Daha 2019'da, yerel seçimlerin hemen öncesinde Ekrem İmamoğlu için yazdığım yazımın başlığı şöyleydi: "Eğer İmamoğlu gelirse... Belki Gezi parkı da rahat uyur." Ayrıca şunu da eklemiştim: "Böylece belki İstanbul'u da kurtarma şansı doğar: Bu beton istilasından, bu bitmeyen rant kavgasından, bu gökdelen felaketinden, bu inşaat kamyonları zulmünden... Ve o Kanal İstanbul gibi korkunç projelerden..."
Dilediğim oldu. İmamoğlu kazandı. Ve Gezi Parkı'nın zor kurtulmuş ağaçları da rahata erdi. Ama İmamoğlu bununla kalmadı. Geçen bir buçuk yılı aşkın zaman içinde yaptığı hemen her şeyle bana ve bize tam beklediğimiz, umduğumuz bir başkan olduğunu gösterdi. Bu yazıda onun yaptıklarını özetlemek ve onca aşkım arasında ayrı bir yeri olan "İstanbul sevgim" üzerine bir şeyler karalamak istiyorum.
Evet, dünyanın en güzel şehirlerinden birinde yaşıyoruz. Bunu vaktiyle İstanbul belediyesinde de çalışmış bir mimar; bu kenti turizm rehberliği kurslarında Semavi Eyice, Mesut Cemil gibi ustalardan öğrenmiş, sonrasında yıllarca her ırktan yabancılara gezdirip hem tanıtmış, hem de onların gözünden farklı biçimlerde değerlendirmiş biri olarak söylüyorum. Sonrasında da malum, İstanbul üzerine sürekli yazmış, sorunlarını işlemiş, birçok kitap çıkarmış bir yazarım. Hatta tüm kariyerimi, giderek hayatımı değiştirmiş bir kararı, bu kentin tarihi bir sineması için almış bir gazeteciyim.
Tüm bu nedenlerle, İmamoğlu için sanırım en rahat ve komplekssiz biçimde konuşabilirim. 1970 Trabzon doğumlu Ekrem bey bize kendini önce Beylikdüzü belediye başkanı olarak tanıttı. 2014'ten itibaren o ilçeyi alabildiğine değiştiren çok sayıda projeyi hayata geçirdi. Ben de bir iki kültürel etkinlik için gittiğimi hatırlıyorum. Sonrasında CHP'nin İstanbul belediye başkan adayı olan ve maceralı biçimde yenilenen bir seçimde yüzde 54.2'lik bir oy desteğiyle seçilen İmamoğlu, böylece son 35 yılda İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) seçimlerinde en yüksek oy oranı rekorunu kırmış oldu.
Gerisi tam bir başarı öyküsü. Nasıl özetlemeli, hangi birini saymalı? Önce yeşil sorununa bakarsak: Sarıyer ilçesinde, Hacıosman, Derbent, Ferahevler ve Darüşşafaka semtleri arasında yer alan Atatürk Kent Ormanı, üç gölete ve yürüyüş parkurlarına sahip bin dönümden fazla bir alandı. Burası enfes bir yürüyüş alanı haline dönüştürüldü. Yürüyüş parkurları yapıldı ve bunlara Çıtkuşu Parkuru (1,8 km), Su Parkuru (gidiş-dönüş 2,8 km) ve Orman Parkuru (3 km) adları verildi. Toplam yürüyüş parkuru 12 km'yi buldu. Yeni giriş kapıları açıldı, tüm yolları sokak lambalarıyla aydınlatıldı, banklar ve çöp kutuları kondu. Kafeterya, spor alanı, çocuk oyun alanı, açık otopark, tuvalet, kentsel tarım alanı, engelli asansörü, festival alanı, seyir alanı gibi mekanlar eklendi. Birkaç kez ailece gittik ve çok mutlu olduk.
Sonra Bebek parkı düzenlendi; en rahat ve estetik biçimde... En son Ataşehir Kayışdağı'ndaki İSKİ'ye ait bin dönümlük arazi için de benzer bir proje yapılacağı haberi geldi.
Adalardaki fayton ve at sorunu da en rasyonel ve radikal biçimde çözümlendi. O yaşlı, hasta beygirler alınıp rahat alanlara götürüldü; genç ve güçlü olanları kurulan "atlı zabıta"yla kentin en gerekli turistik alanlarına sevk edildi. Adalara ise birkaç denemeden sonra genel bir kabul gören elektrikli araçlar kondu.
Kentin temel sorunlarından biri olan ulaşımda da büyük adımlar atıldı. Mecidiyeköy ve Beşiktaş - Mahmutbey metrosu, Eminönü - Alibeyköy - Cibali tramvay hattı çok ilerledi. 50 deniz - taksi projesi başlatıldı. İETT ile özel halk otobüsleri arasında bir "dönüşüm anlaşması" başlatıldı. 300 yeni metrobüs alımının bütçesi onaylandı. İBB tarafından "Raylı Sistemlerde Büyük Hamle" kararıyla, 2021 yılı sonunda HIZRAY ile Beylikdüzü- Sabiha Gökçen arasındaki sürenin bir saate düşmesi çabası başlatıldı.
Kentin ana meydanları için, üstelik halka sorarak, yeni projelere gidildi. Taksim, Beyazıt, Üsküdar, Kadıköy, Bakırköy meydanları, Salacak sahili, yakında yeni halleriyle günlük hayatımıza katılacaklar. Beylikdüzü belediye başkanıyken "Üç Köy, Üç Meydan" projesini hayata geçiren bir başkan için hiç sürpriz değil!..
Ayrıca "25 yıldır kaderine terk edilen İstanbul'un kara surlarını İstanbulluların gezebileceği şekilde restore ediyoruz" diyerek bu önemli onarıma fiilen başladı. Ve şunu ekledi: "Fetih döneminin izleri burada; sonrasındaki Osmanlı İmparatorluğu'nun izleri burada. Tarihi miras kaydına girmiş bu izleri canlandırmak istiyoruz". Zaten tarihe olan ilgisi çok açık biçimde de kendini kanıtlamıştı. Ağustos 2020'de Londra'ya gidip açık arttırmayla satılan bir Fatih Sultan Mehmet tablosunu bize mâl ettiğinde... Üstelik orada "son Osmanlılar"dan bir kısmıyla karşılaşıp konuştuğu da yazılmıştı.
Kusura bakmayın ama, Bizans tarihiyle Osmanlı tarihine aynı biçimde eğilme pratiği bence bir İBB başkanı için ideal bir tavırdır. Çok kişinin ders alması gereken...
Ayrıca daha çok marifeti var. Değişik insan ve yaş guruplarına gösterdiği ilgi örneğin... İBB Metro İstanbul'a 90 kadın metro sürücüsü alması. Ki bu sayı şu günlerde tam 770'lere ulaştı!.. Kadın itfaiyecilere kucak açması... Küçükler için 50 kreş vaadi... ÖZGEM adlı kuruluşla Başakşehir'de 280 engelliye bir hizmet merkezi açması... Genç üniversitelilere burs sağlaması... Ya da Koronavirüs tedavisine verdiği önem... Veya "İnternetsiz köy kalmayacak" diyerek Silivri'den Eyüpsultan'a, Beykoz'dan Çatalca'ya tüm çevre ilçelerini ücretsiz internete kavuşturma girişimi...
Ve de Halk Ekmek girişimi. Şöyle demişti: "Halk Ekmek bünyesinde neredeyse 1.5 milyona çıkmış günlük üretimimizle yoksulları desteklemeye devam edeceğiz. Benim dileğim nedir? Bir liralık ekmeğe hiç ihtiyaç duyulmasın, sıfıra insin... Ama bugünün ihtiyacı bu çözmek zorundayız. Sonuna kadar da bunun çözümü için üretimimize devam edeceğiz." Ve hükümetten gelen itirazlara rağmen, bu yardım büyük ilgi görerek sürüyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ayrıca Türkiye'de bir ilke imza atarak, mahallelerini ilgilendiren imar plan değişikliklerini İstanbullulara SMS ile bildirme kararı aldı. Ve başkan "Artık gizli saklı imar planı değişikliği yok; her şey şeffaf ve erişilebilir" dedi.
Ayrıca unutulmaz oyuncu Yıldız Kenter'in anısına onun yarattığı Harbiye'deki Kenter Tiyatrosu'nu hayata döndürme planı... Ya da gemi tarihçisi Ahmet Güleryüz ve gazeteci Adil Bali'nin yazdıkları Vapurlarıyla İstanbul adlı kitabı İBB'nin basması ve aynı günlerde, tarihi Paşabahçe vapurunu Haliç tersanesinde onarıma alması. Yine o günlerde "İstanbul'da su sorununa karşı planlarımız hazır" diye halka güvence vermesi...
Ya da, simgesel olarak çok önemli bir olay. Silahlı saldırı sonucu 2007'de hayatını kaybeden Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in büyüdüğü, Kamp Armen olarak bilinen Tuzla Ermeni Yetimhanesi'ni, İBB Meclisi kararıyla parseldeki "idari tesis" şerhini kaldırarak "sosyal kültürel tesis alanı" ilan etme girişimi. Ve "Vefat yıldönümünde Hrant Dink'i rahmetle anıyorum" ifadesi... Tüm bunlar çok soylu, çok gerçekçi, çok barışçıl çabalar değil mi?
Ve daha yakın günler... Marmara denizinin kirlenmemesi için önemli bir proje olan Ataköy Akıksu tüneli inşatını başlattığı gün, sayın cumhurbaşkanımızın "Kanal İstanbul'u inadına yapacağız" sözlerine karşı şöyle dedi: "İstanbul'la inatlaşmayı hâlâ marifet gibi görenlere ben 23 Haziran'ı hatırlatıyorum. İstanbul'la inatlaşılmaz. İlla inatlaşacağım diyenlere ben açıkça 'İstanbul burada' diyorum. Ama unutulmasın, İstanbul bir şey kanıtlamıştır: İstanbul 1'den büyüktür!"
Ve de en son haber: Ağır kış şartlarında evsiz vatandaşlara yuva arayan İBB, şimdi de Bölgesel İstihdam Ofisleri aracılığıyla onlara iş buluyor. İlk adımda dokuz evsiz vatandaş işe kavuşarak yeni yaşamlarına adım atmış...
İşte sosyal belediyeciliğin etapları. Sosyal devleti bir türlü kuramadığımız şu zamanlarda, en azından yerel yönetimdeki bu adımlar biraz umut vermiyor mu?
Aslında bu kentin öylesine desteğe, bilgiye, iyi niyete ve çabaya ihtiyacı var ki... Yerel yönetim kadar devlet desteğine de muhtaç olan... Bakınız: Cumhurbaşkanı'nın son günlerdeki icraatında da bizi mutlu eden gelişmeler var. Örneğin Taksim'de başlayıp Galata'ya sürecek olan Kültür Yolu. Bunun etapları olan yerlerden AKM sonunda açılıyor: Her ne kadar A'sı, yani Atatürk'ü silinecek gibi görünse de... Bilmiyorum, yine İmamoğlu'nun yaptırdığı "ilk Atatürk hologramı" bunun yerini tutar mı!..
Yine Kültür Yolu'na dönersek... Yol üstündeki tarihi Atlas sinemasının onarımı ve bir Sinema Müzesi olarak açılması başlıbaşına bir olay. Ardından gelecek başka şeyler de var. Galata kulesine dek uzanacak olan...
Bu arada, uzun başkanlığı sırasında İstanbul için de güzel şeyler yapmış olan eski başkan Kadir Topbaş'ın ölümüne çok üzüldüm. Ona rahmet, ailesine sabır diliyorum.
Demek ki güzel İstanbul için bir "konsensus" oluşması, merkezi ve yerel yönetimlerin barış ve anlaşmayla birlikte çalışması şart. Bunun için İmamoğlu diyaloga açık gözüküyor. Erdoğan'la görüşüp kimi konularda yardım istemesi... Ya da "seçim rakibi" Binali Yıldırım'a geçmiş olsun telefonu gibi jestlerle...
Ama ya sayın Erdoğan?.. Özellikle de Kanal Istanbul hakkında?.. Yakın zamanın dönüm noktası Gezi Parkı konusundaki milim değişmeyen tavrıyla, olayın ardındaki o genç, taze, içten, kendiliğinden oluşmuş, geleceğe dönük, yaratıcı ve kuşkusuz demokratik ruhla barışmadıkça, bu zor gözüküyor.
Zor, ama imkansız değil. Yeter ki biraz yumuşasın; biraz uzmanlara kulak versin. Ve en azından birkaç sözcükten vazgeçsin. Ki bunların arasında "inat" başta gelebilir!..
DENİZ BANOĞLU'NA RAHMET OLSUN
Bir eski ve sevgili dostu daha yitirdik. Yazar Ahmet Niyazi Banoğlu'nun kızı, tam bir Cumhuriyet kadını olan yazar-gazeteci Deniz Banoğlu 81 yaşında aramızdan ayrıldı. Ona rahmet diliyorum; ailesine sabır dileklerimi sunuyorum.