Çimento kartelinin pazar paylaşımı, birlikte fahiş fiyat belirleme ve hakim gücünü kötüye kullanarak rekabet ihlali günlerdir gündemde.
Bir yılda tonu 179 liradan 370 liraya fırlayan çimentonun maliyeti ise en fazla yüzde 80 artmış. Buna mukabil satış fiyatı yüzde 120 artmış. Çimento kartelinin her türlü maliyet çıktıktan sonraki yıllık net ilave karı yüzde 40. Bu dönemde böyle bir kar hiç bir mal ve hizmette yok.
Yurt genelindeki inşaat müteahhitleri, çimentodaki bu fahiş fiyat karşısında boykot kararını açıklamış ve yurt genelinde 9 Eylül 2021 günü inşaatlarını durduracağını açıklamışlardı. İnşaatçıların bu kararına çimento sektörü hiç aldırış etmedi ve yürürlüğe konmayacağı gözüken 50 liralık zammı faturalara yansıtmaya başladı bile. Çünkü çimentocular kartel olarak; piyasa paylaşımından tutun, arz miktarı ve fiyat tespitine kadar rekabete aykırı tüm adımları birlikte atıyorlar. İnşaatçılar mı batmış, sektör iflas mı etmiş, hükümetin enflasyonla mücadele programı altüst mü olmuş umurlarında değil.
Resmi Gazetede dün Ticaret Bakanlığının bir tebliği yayımlandı. Bu tebliğe göre çimento ve klinker ihracatına sınırlama getirilerek kayda alma zorunluluğu getirildi. Böylece yurt içinde çimento ve klinker fiyatının aşağı çekilmesi sağlanacak. Ticaret Bakanı Mehmet Muş'un bu girişimi ile çimento ihracatında sınırlamaya gidileceği, bu nedenle iç piyasaya daha fazla çimento ve klinker verilecek olmasının, çimento fiyatlarının aşağı çekileceği düşünülmektedir.
Ticaret Bakanı Mehmet Muş, bu uygulamadan önce tarafları bir arayı getirmiş ve bu sorunun çözülmesini istemiş olmasına rağmen, çimentocuların katı tutumu nedeniyle bir sonuç alınmamıştı. Bakan Muş da çareyi çimento ve klinker ihracatına sınırlama getirmekte buldu.
Ticaret Bakanı Mehmet Muş'un bu atağı karşısında gözler çimento karteline çevrildi. Çimentocular, Bakan Muş'un bu uygulaması karşısında geri adım atıp fiyatları geri mi çekecek, yoksa biz Bakan Muş'un bu uygulamasına rağmen, ihracatımız kısıtlansa da, fiyatları geri çekmeyeceğiz mi diyecek? Bunu bekleyip göreceğiz.
Ticaret Bakanlığının bu tebliğle getirdiği ihracat kısıtlaması yerinde bir uygulama olmakla birlikte, bu uygulama olmaksızın da çözüm sağlanabilirdi. Çözüm için iki yol vardı, ancak bu iki yol maalesef sonuç vermedi.
Çimento kartelinin fahiş fiyat uygulamasının arkasında herkes biliyor ki ve iddia ediliyor ki, çimento üreticilerinin pazarı bölüşerek birlikte fiyat belirlemeleri var. Üstelik bu fahiş fiyat artışını hakim durumda oldukları için, hakim güçlerini kötüye kullanarak belirliyor. Bu durum Rekabet Kanununun 4. ve 6. maddesindeki yasaklamaya giriyor. Bu durumda Rekabet Kurumunun res'en tedbir kararı ile birlikte soruşturma açması gerekiyordu.
Peki Rekabet Kurumu ne yaptı?
Rekabet Kurumu çimento kartelinin fahiş fiyat artışına gözlerini kapatarak görmedi; kulaklarını tıkayarak duymadı. Belli ki daha önemli işleri var. Bu "önemli işler"in ne olduğunu önceki yazılarımdan okuyabilirsiniz.
Türkiye'deki çimento üreticilerinin toplam üretim kapasitesi 120 milyon ton. Ancak üreticiler arz eksikliği olsun diye eksik kapasite ile çalışıyor. 120 milyon tonluk kapasitesinin sadece 80 milyon tonunu üretiyor. Bunun 35 milyon tonunu ihracata yönlendiriyor. Geriye kalan 45 milyon tonun 35 milyon tonunu inşaat sektörüne, 10 milyon tonunu da, diğer işlere yönlendiriyor.
Diyebilirsiniz ki madem ihtiyaç var neden üretimini 100 veya 120 milyon tona çıkarmıyor?
Bilerek tam kapasite ile çalışmıyorlar ki, piyasada fazla çimento olmasın ki, dilediği satış fiyatını belirlesin. Onlar için tek hedef kar maksimizasyonu.
Anladığım kadarıyla Ticaret Bakanı Mehmet Muş, elindeki en küçük silah olan ihracat kısıtlamasını kullanmış. Sektör buradan bir ders çıkarmaz ise, Bakanlığı ile ilişkili Rekabet Kurumunu çalıştırarak kartelin fahiş fiyat uygulamasının önünü kesebilir. Üçüncü yol olarak da "İhracatınıza engel olmayayım. İhracatınızı yapın ama tam kapasite ile çalışıp üretiminizi 100 milyon tona çıkarın" diyebilir.
"Ha, tam kapasite ile çalışmıyor musunuz? Hükümet olarak biz de üretimde kullanmadığınız tesislerin ruhsatını iptal ederiz" de denebilir mi?
Bekleyip gelişmeleri izleyeceğiz.