Gaziantep'te geçirdiğim sadece üç günde o kadar çok izlenim topladım ki, anlatmakla bitmiyor. Önce 'özel şoförüm' olan Gökhan'la, sonra Levent adlı bir gençle çok yeri dolaştık. Oraya gitmemi sağlayan yayıncı Murat Bulut ve de Yeni İnsan Yayınevi emekçisi Ayla Hanım'la da yemeklere gittik ve fuarın heyecanını tattık.
Önce çarşılar... O Bakırcılar Çarşısı'nın çekiciliğini unutamam. İnsan gördüğü her şeyi almak istiyor. Öylesine canlı, öylesine bir emekle zevkin birleşimini taşıyor... Bu vb. alış-veriş yerlerinde saatler geçirebilirsiniz.
Sonra yemekler... Ünlü Halil Usta'ya gidemedik. Ama bizim Yılmazoğlu otelin yanıbaşında otelin parçası gibi duran küçük lokanta ne iyiydi... Adı Tahsinoğlu Lokantası olan... İşleticisi Saadettin Düzgün'le iyice ahbap olduk. Bizleri İstanbul'daki oğlu Dr. Berkan Düzgün'le telefonda konuşturdu!..
Ama asıl şölen çok övülen MSM - Mutfak Sanatları Merkezi'nde oldu. Belediyeye ait bu yer geniş bir mekanda yöre mutfağının çok geniş bir yelpazesini sergiliyordu, ilişikteki resimde göreceğiniz gibi... Murat ve Ayla ile oturup uzun süre kaldık ve harika bir servisle sunulan çeşitli lezzetlerden tattık. Beyran (nefis bir etli çorba); tatlı soğanlı malhita çorba; cacıklı Arap köfte; pirpirim aşı; yuvarlama; ekşili akıtmalı ufak köfte; gavurdağ kebabı; tatlı olarak katmer, astarlı sütlaç; bastık... Daha neler de neler... Üstelik gayet makul fiyatlarla... (Zaten biz ödeyemedik; uzakta yemek yiyen organizasyonun başlarından Mehmet Bey hesabı kapatıvermiş!) Galiba biraz fazla kaçırdık ki sonradan midemizden protesto belirtileri geldi. Ama ne gam!.. Bunları bir daha nerede buluruz ki!..
Fuara dönersek... Benim konuşma ve imza saatlerimle sürekli oynayıp sinirlerimi bozmaları bir yana... Bir özelliği adlarını hiç duymadığım birçok yazarı ağırlamaları ve onların önünde en uzun kuyrukların oluşmasıydı. Bunların hemen hepsinin din ve İslam üzerine yazanlar olduğunu öğrendik. Gaziantep'in böyle bir özelliği de vardı. Birçok yerde gösterişli kapılarıyla göz alan Kur'an okullarının da çokluğu gibi... Bu kuşkusuz yöresel bir olguydu ve bizce hiçbir sakıncası da yoktu.
Belediye Başkan Sayın Fatma Şahin halk tarafından çok seviliyor ve kenti gayet iyi yönetiyordu. Bakanlıktan gelme, Gaziantep'in ilk kadın milletvekili olan Fatma Hanım'ı ne yazık ki tanıma onuruna kavuşamadık, bu fırsat yaratılmadı. Oysa çok isterdim, ama olmadı.
Yine fuara dönersek... En çok dini kitapları vardı. Örneğin Necip Fazıl Kısakürek için sadece onun kitaplarını satan koca bir stand... Bir de çocuk kitapları son derece revaçtaydı. Ama ben kendi adıma orada gördüğüm ilgiden çok tatmin oldum. Öylesine candan okurlarla karşılaştım ki... Kimileri her gün geldiler, oraya dikilip beni ve konuşmalarımı izlediler. Hele o okur; ki adı Mustafa Kemal'di... O gerçek bir fan'dı. Onun için, fuarda bulunmayan son kitaplarımdan Irkçılığı Gördüm, Tanıyorum'un yanımda getirdiğim tek kopyasını ona verdim. Nasıl mutlu olduğunu anlatamam...
İşte böyle vefalı, sadık ve gerçek okurlarımız, benim gibi yorulmayan yazı emekçilerini dimdik ayakta tutacak. Gidebildiği sürece...
Fotoğraflar: Atilla Dorsay