SARAYIN GÖZDESİ X X X X(The Favourite) Yönetmen: Yorgos Lanthimos Senaryo: Deborah Davis, Tony McNamara Görüntü: Robbie Ryan Müzik: Johnnie Burn Oyuncular: Olivia Colman, Rachel Weisz, Emma Stone, Jamas Smith, Nicholas Hoult, Joe Alwyn, Emma Delves, Faye Daveney Fox filmi |
Tartışmalı, ama kesinlikle özgün Yunan yönetmeni Yorgos Lanthimos yeni filmiyle yine şaşırtıyor. Bu kez (belki senaryosu kendisine ait olmadığından) başı sonu belli, entrikası izlenebilen, daha klasik bir yapım izliyoruz.
Bu belki Köpek Dişi, Istakoz veya Kutsal Geyiğin Ölümü filmlerinin hayranlarını düş kırıklığına uğratabilir. Ama kendi adıma beni en çok doyuran filmi oldu. Olasılıkla başyapıtı... Çok klasikçi mi oldum nedir!
Bu filmi İskoç Kraliçesi Mary’den hemen sonra görmek ilginç. Orada da İngiliz tarihi ve iki kadının iktidar savaşı çevresinde dönen görkemli ilişkisi anlatılıyordu. Buradaysa biraz daha sonrası işleniyor: bir yüzyıl kadar sonra, 1700’lerin başı. İktidarda yine bir kadın vardır: Kraliçe Anne. Sağlıksız, başta gut birkaç hastalığı olan, ruhsal sorunları yüzüne vurmuş bir ezik kadın. Danimarka prensiyle evliliğinden olan tüm çocuklarını yitirmiş, sarayda biraz canlılığı tavşanlarında arayan, neredeyse bir harabe...
Ve arkasına yine bir soyluyu, Lady Sarah Churchill’i almış olan... Güzel, hırslı, becerikli Sarah iktidar için her şeyi yapabilir: Anne’ın hasta bacaklarını ovmaktan yatağına girip sevişmeye dek... Ama araya hizmetçi Abigail girecektir: Yitirdiği soyluluğa dönmek için uğraşan ve o da kendi hırslarını doyurmaya çalışan...Ve sonunda üç kadının etkileyici, giderek başdöndürücü var olma savaşımını izleriz.
İngiltere’nin İspanya ve özellikle Fransa ile savaşta olduğu yıllardır bunlar...Ülkenin kaderi kraliçenin elinde olsa da, Magna Carta’dan beri var olan meclis onun mutlakiyeti karşısında güçlü bir kurumdur. Savaş konusunda da sözü olan...
Ve Anne yanına iki kadını alarak hem siyasette, hem de yatak odasında mutlu olmaya çabalayacaktır. Böylece onların arasında ölümcül bir rekabeti de ateşleyerek...
Film öncelikle enfes bir dönem filmi. Londra’nın özenle
korunmuş sarayları, bahçeleri ve yeşillikleri içinde geçiyor. Özel merceklerle yapılmış çekimler iç mekanları estetik biçimde deforme ederek, onlara belli bir gerçek-üstücülük katıyor.
Erkeklerin kadınlaştığı, kadınların erkekleştiği o çağda, özellikle erkekler o kabarık perukları, abartılmış makyajları, fırıl fırıl giysileriyle komik kaçıyor. Ve cinsellikle eşcinsellik kaçınılmaz biçimde at başı gidiyor, el ele tutuşuyor.
Saray yaşamıysa bir alem. Adım başı, oda başı bir oyun oynanıyor ve o gülünç saray ahalisi, türlü-çeşitli hayvancığı, böceği veya kuşu yarıştırarak kumar oynuyor. Sanki bir mutlakiyet Monte Carlo’su; bir kraliyet Las Vegas’ı!..
Fonda ise yine şaşırtıcı bir müzik kullanımı var. Çoğu klasik müzikten derlenmiş. Ama yer yer sadece iki notaya ve sert bir ritme dayalı tekdüze, ama ürkünç bir müzik kullanılıyor: Bir korku filmine yakışan...Ve bu kimi sahnelerin etkisini ciddi biçimde arttırıyor.
Özellikle de finalin... Gerçekten de, iki kadın portresinin sayısız tavşan eşliğinde birbirine karıştığı o sahne, filmi aşıp tüm sinema tarihinin en etkileyici sahnelerinden biri olup çıkıyor. Hem görselliği, hem de o görselliğin içinde eriyen anlamıyla. Görmelere seza!..
Oyunculuk ise tek sözcükle görkemli. Böylesine bir kadın triosu hemen hiç görülmemişti. Olivia Colman, Rachel Weisz, Emma Stone...Üçünü birbirinden ayırmaya, birini öbürlerinin önüne çıkarmaya imkan yok. Öylesine bir takım dengesi kurmuşlar...
Ama diğerlerini tanısak da hiç bilmediğimiz Olivia Colman’ın kraliçe Anne’ına hayranlığımızı belirtelim.
Bugün 45 yaşında olan (1974 doğumlu) İngiliz Colman, özellikle TV için çalıştı. Lanthimos’un Istakoz’da da rol verdiği Colman, bu rolle sinemada zirveye çıkıyor.
Filmin doğru saydıysam tam on dalda Oscar’a aday olduğunu söyleyeyim. En iyi film, yönetmen, özgün senaryo, görüntü, kurgu, kostüm ve ‘production design’ dedikleri yapım düzeyi dallarında.
Ve de üç oyuncu dalında: Olivia Colman başrol; Rachel Weisz ve Emma Stone yardımcı oyuncu olarak... Şansları açık olsun.
Yarın: Asla Gözlerini Kaçırma