Saraçhane(başı) semtinin adının Fatih Sultan Mehmed döneminde (1475) kurulan saraçhaneden geldiği söylenir.
Atlar için eyer vb. malzemeler üreten saraç esnafının bir arada bulunduğu ilk saraçhane 1693'te yandıktan sonra yerine yenisi yapılır. İkinci Meşrutiyet'in ilan edildiği 1908'de geçirdiği bir başka yangında 350 civarında dükkanın zarar gördüğü kayıtlara geçer. Bu sayı "sektörün" büyüklüğünü ve önemini gösterir.
Zaman içinde at, eşek gibi hayvanların kent hayatının dışına çıkması, saraçlık mesleğinin önemini azaltsa da, bölge başka işlevlerle önemini korur.
Adnan Menderes döneminde Beyazıt ile Edirnekapı arasındaki yolun genişletilmesi, sonrasında Haşim İşcan'ın yaptırdığı alt geçit, burayı bir semt olmaktan çıkartıp, kavşağa çevirir.
Bölge, sadece trafik bağlamında değil, her anlamda bir "kavşak" haline gelir.
Siyasi tarihimize "Ahmak Davası" olarak geçen hadiseyle birlikte Saraçhane adı yine öne çıktı.
Ekrem İmamoğlu'nun 2 yıl 7 ay ceza aldığı dava sonrasında Saraçhane'de toplanan büyük kalabalık "İkinci Saraçhane Ruhu" olarak selamlandı.
Bu deyimi kullananların çoğu, 24 Haziran 2019'da İmamoğlu'nun kazandığı zafere eşlik eden coşkulu kalabalığı Saraçhane Ruhu'nun birincisi sayıyor.
Aslında "Saraçhane Ruhu" üç buçuk yıl önce değil, altmış bir yıl evvel doğdu.
31 Aralık 1961'de Türkiye tarihinin en önemli mitinglerinden biri burada yapıldı.
Bazı kaynaklara göre 100, bazı kaynaklara göre 200 bin işçi o gün Saraçhane Meydanı'nda toplandı.
9 Temmuz 1961'de referandumla onaylanan Anayasa çalışmaları sürerken, işçi eylemleri de yola çıkmıştı. Yeni Anayasa ile işçilere toplu sözleşme, grev ve sendika hakkı tanınmıştı. Ama 1936'dan kalan İşçi Kanunu, Anayasa ile çelişiyordu. Yıl boyunca yeni çalışma yasalarının çıkması için bekleyen işçiler sonunda meydanlara çıktı.
Yılın son günlerinde İstanbul İşçi Sendikaları Birliği, Taksim'de bir miting düzenleme kararı aldı. Ancak dönemin valisi Korgeneral Refik Tulga Taksim'de mitinge izin vermez. Onun yerine yeni belediye binasının yapıldığı Saraçhane'yi adres gösterir.
1961 yılının son günü, daha önce benzeri görülmemiş bir coşkuya sahne olur. Meydanda taşınan pankartların bazılarında şunlar yazmaktadır: "Yorgan istedik, mendil verdiler", "Vaat değil, hak istiyoruz", "Bizim de sözümüz var", "Grevsiz sendika, silahsız askere benzer", "Hak verilmez, alınır" [1]
Saraçhane Mitingi'yle başlayan süreç, 1963 ortalarında meyvelerini verir. 24 Temmuz 1963'te Türkiye tarihinin ilk grevli toplu sözleşmeli sendikal mevzuatı Resmi Gazete'de yayımlanır.
274 Sayılı Sendikalar Kanunu ile 275 sayılı Toplu iş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu, dönemin Çalışma Bakanı Bülent Ecevit'in siyasi kariyerinde önemli bir rol oynar.
Türkiye emek tarihi uzmanları 1960'ları "işçi sınıfının ayağa kalktığı, temayüz ettiği ve bir sınıf olarak rüşdünü ispat ettiği müstesna yıllar" olarak tanımlar.[2]
Aynı yıllar, dönemin sosyalist aydınlarında hayranlık dolu bir şaşkınlık uyandırır. Mehmet Ali Aybar, hissiyatını şöyle ifade eder: "Emekçiler sanki yüzyıllık uykularından uyanmış gibiydiler."[3]
Aynı hayranlık yaklaşık on yıl evvel ülkesinden ayrılmak zorunda kalan, Aybar'ın kuzeni Nâzım Hikmet'te de görülür. Türkiye İşçi Sınıfına Selâm şiiri o günlerin ruhuyla kaleme alınmıştır.
TÜRKİYE İŞÇİ SINIFINA SELÂM[4] Türkiye işçi sınıfına selâm!Selâm yaratana!Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!Bütün yemişler dallarınızdadır.Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,haklı günler, büyük günler,gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,ekmek, gül ve hürriyet günleri. |
Evet. Yaşadığımız yeni bir Saraçhane ruhudur. Fakat ikincisi değil, üçüncüsüdür.
1960'lardan bu yana Türkiye'de köprülerin altından çok sular aktı, toplumsal dinamikler değişti. O yıllarda temayüz eden güçlü sendikal hareket büyük yaralar aldı.
Ama ekmek, gül ve hürriyet mücadelesi yepyeni bir dinamikle sürüyor.
[1] Faruk Pekin, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1994, 6. cilt.
[2] Aziz Çelik, Türkiye'nin 1960'lı yılları, Hazırlayan: Mete Kaan Kaynar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2017
[3] Mehmet Ali Aybar, TİP Tarihi, BDS Yayınları, İstanbul, 1998
[4] Nâzım Hikmet, Bütün Şiirleri, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2020, s. 1828
Aydan Çelik kimdir? Aydan Çelik 1966 yılında Gürün'de doğdu. İstanbul Ünivesitesi'nde İşletme ve İktisat Tarihi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Heykel okudu. Çizgi film stüdyolarında, reklam ajanslarında, gazetelerde, dergilerde, yayınevlerinde çalıştı. Erken yaşta bağlandığı bisiklet sporu vesilesiyle Eurosport Türkiye'de konuk yorumcu oldu. Açık Radyo'da Esra Ertan'la birlikte Şeytan Arabası adında bisiklet programı yaptı. 2006'da Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan Mişli Geçmiş Zaman adını taşıyan karikatür albümü yayımlandı. Devam eden yıllarda Bi Tur Versene, İstanbul Bisiklet Rehberi ve Bisiklet Manifestosu adında bisiklet temalı üç kitabı okurla buluştu. 2013'te Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun 50. yaşı için "Pardus" adında bir maskot tasarladı. Toplumsal Tarih, Cyclist Türkiye, Socrates dergileri yayın kurulu üyesi. Halen çiziyor, yazıyor, bisiklet üstünde çocukluğunu arıyor. |