YENİDEN BAŞLA X X X X (Demolition) Yönetmen: Jean-Marc Vallee Senaryo: Bryan Sipe Görüntü: Yves Belanger Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Naomi Watts, Chris Cooper, Heather Linds, Judas Lewis, Royce Johnson, Brendan Dooling, Polly Draper, Hani Avital Fox filmi |
1963 doğumlu Kanadalı yönetmen Jean Marc Vallee, CRAZY- Çılgın, Genç Victoria, Dallas Buyers Club- Sınırsızlar Kulübü gibi filmleriyle bizde de tanındı, sevildi. Bu yeni filmi batıda değişik yankılar yaptı: sevenleri de var, hiç sevmeyenleri de…Ama gerçekten ilginç ve kişilikli bir film olduğu su götürmez.
Film yanı başında, direksiyonda olan eşi Julia’yı onun dalgınlığıyla meydana gelen bir kazada yitiren bir adamın öyküsü. Yatırım uzmanı Davis Mitchell, bu kazadan bedeni kadar ruhu da yaralanmış olarak çıkıyor.
Önceleri pek bir keder hissi yok. Aynı zamanda patronu olan kayınpederi ve kayınvalidesinin tersine, eşini hiç özlemle anmıyor, kendisine ve etrafına zaten mutlu bir çift olmadıklarını söyleyip duruyor.
O umulan matem duygusu yerine garip şeyler yapıyor. Ve önemsiz ayrıntıların peşine düşüyor: örneğin hastanede parasını yutan bir otomatik içki makinasını yapan şirkete mektuplar yazıp şikayette bulunmak gibi!...
Ama işler giderek karışıyor. Öncelikle üstüste yazdığı uzun mektuplar, şirketin ‘müşteri temsilcisi’ olan genç ve güzel Karen’in eline geçiyor. Ve Karen, bu garip adama ilgi duyup onunla tanışıyor.
Öte yandan, başta sanılanın tersine, Davis’in Julia’yı ne denli sevdiği yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Ve Davis geç, ama gerçek bir mateme kapılıyor. O artık tüm hayatı kaymış, dengesi altüst olmuş bir adamdır. Ve içinde yaşadığı o görkemli, ama boş evi hem gerçek, hem de manevi anlamda yerlebir etmek, en büyük uğraşı haline gelecektir.
Ayrıca Karen’in 13 yaşındaki oğlu Chris, son derece tuhaf ve içe dönük bir çocuktur. Ama garip biçimde Davis’e güvenir ve ve açılır. Hatta aykırı cinsel eğilimlerini açıklayıp öğüt isteyecek kadar… Bu iki yabancılaşmış ruh, beklenmedik bir baba-oğul ilişkisi kurup birbirlerine yardım edebilecek midir?
Bu tuhaf hikaye Vallee’nin elinde belli ölçüde çalışıyor ve inandırıcı oluyor. Aslında ölen eşin getirdiği keder, yeni bir yaşam kurmanın zorluğu gibi klasik temalar, sanki yeni bir özle canlanıyor.
Durumlar kadar kişilikler de özgün ve sürprizli gözüküyorlar. Giderek Davis ve Karen arasında oluşması beklenen büyük aşkın yerini, sanki Davis in ölen eşine karşı çok geç kalmış sevgisi alıyor. İnsan karakteri bu, bilinmez ki!..
Çeşitli psikolojik sürprizler içeren filmin kişileri hem senaryo, hem de iyi bir oyuncu seçimiyle karşımıza geliyorlar. Jake Gyllenhaal, bir kez daha oyunculuk kumaşını gösteriyor: birçok kez yaptığı gibi… Patronda Oscarlı Chris Cooper yine sağlam bir kompozisyon çiziyor. Naomi Watts, hemen hep olduğu gibi hem güzel, hem de çok iyi oyuncu.
Ama 10’lu yaşlarındaki Judas Lewis, gerçekten rol çalıyor. Ve son dönemin en iyi çocuk oyuncusu olarak anılarımıza yerleşiyor. Sanırım arkası da gelir.