Şimdi size sunacağım, aslında bir haber. Ama sanıyorum ki bir hayli kişisel yorumlarım da olacak. Onun için imzamı atmaktan kaçınamadım.
Boğaziçi'ni çok haklı, yerinde ve gerekli olarak tartıştığımız şu günlerde, daha birçok üniversitenin başına benzer şeyler gelmesi de kaçınılmaz gözüküyor. Şu "kayyım" (ya da kayyum, her neyse) atama huyumuz, şu bilime ve sanata balıklama dalıp onları en iyi, en güçlü biçimde üreten kurumlara, bu arada önde gelen üniversitelere de el koyma merakımız sürdükçe, daha neler neler göreceğiz!.. Bir ülke gerçek demokrasiden, sahici adaletten böylesine vazgeçmeye başlasın... Elbette ardı arkası kesilmez...
Bu kez söz konusu olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ)... Vaktiyle benim de Mimarlık bölümünde okuduğum, o zamanlar adı Güzel Sanatlar Akademisi olan köklü kurum.
Ve orada, daha 1960'lardan başlayarak, sinemamızın çok şey borçlu olduğu büyük sinema insanı Sami Şekeroğlu'nun kurucusu olduğu, o bizler için neredeyse kutsal kurum: Prof. Sami Şekeroğlu Sinema-TV Merkezi. Önceleri Klüb Sinema 7, sonradan Türk Film Arşivi adlarını alan, Sami Bey'in büyük gayretiyle sinemamızın gerçek arşivi, evrensel anlamıyla gerçek sinemateği olan... Onun gayretiyle yıllar boyu Yeşilçam'ın sayısız filmini toparlayan, koruyan, onaran ve meraklılarının kullanımına sunan önemli bir sanat ve arşiv müessesesi.
Kendi adıma da çok şey borçlu olduğum... Özellikle yıllar boyu yaptığı (ve sonradan vazgeçtiği) gösteriler sayesinde birçok filmi bize sunan, kişisel taleplerimizi de sırası geldiğinde karşılamaya çalışmış bir "sanatsal hayır kurumu" sanki. 2013 yılında 100 Yılın 100 Türk Filmi kitabımı hazırlarken bana birçok klasik filmimizin kopyalarını verdiklerini ve o kitabı onlar sayesinde bitirebildiğimi nasıl unuturum!..
Şimdi gelelim olayın kendisine... Bu aslında dava konusu olup mahkemeye düşmüş bir olay. Dolayısıyla gizli-saklı bir yanı yok. Ama durumun sonuçları sinema sanatımız için öylesine vahim olabilir ki, ben hemen duyurma gereğini duydum.
Olay, MSGSÜ'nün son rektörü Handan İnci'yle ilişkili. Üç Ekim 2019 tarihinde, Handan hanım kendisini Prof. Sami Şekeroğlu Sinema-TV merkezine müdür olarak atamış. Sinema arşivinin ve dijital restorasyon stüdyolarının, bütün profesyonel çalışma alanlarının kilitlerini değiştirmiş. Burada yıllardır çalışan ve film arşivciliğini bilen ülkedeki tek akademik kadroya her yeri yasaklamış. Herkes hakkında sürekli bir soruşturma süreci başlatmış.
Bunun üzerine oranın yıllanmış yöneticileri, hem kişisel olarak, hem de rektörlük hakkında çok sayıda dava açmışlar. En önemlilerinden birini de kazanmışlar.
Sayın İnci'nin kendisini müdür atamasını, mahkeme bütünüyle hukuksuz ve gerekçelerini geçersiz sayarak oybirliğiyle iptal etmiş. Ama İnci mahkeme kararını uygulamamış. Çünkü uygulasa, yönetmelik gereği oraya Sinema-TV bölümünden birini ataması gerekiyor. Uygulamış görünmek için merkezin yönetmeliğini değiştirmiş, bölümle merkez yönetiminin bağlantısını koparmış.
Şimdi üniversitenin 25 merkezi içinde bu durumdaki tek kurum Sinema-TV. Diğer merkezler, ülke çapında işlevleri olmamasına rağmen, ilgili bölümle bağlantılı. Turkiye'nin tek orijinal negatif arşivine ise, herhangi bir alandan müdür ve yönetim kurulu atanabiliyor. Son durum bu; ki zaten dava konusu olan da bu idi.
Bunu bana ulaştıran kaynak şöyle diyor:
"Lütfen bu bilginin yayılmasına yardımcı olur musunuz? Bu itibar cinayetini ve yalanı medyaya taşımamız gerek. Zira mahkemeye uymamak, görevden derhal alınmasını gerektiren ciddi bir suç. Ve bunun için elemanları kocaman bir yalan söylüyorlar."
İşte ben de bu görevi yapıyorum. Bu arada, bu alana gönül vermiş, hayatını adamış, bugün 84 yaşında olup bir sürü sağlık sorunuyla boğuşurken, yıllar boyu çabayla yarattığı kurumun gözlerinin önünde yağmalanmasına tanık olan sevgili Sami Şekeroğlu'na da buradan sevgi ve saygılarımı iletiyorum.