Evet, Muriel Hanım veda etti. Sanırım dün itibarıyla, üç yıldır bulunduğu Türkiye’den ayrıldı. Yolu açık olsun…
Muriel Domenach, Eylül 2013’den beri İstanbul’da Fransız baş konsolosluğu görevini yürütüyordu. Biz İstanbullular onu ilk günden beri sevdik, bağrımıza bastık, dost edindik.
Bunun sayısız nedeni vardı. Domenach kısa boylu, hafiften tombiş, cin gibi akıllı, sevimli bir hatundu. İnsanlara yaklaşmakta, dostluk kurmakta ve her kabulde herkesle ilgilenmekte üzerine yoktu.
Ama en önemlisi, onun bize, bizim kültürümüze ve sorunlarımıza olan büyük ilgisiydi. Tıpkı eşi Olivier Bouquet gibi…Domenach’ın yanında çok uzun boyuyla dikkat çeken Türk ve Osmanlı tarihi uzmanı Prof. Bouquet, eşiyle birlikte dilimizi her kabulde inatla, sabırla konuşmayı sürdürdü.
Gerçi biraz zorlanmıyor değildiler: gerçekten de, bir yabancı için Türkçe konuşmak kolay mı? Ama asla vazgeçmediler. Ve her seferinde biraz daha mesafe aldıklarını gözlemledik!...
Fransa, Belçika ve ABD’nin önemli okullarında eğitim görmüş, çeşitli bakanlıklarda ve NATO’da görev yapmış, İngilizce ve Rusça da konuşan Domenach, Türkiye sevgisini eşiyle kusursuz biçimde herzaman gösterdi.
Zaten Osmanlı Devleti’ndeki son Fransa Büyükelçisi Maurice Bompard’ın ikinci kuşak torunu olan Olivier Bouquet, Galatarasay Lisesi ve üniversitesinde dersler veren bir tarih hocası olmanın yanısıra bir arkeoloji uzmanı ve önemli kazılar yapan Fransiz Arkeoloji Enstitüsü’nün de üyesi.
Çift daha 1994’de birlikte Türkiye’ye gelmişler. Ve bu ülkeye ve İstanbul’a aşık olmuşlar. Öyle ki, Muriel şöyle diyor: “Türkiye’ye gelmek önemli bir ortak projemizdi. Çocuklarımızın (üç çocukları var) hayatlarının bir bölümünü Türkiye’de geçirmesini çok istiyoruz. Özellikle küçük kızımız kendisini Türk olarak kabul ediyor. Öyle ki takma adı Küçük Sultan!”.
Ve ikili “bizim ortak şarkımız, Zülfü Livaneli’nin Özgürlük’üdür” diyecek kadar kültürümüze yakınlar. Nitekim geçen Perşembe akşamı Palais de France’daki veda gecesinde, Kardeş Türküler grubu bize Adamo’nun Tombe La Neige’inin Türkçe yorumuyla (Heryerde Kar Var!) başlayıp Neşet Ertaş’a dek uzanan çok güzel bir mini-konser sundu. .
Elbette Domenach ve eşini asıl önemli kılan, son dönemde özellikle İstanbul’da yaşanan acı olaylardan sonra aldıkları tavır oldu. Her birinde hemen olay yerine gidip üzüntülerini belirten, çiçek bırakan diplomatların hep arasında ve ön safında oldu Muriel. Ne demişler: dost acı günde belli olur…
Geçen akşam hem neşeli, hem hüzünlü bir gece yaşadık. Hüzün kısmı elbette son korkunç darbe girişiminden ve onun 200’ün üzerinde şehidinden kaynaklanıyordu. Bu sempatik, gerçek Türk dostu çifin gidişiyse bir başka nedendi kuşkusuz… Çok küçük bir davetti bu…Genel hava şaşaalı bir törene fırsat vermemişti. Onar kişilik altı masa kabaca 60 kadar davetliyi ağırladı. Basından, diplomasiden, sanattan, sosyeteden…Ve ikili yine Türkiye sevgilerini iki dilde birden anlattılar.
Muriel özel veda anımızda bana birden birşey söyledi. Resmi biyografisinde rastlamadığım birşey: “Biliyor musunuz, ben aslında Cezayir kökenliyim. Ana tarafından” dedi.
Bu belki de onun Türk ve Müslüman olana özel ilgisini daha iyi açıklayan bir noktaydı. Ben de bunun için yazının başlığını Muriel Hanım koydum!…
Muriel sanırım bir süre Sorbonne’da görev alacak. Ama ikili ve çocukları eninde- sonunda, eminim yine aramıza dönecek. O öyle dedi, ben de inanıyorum.