Yılardır büyük bir inat ve özveriyle o ünlü gazetesini, ancak dostlarının ve gereken kişilerin eline geçen Gazette 13’ü çıkaran sevgili dostum Güngör Denizaşan’ın isteğiyle biraraya gelip yaptığımız söyleşi, sinema tarihimizin birçok yönüne ışık tutuyor. Ve sanırım iyi bir belge olarak yarınlara kalacak. İşte ilk bölümü dün yayımlanan söyleşinin devamı....
Dorsay: TRT’nin kuruluşundan itibaren katkınız oldu. “Bir Başka Gece” diye bir eğlence programınız vardı. Biz hâlâ hatırlıyoruz, haftasonumuzu şenlendirirdi. Yıllar sonra ise ATV Yönetim Kurulu başkanlığınız var. 1994’ten itibaren...
İnanoğlu: Orası da şöyle olmuştu. Kanalın yüzde 50’si Dinç Bilgin’in, yüzde 25’i Finansbank Hüsnü Özyeğin’in, yüzde 25’i de Mehmet Emin Bey’in. Ki Yapı Kredi’nin sahibi o zaman. Yani yüzde 50’si bankacı. O dönem ATV krize girdi, onlar da “biz bu işi bilen bir adama emanet edelim” dediler. Yeni bir hisse verelim ve bir hissedar alalım. Yüzde 3 ATV’den, yüzde 3 bankacılardan, ben yüzde 6 hissedar oldum. Ötekiler eşit hisseye.sahip. Böylece ben yüzde 6’ımla kimi tutsam, onun dediği oluyor!...Bu şekilde orayı fiilen yönettim.
Ve sonra 9. ayda kanal sonunculuktan birinci sıralara yükseldi. “Yaseminname”, “Huysuz Virjin Show”, “Kadınlar Matinesi”, “Tatlı Kaçıklar”, “Çiçek Taksi”... Bunların hepsine bir anda bir yüklendim, tak diye tepeye çıktık.
Arka Sokaklar’ın inanılmaz başarısı. Ve ardındaki çaba
Dorsay: Türker Bey, hâlâ televizyonlara dizi yapıyorsunuz. Bugün yayınlanan ve arkasında sizin olduğunuz hangi diziler var.?
İnanoğlu: Özellikle Arka Sokaklar. Artık bir efsane oldu. Tam 12. sene bitiyor. Ve ilgi hiç azalmadan devam ediyor.
Dorsay: Nasıl oluyor, halkın bu kadar nabzını tutmak?
İnanoğlu: Gazeteleri takip ediyorum. İkinci, üçüncü sayfalarını okuyorum. Bir de dışarıda çekilmiş hemen tüm ABD polisiye dizilerini getirttim. Onlardan da istifade ediyorum. Dizi inandırıcı. Halk da sevdi. 10 rating sahibi halen. Ve hep en üst sıralarda.
Dorsay: Türk Filmciler Derneği’ni, FİYAP film yapımcıları derneğini yine siz kurdunuz. Yapımcılar Birliği’nin onursal başkanısınız. Bu dernekçilik de ayrı bir iş değil mi?
İnanoğlu: Özal ile Mesut Bey’e çok yakın oldum. Beni sevdiler, ben de onları çok sevdim. Türk sinemasının bir kanunu yoktu. Bu kanunların çıkmasına neden oldum ben. İlk defa tüm partilerin onayı ile sinema kanunu çıktı.
Dorsay: Türk sinemasına gerçek dernekçiliği, zor durumda olan sanatçılara destek yardım olayını da siz getirdiniz değil mi?
İnanoğlu: Evet, oldukça katkım oldu.
Dorsay: Eski Yeşilçam’lılara, TÜRVAK aracılığıyla öğrencilere burs yardımı da yapıyorsunuz galiba?
İnanoğlu: Evet, elimizden geldiğince.
Dorsay: TÜRVAK’a tekrar geleceğim, ama sinema işletmeciliğinden bahsedelim biraz da. Saray, Beşiktaş Yumurcak, Şişli Kent’i işlettiniz. Atlas sineması da var
İnanoğlu: Ben Atlas’ı bırakırsam, unutma bak bu dediğimi, hemen gidecek orası. Bekliyorlar, sinemacılıktan çıkaracaklar. Binayı elleyemezler ama, bunu yapabilirler.
Dorsay: Aman lütfen bırakmayın, rica edeceğim. Ben de biraz para koyarım!...Yeter ki Atlas da kapanmasın (gülüşmeler).
İnanoğlu: Parasından değil, inan ben bunlardan bir kuruş para kazanmıyorum. TİM’i açtım, bir bardak su içmedim Atilla Bey.
Günümüzde sinema ve salon işletmeciliği
Dorsay: Üç tane sinema işletiyorsunuz. Atlas, Türker İnanoğlu İş Merkezi (Kavacık'taki Sinema kompleksi) ve TİM. Ki son ikisi çok salonlu. Nasıl gidiyor buralar?
İnanoğlu: Burası (Kavacık’taki Sinema kompleksi). çok iyi gidiyor. TİM’de fena değil, ama çocuk üzerine çalışıyorum orada. Çocuk filmleri. Böylece kendini kurtarıyor. Atlas çok parlak değil. Bakalım ne olacak.
Dorsay: Maslak’taki TİM açılınca büyük sükse yaptı, ama şimdi rakipleri var. Zorlu gibi.
İnanoğlu: En önemli nokta aslında bu. Ben TİM’i açtığımda kimse yoktu. Ardından “Bu iş yapıyor” diyerek herkes daldı. Belediye üç salon açtı. Haliç Kültür Merkezi, Muhsin Ertuğrul Sahnesi. Sonra da Zorlu yapıldı. Ardından Ferit Şahenk Wolksvagen Arena’yı açtı. Ama esas mühim olan, İstanbul çevresindeki belediyeler 2 bin kişilik salonlar açtı, 12 ayrı ilçeye. Zorlu’nun sponsoru var, arkasında Vestel var. WW Arena’nın arkasında Doğuş var, diğerlerinin arkasında belediye var. Tek desteği olmayan benim.
Dorsay: TİM’de sürekli etkinlik oluyor mu?
İnanoğlu: Sürekli etkinlik oluyor. Bir müzikal yaptık Müjdat Gezen’le, Ocak ayının sonuna kadar dolu. Cem Yılmaz orada. Tüm icraatlarını orada yapıyor. Bunun dışında dışarıdan iyi programlar getirtiyoruz.
Dorsay: Gelelim TÜRVAK müzesine. Muhteşem bir şey. Orada anıları, resimleri topladınız. Gerçek bir Yeşilçam müzesi oldu. Beyoğlu’nun göbeğinde, inanılmaz bir şey.
İnanoğlu: Prestij. Gelecek nesle Türk sinemasını tanıtacak bir öğretmen, o müze. Yan binayı da aldım. İki binamız var. Sergiler yan binada oluyor mesela. Ben arşivciyim birazcık. Erler Film’in kuruluşundan beri herşeyi sakladım. Önce bir Erler müzesi kurmayı düşündüm, sonra bunu geliştirerek TÜRVAK yaptık.
Dorsay: Ben de arşivciyim. 8 bin DVD, yüzlerce CD. Yüzlerce sinema kitabı. Resimler, belgeler, ödüller vs. Ben de onları bir yerde sergilemek, insanlara açmak istiyorum. Film arıyorsa filmler, müzik arıyorsa CD’ler önünde olsun, bana ait bir takım şeyler de olsun. Hepsi kamuya açık... Böyle bir hayal içindeyim.
İnanoğlu: Eğer yardımım olursa lütfen beni haberdar et.
Dorsay: Çok teşekkür ederim. Sizin gibi sinemacı dünyada da yok aslında.
İnanoğlu: Atilla bey, ben işimi çok sevdim. İlk olarak ben işe “Asistan ne yapar” diye girdim. Sonra işi sevince kaldım. Bazı şeyler insana şevk veriyor. Ben ilk “İçimizden Biri” adlı filmi yaptım. Turan Seyfioğlu, Orhan Boran’lar ile birlikte. Arkadaşlarım da oynamıştı. Şöyle böyle gitti. Sonra da “Kalp Yarası” diye bir film yaptım. Yerlerde yattı. “Ulan dedim, bu ne o ne”... Ondan sonra arka arkaya 7 film yaptım. Yedisi de parladı. Eskiden Anadolu’da yazlık sinemalar çoktu. Adana, Mersin, İzmir’de özellikle. Bu filmler patlayınca, ben bu saydığım yerlere gidince kurban kesiyorlardı, nazar değmesin diye. “Bahriyeli Ahmet”, “Kadın Berberi”, “Yolcu”, “Çöpçatan” büyük işlerdi bunlar. Bu bana büyük şevk verdi.
Dorsay: Başarı her zaman tatlıdır. Allah size uzun ömür versin.
İnanoğlu: Artık yolun sonuna geldik. Umarım gençler bizim yaptıklarımızı devam ettirir.
Sonra Türker Bey'le Kavacık’taki binayı geziyoruz. Bana 70 bin kitaplı kütüphanesini, sayısız DVD’li arşivini gösteriyor. Film onarım cihazı önünde durup, canlı renklerle hayata dönen bir Erler Film yapımına göz atıyoruz: Erkek haliyle Bülent Ersoy ve gencecik bir Gülşen Bubikoğlu’nun oynadığı!...
Ve son haber: Türker Bey, ABD’de ameliyata gerek kalmadan tedavisini bitirdi. Bu Şubat ayının ilk günü Türkiye’ye döndü. Büyük ölçüde iyileşmiş olarak.... Ona uzun ömürler diliyorum.
Son olarak, bu söyleşi için kaydı yapıp deşifre ederek bana büyük destek olan T24 editörü Oğulcan Kayalar’a ayrı bir teşekkür.