılmaz Güney'in Arkadaş filmi de sunuldu.
Ve Onur Ödülü alan, daha önce tanımadığım, ama tanışmaktan gerçekten mutlu olduğum bir 'lady': Yaşar Seyman… Bir yazar, sendikacı, aktivist, kadın hakları savunucusu… Sizlere sadece bir tek cümlesini vereceğim: "Yeniden, yeni bir yola çıkmaktır yaşamak!" 68 yaşındaki bu hanımefendinin yolu açık olsun!..
Geniş bir alanda, açık havada uzun koridorlar tarzında düzenlenmiş fuarda biz, benim son kitabım Yılmaz Güney Kitabı ve Leman'ın ilki Bu Da Benim Hayatım ile tahmin edemeyeceğimiz bir ilgi de gördük. Ben iki günde birkaç düzineyi geçip sanırım yüzü aştım. Leman da pek geri kalmadı. Yine de Ayşe Kulin veya Ahmet Ümit'in önlerindeki uzun kuyruklara yaklaşamadık elbette… Helal olsun… Bu sevgili dost has yazarların başarısı bizi de mutlu kılar.
Kendi adıma, Güney için yaptığım konuşmayla da ancak iftihar ettim. 'Fuar koordinatörü' olarak büyük sorumluluk taşıyan (ve doğuştan bir sakatlığa karşın inanılmaz bir enerji sahibi) Sinan Karahan'ın sorularıyla yönlenen konuşmada, Güney'i yine tüm duygusallığımla anlattım. Ve hayli alkış aldım.
Bu arada ilginç tanışmalar da oldu. CHP'li belediye başkanı Ali Kenan Deveciler konuşmalarında -özellikle de kapanış törenindeki coşkulu nutkunda- Burhaniye'yi tam bir kültür başkenti haline getirme isteğinden söz etti. Güzel bir istek. Ama öyle çok rakibi olacak ki… Allah yardımcısı olsun…
Boş vakit buldukça kenti de gezdik. Kentin antik bir yerleşim olan Adramytteion'un üzerinde bulunması, birçok noktada birbirinden ilginç görüntülere yol açmış. Kimi zaman şehrin göbeğinde… Festivalin yanıbaşındaki kalıntılar gibi… Biz hâlâ yoğun biçimde çalışıldığı için kapalı olanların dışındaki yerleri ziyaret ettik.
Ayrıca müzelerin en önemlisi olan Bizim Köy Etnografya Galerisi'ni de gördük. Girişte çıkan kimi zorluklara karşın… Gördüğüm en güzel müzelerden biri bu… Kentin uzak-yakın tarihiyle ilişkili sayısız manken (elbette cansız!), birçok obje, eşya yerleştirilmiş odalar, ışık-gölge oyunları içeren mekanlar… Çıkar çıkmaz size köy kahvaltıları, sayısız markalar altında bölgenin -onca zeytin ağacının da belirttiği üzere- en değerli ürünü zeytinyağının değişik biçim oyunlarıyla ikramı da bu yörenin bir diğer cazibesi…
Ve de tüm bu güzel zaman dilimi içinde bize destek olanlar. Öncelikle bizi Mudanya'dan alıp oraya götüren, kent içinde gezdiren ve sonra Mudanya'ya geri getiren Cavit kardeş. Emeğine binbir teşekkür. Sonra orada sorunlarımızla yakından meşgul olan enerji küpü, son derece fit Serdar Özarkon. Ki kapanışta neredeyse tüm belediye çalışanları sahneye davet edildiği halde o niye çağrılmadı, bilmiyorum.
Ve de dostluk tazelediğimiz onca ünlü… Hepsine selam olsun…