Günlerdir inşaatçılar ile çimentocuların fiyat-maliyet tartışmasını izliyoruz. Her iki tarafın da gündeme getirdikleri rakamlar gerçekçi değil, ikisi de afaki. 27 Ağustos 2021 günkü yazımda kalem kalem maliyetleri hesaplamıştım. Doğrusu o rakamlardı.
İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON) Başkanı Tahir Tellioğlu, inşaat sektörünün istişare kurulu toplantısından sonra, 2 Eylül Perşembe günü yurt genelinde iş bırakma kararı alındığını açıkladı. Boykot kararı uygulanır mı uygulanmaz mı bilemem. Ancak bildiğim tek şey inşaatçılar burnundan soluyor.
İnşaatların iddiası şu: Çimento sektörü yüzde çimentonun tonunu 420 liraya çıkarma kararı alarak yüzde 200 ün üzerinde zam yapmış oluyor, oysa maliyet artışları yüzde 50-60 düzeyinde. Çimento sektörü birbirleriyle anlaşarak ve pazarı bölerek bu fahiş fiyatı belirliyor iddiasındaki inşaatçılara göre, çimentonun toplam inşaat maliyeti içindeki payı yüzde 15’lerde.
Çimentocuların çatı kuruluşu (ÇEİS) Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası Genel Sekreteri Serdar Şardan, sektör adına yaptığı açıklamada, ortada dolaşan maliyet rakamları ve satış fiyatlarının afaki olduğunu söyledi.
Şardan’a göre yüzde 200’lük fiyat artışı söz konusu değil. Ancak Şardan, maliyet artış oranı ve de satış fiyatı telaffuz edemedi. Edemediği gibi sadece “Çimentonun 1. Sınıf inşaat içindeki maliyet oranı yüzde 3 gibi küçük bir orandır.” dedi. ÇEİS Genel Sekreteri Serdar Şardan gerçeklerin üzerini örterek ve bilerek doğru bilgiler vermedi, kaçak güreşti.
27 Ağustos’taki yazımda detaylı yer verdiğim hesaplamaya göre, çimentonun maliyetlerinde yıllık yüzde 80 oranında artış olmuştur. Buna mukabil, satış fiyatı 170 liradan 370 liraya çıkmış, yani çimento fiyatları yüzde 120 oranında artmıştır. Ayrıca sektör 15 Ekim'den geçerli olmak üzere 50 lira daha zam uygulanacağını belirtmiş. Bunu da hesaba dâhil ettiğimizde, yüzde 80’lik maliyet artışına karşın yüzde 150 zam yapmış olacaklar. Doğru hesap budur. Yoksa inşaatçıların da, çimentocuların da gündeme getirdikleri rakamlar gerçeği yansıtmıyor.
Can alıcı nokta burada: İnşaat maliyetlerinde çimentonun payı nedir?
Çimentoculara göre, çimentonun 1.sınıf inşaat maliyeti içindeki payı yüzde 3. İnşaatçılara göre bu oran yüzde 15. Peki hangisi doğru?
Bana göre her ikisi de doğru değil. Açıklayayım.
Çimentocular adına sözde konuşan ama hiçbir şey söyleyemeyen Serdar Şardan bu oranı yüzde 3 olarak açıklarken 1. Sınıf inşaatın altını özellikle ve bilerek çizdi.
Neden mi dersiniz?
Çünkü birinci sınıf inşaatlar lüks malzeme kullanır. Mermer ve fayansları, beyaz eşyaları, banyo ve lavabo malzemeleri, mutfak dolapları, ve kullanılan diğer malzemelerin çoğu ithal ve pahalı ürünlerdir. Yerli bile kullanılsa İthal ayarında yüksek fiyatlı ürünler kullanılır. Bu durumda bütün bunlar pahalı olduğu için, çimentonun bu lüks ürünlerin kullanıldığı inşaatın içindeki maliyet payı düşüyor.
Peki bu tür lüks konutların toplam üretilen konutlar içindeki payı nedir? Buna bakmak lazım. Türkiye de üretilen konutlar içindeki lüks konutun oranı yüzde 6-7’ler düzeyindedir.
Geri kalan konutlar orta sınıf veya sosyal konuttur. Köylerde ve kasabalarda yapılan konutlar 4 duvardan ibarettir. Maliyetleri, çimento, demir, boya ve sıradan fayanstan ibarettir. İşte bu konutların içindeki çimentonun oranı yüzde 30’lar düzeyinde bile olabiliyor. Kaldı ki, devletin yol, baraj ve tünel inşaatlarında kullanılan çimento oranı da yüzde 25’lerden az değildir.
Kısacası çimentonun inşaat maliyetlerin içindeki gerçek payı ortalama yüzde 8-10 arası olduğu tahmin edilmektedir. Yani çimentocuların telaffuz ettiği yüzde 3 de, inşaatçıların telaffuz ettikleri yüzde 15 oranları da bilimsel veriye dayanmayan, afaki rakamlardır.
Çimentocular 15 Ekim’de yürürlüğe koyacaklarını ilan ettiği 50 liralık zammı uygulamaya koymaktan vazgeçtiklerini yüksek olmayan bir sesle açıkladılar. Bu yeterli mi? Bence değil.
Maliyetini fazla fazla hesapladık: yüzde 80.
Şu an uygulanan fiyatın artış oranı yüzde 120.
Bu ortamda bu oranda maliyetine kar ilave etmek iyi niyetle bağdaşmıyor. Hele hele yüksek maliyetlerin altında ezilen inşaatçıların ardı ardına iflas ettiği bir ortamda bunu yapmak bindiği dalı kesmektir.
Öte yandan enflasyonla mücadele edilen bir dönemde, bunu hesaba katmamak en hafif tabirle vurdumduymazlıktır.
Enflasyonla mücadele kapsamında Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere, Hazine ve Maliye Bakanı Elvan, Ticaret Bakanı Muş ve Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu’nun mücadelesinden bu kadar mı bihabersiniz?
Çimento üreticileri rekabet ihlallerinin yanında karbondioksit emisyonu ile havayı bozuyor. Türkiye’deki toplam karbondioksit emisyonunun yüzde 12’sine çimento endüstrisi sebep olmaktadır. Sektör gerekli önlemleri (filtre ve prekalsinasyon) almadığı takdirde, orman ve tarım arazilerine ciddi hasar vermeye devam edecektir. Avrupa Birliği Green Deal uygulamasıyla Türkiye’ye karbon cezası vermeye hazırlanıyor.
ÇEİS Genel Sekreteri Serdar Şardan, “AB’nin böyle bir hazırlığı var, bu konuda neler yapmaya hazırlanıyorsunuz?” sorusuna “Hükûmet’in bu konuda bir teşvik uygulamaya koyması lazım” şeklinde cevap vermesi sektörün ne kadar sorumsuz bir tavır içinde olduğunu, kirlettiği havayı da “Hükûmet önlem alsın, Hükûmet temizlesin” düşüncesinde olduğunu ortaya koydu.
Pes doğrusu. Pişkinliğin bu kadarı da olmaz. Parayı sen kazanacaksın, üstelik fahiş fiyatlarla rekabeti ihlal ederek, önlemi devlet alacak, kirlettiğiniz çevrenin maliyetine devlet katlanacak!
Yıllarca devlet ihalelerindeki yol, baraj ve tünel inşaatları ile kamu binalarında kullanılan çimentoları yüksek fiyattan devlete satacaksın, bir de devletten filtre için teşvik bekleyeceksin.
Bunun adı arsızlıktır, yüzsüzlüktür.