Susanna Tamaro ile ilk tanışmam Bologna sokaklarında yürürken oldu. O Gotik Ortaçağ atmosferinde hemen tüm kitapçıların vitrininde O'nun kitabı vardı. Adını bile duymadığımız bir yazar "Yüreğinin Götürdüğü Yere Git" diye bir kitap yazmış, dünyayı kasıp kavuruyordu. Çocukluğuna bir gönderme olan bu sıcacık kitap ruhlara nasıl dokunduysa 90'lı yıllar boyunca liste başında kaldı.
Dönünce çok da büyük olmayan bir haber yaptım. İlk arayan Eren Cendey oldu. "Bu kitabı çevirmek istiyorum." dedi. Erdal Öz zaten dünden razıydı. Kitap çevrildi ve onlarca baskı yaparak yıllarca baş ucundaki yerini korudu.
Yıllar geçti, Susanna İstanbul'a geldi. Eren, O, Ben buluştuk. Yemeğe gittik, ikisi de soğan yemiyordu. Söyleşiye dair pek bir şey hatırlamıyorum ama güzel bir gün geçirmiştik. Orvieto yakınlarında bir köyde yaşadığını söyleyince nasıl özenerek baktıysam, "Özenilecek bir ev değil, çirkin bir masam ve bir bilgisayarım var. O kadar." demişti.
Romanı ilk liste başı olduğunda şok geçirmiş, bir yanlışlık olmalı diye düşünmüş. Sonra kitabın insanları birbirine bağladığını görünce bu 'zenginlikten' kıvanç duymuş. Şöhretin ise getirisi kadar götürüsü de olmuş. Uzun süre ölüm tehditleri almış, huzuru kaçmış.
4 köpeği, 10 kedisi, 15 kırmızı balığı, bir sürü papağanı, 1 kirpisi, 30 hamsterı ve kız arkadaşı ile yaşayan, bisiklete binmeye, paten kaymaya, ok atmaya bayılan Tamaro, Vatikan'ın dergisinde köşe yazarlığı da yapıyordu.
Susanna Tamaro geçtiğimiz günlerde 62. yaşını doldurdu ve dış dünya ile bağlantısını keseceğini açıkladı. "Eve kapanmaya karar verdim çünkü nörolojik bir sorunum var. Küçüklüğümden beri Asperger hastalığından muzdaribim. Bu hastalığın dezavantajı gibi avantajı da var. Hafızayı aktive etmek gibi... Ama artık hareket edemiyorum. Yazmaya devam edebilmek için bu kararı almak zorundayım." dedi.
Dışarıya çıkmama kararının ardından "Yüreğinin Götürdüğü Yere Git"i yazdığı bilgisayarını Orvieto Teknik Lisesi'ne bağışlayan yazar "Bu insanlık için, üretmeye devam edebilmek için alınmış karar." diye de ekledi.
Vittorio Sgarbi bizim topraklarda pek tanınmasa da bir televizyon yıldızı. İtalya'nın en önemli kültür figürlerinden birisi. Yaşamı, beraber olduğu kadınlar, dolandırıcılık ve iftiradan hüküm giymesi... Seveni kadar sevmeyeni de olması ile başlı başına popüler bir figür.
...Ve Sgarbi geçtiğimiz hafta Forza Italia'nın yeni lideri oldu. Elinde Kur'an -ı Kerim ile yaptığı basın toplantısında bir sayfayı açtı ve "Bakın, Kur'an'ın 16. sayfasında ne diyor? Forza Italia kazanacak diyor." esprisinin ardından kültürün özünde diyalog ve empati olduğunu söyledi. Çevresindeki İtalyan Müslümanlar ile sohbet eden ünlü eleştirmen "Sizi aslında Tunuslu zannetmiştim." diye takılmayı da ihmal etmedi.
Tantawi, Internetional Okul'da okuyan 12 yaşında güzeller güzeli bir kızdır. Üst düzey diplomatik güvenlikle korunmaktadır. Kız genellikle Harrods'daki Burberry butiğinden aldığı ekose giysiler giyiyor, yaşıtlarının aksine naylon sırt çantası yerine deri kitap çantası taşıyordu. Bale pabuçları parlaktı ve İsviçre'nin seçkin bir özel okulunda okuyordu. Yine de mütevazi görünüyordu...
Kuzgun saçlı kız okula her sabah korumalar eşliğinde siyah bir araba ile geliyordu. Kimse hakkında bir şey bilmiyor, uluslararası bir işadamının kızı olduğu söyleniyordu. Oysa babası kötü kalpliliği ile ünlü Suudi Arabistan Prensi Halid Bin Muhammed'di. Bir zamanlar reformist kimliği ile alkışlanmış ama muhalif bir gazetecinin öldürülmesi ona fatura edilince kendisini sürgünde bulmuştu ve şimdi gözü gibi sakındığı tek kızı kaçırılmıştı...
Prens bu büyük çaresizlik karşısında güvendiği tek kişinin kapısını çalacaktı, İsrail istihbaratının efsanevi ismi Gabriel Allon. Hayatının büyük bölümünü Suudi Arabistan tarafından finanse edilen cihatçılara karşı savaşarak geçiren Allon, radikal İslam ile arasındaki bağı koparmaya karar verdiği için Prens Halid'i değerli bir ortak kabul ediyordu... Ve kızın kaçırılması ile bu iki adam müttefik olup entrikalar ile dolu nefes kesen bir serüvene girişeceklerdi...
Amerikalı Best- seller yazar Daniel Silva'nın son kitabı 'Yeni Kız', İstanbul'da işlenen Kaşıkçı cinayetini merkezine alınca siyasi köşecilerin de ilgisini çekti. Birçok yayın organı bu vesile ile cinayeti tekrar gündeme getirdiği gibi Türk nişanlıdan da demeçler alındı...
Netflix'te "İki Papa" adlı filmi meraklıları çoktan izlemiştir. Giden 'gerici' Alman Papa ile gelen 'ilerici' Arjantinli Papa'nın, Ratzinger ve Bergoglio'nun dönüşmekle dönüşememenin öyküsü. Biri Vatikan'da süregelen yolsuzluk ve ahlaksızlıklara 'din' adına göz yumarken, diğeri reddediyor...
Şimdilerde İki Papa değil ama İki Kardinal yeni yayınlanan bir kitap yüzünden birbirine girdi. Kardinal Joseph Ratzinger, Robert Sarah'a yazacağı kitap ile ilgili olarak "Sizin uygun gördüğünüz şekilde yayınlanabilir." diye bir not gönderir. Sarah da bu not ışığında artık susmamaya ve günahın ortağı olmamaya karar verdiği Papalık ile ilgili kitabına onun da imzasını koyar. İşte gümbürtü de böyle kopar. Ratzinger imzayı kabul etmez. "Papa'ya karşı çıkan gider!" diyen Sarah şimdi kitabını Paris'te tek imza ile çıkarıyor.