Çimento sektöründe son bir yılda yaşanan fiyat artışı, inşaat sektörünü iflas noktasına getirince ister istemez gözler çimento sektörüne çevrildi.
Çimento sektörü, bildim bileli yaptığı rekabet ihlalleri ile gündemde olan bir sektördür. Rekabet Kurumu’nun radarında olmasına rağmen açılan soruşturmalardan ya sıyrılmayı başarmış olan ya da verilen cezaların düşük olmasından dolayı sektör için rekabet ihlali ile sağlanan yüksek kar cazibesini korumaktadır. İnşaat maliyeti içindeki payı yüzde 15’lere varan ve uyguladığı fiyat politikası ile inşaat sektörünü adeta perişan eden çimento sektörü, aynı zamanda enflasyon konusundaki hassasiyeti bilinen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın enflasyonla mücadele politikasını da olumsuz etkiliyor.
Türkiye’de çimento üretimi bir avuç yabancı ile sınırlı sayıda birkaç oyuncunun tekelindedir. İşin ilginç yanı TSK mensuplarının birikimleri ile kurulan OYAK’ın da cazip kâra yenik düşerek, bu kartelle kol kola girmesidir.
Ülkede, toplam çimento fabrika sayısı 58+19 yani 77 adet entegre fabrika ve öğütme tesisi vardır. Bunların toplam üretim kapasitesi 120 milyon tondur. Oysa yıllık üretimleri 80 milyon ton olan bu firmalar geçen yıl 32,5 milyon ton çimento+ klinger ihraç ettiler. Buradan elde ettikleri döviz 1 milyar 100 milyon dolar. Bu yıl 45 milyon ton çimento+klinger ihraç etme hedefine sahip bu sektör. Dünyada biz ve Tayvan’dan başka çimento ihraç eden başka bir ülke yok. Sebebi ise çimento üretiminde yüksek karbondioksit emisyonudur.
Türkiye’deki toplam karbondioksit emisyonun % 12’sine çimento üretim sebep olmaktadır. Gerekli önlemler alınmadığında(filtre, prekalsinasyon) bunlar havada su ile buluştuğunda özellikle orman ve tarım arazilerine ciddi hasarlar oluşturabilmektedir. Öyle ki, Avrupa Birliği Green Deal uygulamasıyla Türkiye’ye karbon vergisi koyma aşamasına dahi gelmiştir. Önümüzdeki günlerde Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye ile ilgili bu konuda bir karar alması beklenmektedir.
Son on yılda çimento üretme kapasitesi iki misli artmıştır. Son bir yılda çimento fiyatlarında % 200’lere yaklaşan bir artış olmuştur, Çimentonun hammaddesi kalker, kil marn ile elektrik enerjisi ve kömür. Bir de personel ücreti. Bunlardan elektrik ve bir miktar kömür dışında sektörün ithal girdisi yok.
Yüzde 200’lere varan bu fiyat artışını hiçbir şekilde ÜFE- döviz kuru veya girdi maliyetleri (elektrik+petrokok fiyatlarıyla bile) ile açıklamak mümkün değildir. Fiyat artışlarının gerçek sebebi, ihracat ile birlikte üretim planlaması yapılarak, çimento arzının iç piyasada azaltılması olup böylece fiyatlarını yukarı çekiyor ve kar marjlarını yükseltiyor sektör. Bu da başlı başına bir rekabet ihlalidir ve maalesef Rehavet Kurumu pardon, Rekabet Kurumu da bunu seyrediyor.
4054 sayılı Rekabet Kanunu’nun 4. maddesini düzenleyen mal ve hizmet piyasalarında aynı mal veya hizmetin fiyatının ve arz miktarının birlikte belirlenmesini yasaklıyor. Öte yandan Kanunun 6. Maddesine göre de, ülke genelinde veya bölgesel hâkim durumdaki teşebbüslerin bu gücünü de kötüye kullanması rekabet ihlalidir.
Çimento sektörüne ilişkin olarak pazar paylaşımı, birlikte fiyat belirlemek ve fiyatın yukarı çıkmasını sağlamak için arz miktarında kısma gibi iddialar vardır. Rekabet Kurumuna düşen görev, acilen sektörün tamamına yönelik res’en bir soruşturma açılması ve soruşturma sonunda varsa rekabet ihlali, bunun cezalandırılmasıdır. Tespit edilen rekabet ihlaline de üst limitten ceza verilmeli ki caydırıcılığı olsun.