Birkaç haftadır Pazar günleri bu köşede, haftanın sinema ve sanat (kitap, tiyatro, müzik) olayları üzerine izlenimler sunan bir tür ‘kültür magazinı’ vermeye çalışıyorum. Ancak politika öylesine baskın ki, kimi ‘acil’ siyasal olaylardan söz etmemek de kolay değil.
İşte en son, hazretin Etiyopya (birzamanlar Habeşistan derdik!) gezisinde patlayan ‘Türk okulları’ sorunu. Yani Fethullah Gülen’in girişimiyle, 90’lardan itibaren dış ülkelerde açılan ve evrensel bir öğretim programı içinde o ülkenin dili ve kültürünü bizim, yani Türkiye’nin kültürüyle yoğurarak sunan o görkemli girişim. İlk günden beri Özal’dan Demirel’e, Ecevit’ten Türkeş’e, Gül’den Arınç’a ve elbette Tayyip Erdoğan’a gelmiş-geçmiş tüm lider siyasetçiler tarafından övülüp yüceltilen bir eğitim seferberliği.
Başlarda laik bir aydın olarak benim de kuşkularım vardı: Acaba bu okullar din ağırlıklı bir eğitim mi veriyor, dışardaki görüntüsü ülkemizin laik temelli eğitimine ters düşüyor mu diye... Ama bunca yıl boyunca, sayısız aydın kafa ve kalem gidip gördükleri bu okulların çağdaşlığını övdüler, dış ülkelerde bizi, asıl kimliğimizi ve kültürümüzü, inancı da dışarda bırakmayan biçimde nasıl tanıttığını anlattılar.
Şimdi, 2015 yılında, ‘Türk Okulları’nın kabaca 25. yılında olana bakınız...Türkiye cumhurbaşkanı, kıtaların en az gelişmişi, en sorunlusu olan ‘kara kıta’nın yine talihsiz bir ülkesini ziyaret ediyor. Ve o ezik topluma, onun sorunlarına yakın duran, ona anlayışla bakan, “ağabey ülke”den ona destek getiren bir söylem yerine, hiç bilip ilgilenmedikleri bir meseleyi, Türk okullarını şikayet eden bir nutuk çekiyor!...
Böyle bir şey olabilir mi? Bir siyasetçi kendi ülkesinin kaynaklarından fışkırmış ve dünyada Türk adını duyurmuş/duyuran böylesine bir mali ve kültürel büyük yatırımı, bir hamlede yok etmeye girişebilir mi? Hem de sorunu kendi içimizde çözmek yerine, katıldığı tüm yabancı platformlara taşıyarak!...
Neymiş? O okulları kapatmalıymışlar. Yerlerine bizim Milli Eğitim Bakanlığı okul açacakmış. Yahu, o bakanlık habire değiştirdiği, oyuncak gibi oynadığı milli eğitimimizi çökme aşamasına getiren o bakanlık, onca dış ülkede ne yapacak, nasıl yapacak?
Zaman’da Emre Demir şöyle demiş: “Devlet, büyükelçilik ve THY seferlerinden 15-20 yıl önce Afrika’ ya gitmiş kendi vatandaşlarının aleyhine çalışıyor”. HDP Diyarbakır milletvekili Altan Tan “Ankara’nın göbeğindeki okulların sorununu çözemeyen bir devlet, Etiyopya’da nasıl okul açacak?” diye sormuş.
Abdülhamit Bilici ise şöyle yazmış: “Ülke olarak yaşadığımız bu olağanüstü dönem, bir gün mutlaka bitecek. O gün geldiğinde, destansı bir fedakarlığın meyvesi olan, Mevlana, Yunus, Ahmet Yesevi ve Hacı Bektaş’ların ruhunu yaşatan okullara savaş açanlar, utancından saklanacak yer arayacak”. Ne diyelim? Amin!...
Her yerde geçen yılın en iyileri seçiliyor. SİYAD kimi seçimlerini yaptı, yakında basına açıklayacak. Altın Küre bitti, şimdi Oscar ve Cesar bekleniyor. Ve tüm dünyada sayısız dergi, internet sitesi, sinema veya blog yazarı da seçimlerini açıkladı.
Ben de şu Ocak ayı bitmeden, kişisel seçimlerimi okurlarımla paylaşmak istedim. İşte bence 2014’ün en iyi yabancı filmleri:
1- Gece Vurgunu- Nightcrawl/ 2- Çocuk Pozu- Child’s Pose/ 3- Son Umut- The Water Diviner/ 4- Kayıp Kız- Gone Girl/ 5- Kırık Çember- The Broken Circle Breakdown/ 6- İnsan Avı- A Most Wanted Man/ 7- Aşk- Her/ 8- Yıldızlararası- İnterstaller/ 9- Tom Çiftlikte- Tom A La Ferme/ 10- Düzenbaz- American Hustle.
Türk filmleri ise bence şöyle:
1- Kış Uykusu/ 2- İtirazımVar/ 3- Sivas/ 4- Mavi Ring/ 5- Kusursuzlar/ 6- Soğuk/ 7- Ben O Değilim/ 8- Mavi Dalga/ 9- Unutursam Fısılda/ 10- Balık
Bir zamanlar semt sinemaları vardı. İstanbul’un AVM’ler tarafından vahşice, denetimsiz biçimde işgal edilmesinden önce...Ve biz bellli yaştaki sinemaseverlerin belleğine yerleşmiş unutulmaz anılarıyla birlikte...
Bunlar birer-ikişer yok oldular. Emek’in bile yıkılabildiği bir ülkede buna şaşar mısınız?
Ama kimi zaman mucizeler olabiliyor. En son güzel bir haber aldım. Beşiktaş’ta Çarşı Caddesi'nin üzerindeki eski Yıldız Sineması küllerinden doğuyor!.. Tam üç salon olarak... Beşiktaş Belediyesi'nin desteğini alan bu özel girişim, yakında hayata geçiyor.
Ve Beşiktaş gibi bir kültür semti, tam yüreğinde güzel salonlara kavuşuyor. Artık onları koruyup gözetmek de Beşiktaş halkına düşüyor. Tıpkı onca badireden sonra açılan Feriye’yi korumanın Ortaköylülere ya da Beyoğlu’ndaki AVM dışı birkaç salonu korumanın da Beyoğlu/ Cihangir halkına düştüğü gibi....