John Winston Lennon, 9 ekim 1940'da Liverpool'da doğdu. Az bilinen ikinci adı Winston Churchill'den geliyordu.
Savaş sonrası doğan çocuklara verilen "Baby Boomer" unvanına sahip değildi. Zira doğduğunda İkinci Dünya Savaşı başlayalı henüz bir yıl olmuştu. Bitmesine ise daha beş yıl vardı. 1968'de ilk baskısı yapılan The Beatles kitabında Hunter Davies[1], John'un doğduğu gün, şehrin hava bombardımanı altında olduğunu yazar. (Kitabı Doruk Yurdesin'in leziz çevirisiyle dilimize kazandırılan Davies, sonraki yıllarda, bir arkadaşı vesilesiyle, 9 Ekim'de Liverpool'da bir hava saldırısı olmadığını öğrenir. 2009'da kitabının yeni basımına yazdığı önsözde bu bilgiyi paylaşır. Lakin bombardıman bir şehir efsanesi olarak varlığını sürdürür.)
Müzik, John Lennon'ın genlerine işlenmişti. 1855 doğumlu dedesi Jack, müzik kariyeri yapmak üzere Amerika'ya kadar gitmiş, sonra Liverpool'a geri dönmüştü.
1912 doğumlu babası Alfred de (Freddie/Fred) müzisyendir. Dokuz yaşında babasını kaybeden Fred, yetimlerin kabul edildiği Bluecoat Okulu'na gider. Okuldan ayrıldıktan sonra, kendisinden iki yaş küçük Julia Stanley ile tanışır, ona banço çalmayı öğretir. Birlikte sahneye çıkar, şarkı söylerler. Gemilerde garsonluk bulaşıkçılık vb işler yapan Fred'le Julia uzun bir flört evresi geçirir, tanıştıktan on yıl sonra evlenirler.
Ancak evlilik flört kadar uzun ömürlü olmaz. Sadece iki yıl sürer. John, teyzesi Mimi ve eniştesi George tarafından büyütülür. İlerleyen zamanlarda annesiyle tekrar yakınlaşır. Hatta ayakları yere basan, müzikte filan bir gelecek görmeyen Mimi'nin aksine, havai, sanatkâr ruhlu, neşeli Julia'ya bağlanır. Sık sık Mimi'nin evine, oğlunu görmeye gelen Julia, John'a banço çalmayı öğretir.
Ne yazık ki, 1958'de sarhoş bir polis memurunun kullandığı araba, Julia'yı hayattan kopartır. John elemini şöyle dile getirir: "Onu iki kez kaybettim. İlki beş yaşındayken teyzemin yanına taşındığımda. İkincisi fiziki olarak öldüğünde..."
İlham perisi annesine duyduğu özlemi 68'de seslendirdiği Julia'da dile getirir.
Babası ile ilişkisi daha karmaşıktır. Yıllarca Fred'i görmek istemez. Nihayet Hunter Davies aracılığıyla bir araya gelirler. İlişkileri daha mutedil bir hâl almıştır. Fred, John'dan dört yıl evvel, 1976'da ölür.
Okul hayatına Dovedale İlkokulu'nda başlayan John, 12 yaşında Quarry Bank Lisesi'ne geçer. Hocaları tarafından "isyankâr, kendi bildiğini okuyan, enerjisini yanlış yönlendiren, yeteneklerini yönetemeyen bir öğrenci" olarak görülür. Ebeveynler, çocuklarının John ile arkadaşlık etmesinden hoşlanmaz. Lakin teyzesi herkesten farklı düşünür. Mimi'ye göre o, değil küfür, ağzından kötü söz bile çıkmayan, yumuşak huylu bir çocuktur.
O sıralar, Amerika'da çıksa bile Britanya'da bir çılgınlık hâlini alan "Skiffle" modası başlamıştır. Skiffle yapmak için ses çıkartan ev yapımı aletler ile klasik enstrümanlar yeterlidir. Uzun boylu müzik bilgisine, eğitimine filan ihtiyaç yoktur.
Hunter Davies durumu şöyle tasvir ediyor:
"Nesiller sonra müzik ilk kez müzisyenlerin malı değildi. Herkes çıkıp şansını deneyebilirdi. Maymunlara boyama seti vermek gibi bir şeydi. Aralarından birileri illa ki bir zaman iyi bir şey ortaya çıkartacaktı."
Çılgınlık öyle bir boyuta ulaşır ki, 1950'lerin sonunda İngiltere'de 30 bin ile 50 bin arasında Skiffle grubu olduğu tahmin edilmektedir.
John'un genlerinde müzik olsa da hayatında müziğin henüz çok yeri yoktur. Olayımız, enişte George'un ona bir ağız mızıkası almasıyla başlar. Ancak bir kişi hariç, kimse icrasından memnun değildir. O müstesna kişi Liverpool'dan Edinburgh'a giden otobüsün kondüktörüdür. Yol boyu mızıkasını çalıp duran John'a: "Yarın garaja gel sana daha kaliteli bir mızıka vereyim" der. Gece boyu uyumayan adamımız, ertesi sabah garaja gider, mızıkayı kapar.
Bu hadiseden yaklaşık beş yıl sonra kendi Skiffle grubu Quarrymen'i kurar. Okulun adını taşıyan grubun elemanları yine okul arkadaşlarıdır. John'un 10 poundluk ikinci el gitarını Julia almıştır. Ekip, dönemin "uçuk" modası Teddy Boy kıyafetleriyle donanmıştır.
Quarrymen ikinci konserini verdiği gün John'un hayatında kritik bir eşik daha yaşanır. Ortak arkadaşları Ivan, onu Paul ile tanıştırır. John, "solak gitarist" Paul McCartney'e gruba katılması teklifinde bulunur. Paul daveti kabul eder.
Bir süre sonra George Harrison gruba katılır. Aynı günlerde Liverpool Sanat Koleji'ne devam eden John'un okul arkadaşı Stuart Sutcliffe basçı olarak yerini alır.
Ekibin adı 1960'ların başında "The Beatles" olur.
Aynı yıl grubun hayatında bir dönüm noktası olan Hamburg macerası başlar. Orada bir davulcuya ihtiyaç vardır. İhtiyaç duyulan davulcu Pete Best adıyla gruba dahil olur. Stuart, Hamburg'da kalmaya karar verince bas çalma işini Paul devralır. Pete Best de ayrılınca davulcu Ringo Starr ekibe dahil olur. The Beatles nihai kadrosuna kavuşmuştur.
1962'de Brain Epstein grubun menajeri olur. Zihinlere kazınmış Beatles imajını onun yarattığı söylenir. Grubun ilk single'ı "Love Me Do" aynı yıl piyasaya çıkar. Parçanın başındaki ağız mızıkasını tahmin edileceği gibi John çalmaktadır. Yine aynı yıl, John kız arkadaşı Cynthia ile evlenir. Ertesi yıl ilk oğlu Julian doğar.
"Beatlemania" denen hadisenin işaret fişeği çakılmıştır. Bazı konserlerde polis çılgın hayranları kontrol etmek için basınçlı su bile kullanmak zorunda kalır. Ünleri sadece Britanya'ya değil bütün dünyaya yayılmıştır. Milyonlarca hayranları ve taklitçileri vardır. Kendilerine ilham veren Elvis Presley'nin memleketi Amerika'yı bile fethederler. Şubat 1964'de ilk defa gittikleri New York'ta çılgın bir kalabalık onları karşılar.
Konuk olarak katıldıkları Ed Sullivan Show'u yaklaşık 73 milyon kişinin izlediği söylenir. Bazı araştırma şirketleri bu rakamın televizyon tarihinin en yüksek izlenme oranına sahip şovu olduğunu belirtir. Amerikalılar yaklaşık 3 ay evvel, otuz beşinci başkanları John F. Kennedy'yi bir suikasta kurban vermenin yasını tutmakta, gündelik hayatta derin bir moral çöküntü yaşanmaktadır. Yorumcular Beatles'ın ziyaretinin özellikle gençler için bir moral aşısı olduğu kanaatindedir.
Medya hadisenin adını net biçimde koyar: "İngiliz İstilası"
Aynı yılın yazında tekrar gittikleri ülkede Bob Dylan ile tanışırlar. Amerika'da siyahlara karşı yapılan ayrımcılığı protesto eder, onların alınmadığı konserlerde çalmayı reddederler. Ve giderek savaş karşıtı, politik bir dil geliştirmeye başlarlar.
Altmışlı yılların ikinci yarısına gelindiğinde grup içinde ufak ufak pürüzler çıkmaya başlar.
Kitabını yazmak için onlarla bir buçuk yıl geçiren, hatta bir ara hayranlarına John Lennon yerine imza veren Hunter Davies ilk kokuyu alanlardan biridir. 1968'de kitabı yayımlandığında grup henüz dağılmamıştır ama ufuk sinyallerle doludur:
"George ve John birer Beatle olmaktan bıkmışlardı, Paul ise henüz yapılmamış şeyler olduğunu gördüğünden Beatles'ın biraz daha sürmesini istiyordu."
Ve nihayet 1969 Eylül'ünde John, "Tüm zamanların en etkili grubu"ndan ayrılır. (Bu iddialı deyim kendinden menkul değildir. Hem plak satış rakamlarından hem de ünlü müzik dergisi Rolling Stone'un araştırmalarından çıkan veridir. Derginin anketine oy veren sanatçılar "Bütün zamanların en iyisi" olarak The Beatles'ı seçer. Farklı zamanlarda yapılan oylamalarda da sonuç aynıdır. Söz konusu listenin ikinci sırasında Nobel Edebiyat ödüllü Bob Dylan, üçüncü sırada Elvis, dördüncü sırada The Rolling Stones, beşinci sırada Chuck Berry bulunmaktadır. Tabii böyle listeler her zaman tartışmalıdır. Pink Floyd'un 51, Queen'in 52. sırada olduğu bir liste bu. Ama her yenilenen ankette Beatles'ın yerinin değişmemesi kayda değerdir.)
Lennon gruptan ayrılmadan altı ay evvel Yoko Ono ile evlenir. Adını da John W. Ono Lennon olarak değiştirir. Grubun diğer üyeleri, The Beatles'ın dağılmasından John'un hayatını "domine eden" Japon sanatçıyı mesul tutarlar.
1970'te ilk solo albümünü çıkarır: Plastik Ono Band yine Julia için yazılmış "Anne" şarkısı ile başlar. On yedi yaşında anne kaybetmenin acısı, babası tarafından terk edilmenin hüznü otuz yaşındaki John'un kapanmayan yarasıdır.
1971'de Imagine albümü piyasaya çıkar. Albümle aynı adı taşıyan ilk şarkı büyük yankı uyandırır. Yine Rolling Stone'un "bütün zamanların en büyük 500 şarkısı" listesinde üçüncü sıraya yerleşir.
Yoko ve John aynı yıl New York'a taşınır. Orada da deyim yerindeyse rahat durmazlar. Hem aktivist hem de müzisyen olarak üretken zamanlar geçirirler.
9 Ekim1975'te çiftin tek çocuğu Sean doğar. O gün John'un 35. doğum günüdür ve o günden sonra beş yıl boyunca bütün zamanını ve enerjisini Sean'ı büyütmeye harcar. Müziğe ara verir.
1980'e gelindiğinde yeniden müziğe döner. Ekim'de Just Like/ Startig Over kırkbeşliği, Kasım'da Double Fantasy albümü piyasaya çıkar.
Double Fantasy, sonun başlangıcıdır. Albümdeki Beautiful Boy adındaki parçanın ünlü dizesi kendini gerçekleştiren kehanete dönüşür:
"Hayat, sen başka planlar yapmakla meşgulken, başına gelen şeydir."
8 Aralık günü saat 17.00 sıralarında, evinin önünde Mark D. Chapman'ın uzattığı albümü imzalayan John, yaklaşık altı saat sonra aynı yerde aynı kişi tarafından vurularak öldürülür. İkinci Dünya Savaşı sürerken Liverpool'da çarpmaya başlayan kalbi, 40 yıl sonra New York'ta durur.
Bize de yeryüzündeki bütün kötülüklere rağmen iyi olanı hayal etmekten başka çare kalmaz.
[1] Hunter Davies, The Beatles, Çeviren: Doruk Yurdesin, Kara Plak Yayınları, İstanbul, 2021
Aydan Çelik kimdir? Aydan Çelik 1966 yılında Gürün'de doğdu. İstanbul Ünivesitesi'nde İşletme ve İktisat Tarihi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Heykel okudu. Çizgi film stüdyolarında, reklam ajanslarında, gazetelerde, dergilerde, yayınevlerinde çalıştı. Erken yaşta bağlandığı bisiklet sporu vesilesiyle Eurosport Türkiye'de konuk yorumcu oldu. Açık Radyo'da Esra Ertan'la birlikte Şeytan Arabası adında bisiklet programı yaptı. 2006'da Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan Mişli Geçmiş Zaman adını taşıyan karikatür albümü yayımlandı. Devam eden yıllarda Bi Tur Versene, İstanbul Bisiklet Rehberi ve Bisiklet Manifestosu adında bisiklet temalı üç kitabı okurla buluştu. 2013'te Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun 50. yaşı için "Pardus" adında bir maskot tasarladı. Toplumsal Tarih, Cyclist Türkiye, Socrates dergileri yayın kurulu üyesi. Halen çiziyor, yazıyor, bisiklet üstünde çocukluğunu arıyor. |