Pandemi pek çok alanda olduğu gibi enerji alanında da dengeleri alt üst etti. Pandeminin başında, dünya büyük bir endişe ile sağlık kriziyle boğuşuyorken ekonomiler kapanmış ve enerji talebi de düşünce enerji fiyatları dibe vurmuştu. O dönem dünya ekonomisi durma noktasına gelmişti. Öyle ki, petrol üreticileri ve tedarikçiler petrolü depolamanın bile maliyetini ödemek istemiyor, petrolü depolarda tutmaktansa neredeyse bedava vermeye razı oluyorlardı. Böylesine olağanüstü bir dönem yaşadı enerji alanında dünya ekonomisi pandemi dolayısıyla.
Bugün ise enerji alanında yine bir olağanüstü dönem yaşıyoruz. Ekonomilerin açılmasıyla ve dünya ekonomisinin toparlanmaya başlaması ile birlikte bu kez de enerji talebi çok ciddi seviyede arttı ama enerji arzının bu talebin çok gerisinde kaldığı/kalacağı düşünüldüğü için bu kez enerji fiyatları tarihi zirvelere yelken açtı.
Enerji fiyatlarında her gün yeni rekorlar duyuyoruz. Doğalgaz, kömür ve elektrikte fiyatlar rekor kırıyor. Yılbaşından bu yana kömür fiyatları 3,5 kat, doğalgaz fiyatları ise 2 katın üstünde artış yaşarken, yıla 50 dolarlardan başlayan petrol fiyatları 80 doları aştı. Petroldeki artış da yüzde 60’ı aştı.
Bugün enerjide ortaya çıkan tablonun ana nedeni pandeminin etkisinin azalması ve aşılanmayla birlikte küresel üretim ve ticaretin beklenenden hızlı şekilde toparlanması. Bu durum haliyle enerji talebini artırdı. Talep çok canlıyken enerji arzında sıkıntılar baş gösterdi. Küresel ısınmanın getirdiği kuraklık nedeniyle hidroelektrik santralleri yeteri kadar elektrik üretemeyince elektrik üretiminde yük kömür ve doğalgazın üzerine kaldı. Bu da kömür ve doğalgaz talebini artırdı.
Pandemi dolayısıyla ara verilen enerji yatırımları, enerji üretim tesislerinin çalışmaya ara vermesi, bazı gaz üretim tesislerinin bakım sürecinin aksaması gibi nedenler de enerji arzını olumsuz etkiledi. Avrupa ve ABD tarafında yeşil ekonomiye geçiş kapsamındaki adımlar da geleneksel enerji arzını olumsuz etkiledi.
Özetle, enerji talebi hızla artarken enerji arzı bu talebe ayak uyduramayınca fiyatlar aldı başını gitti. Bu durum tüm dünya ekonomisi için ciddi bir tehdit haline gelmeye başladı.
Enerji fiyatlarındaki artışın etkileri dünyanın büyük ekonomilerinde hissedilmeye başlandı.
Enerji fiyatlarındaki bu seyir Çin ekonomisinde ivme kaybı yarattı. Önceki ay 50,1 olan Çin PMI endeksi Eylül ayında beklenmedik şekilde, kritik eşik olarak kabul edilen 50’nin altına, 49.6’ya düştü. Bu düşüşte zorunlu elektrik kesintileri ve artan girdi maliyetlerinin etkili olduğu söyleniyor. Elektrik üretiminde ana kaynak olarak kömürü kullanana Çin’in geçen ay kömür tedarikinde yaşadığı sıkıntı nedeniyle ülkenin doğu bölgelerinde üretimi olumsuz etkileyen elektrik kesintileri yaşanmıştı.
Enerji fiyatlarındaki Avrupa’da da artış endişe yaratıyor. Konu bu ayki liderler zirvesinin gündemine dâhil edildi. 21-22 Ekim tarihlerinde yapılacak AB liderler zirvesinde enerji fiyatları da ele alınacak. Bu süreçte, Fransa erkenden düğmeye basarak doğal gaz ve elektrik fiyatları için tavan belirledi. Doğalgazda tedarikçiler Nisan ayına kadar Ekim fiyatlarının üzerine çıkamayacak. Yılsonuna kadar elektrik fiyatlarında bir artışa gitmek de mümkün olmayacak. Yeni yılda ise en fazla yüzde 4 oranında artış yapılabilecek Fransa’da.
Yine, Almanya'da artan enerji fiyatları nedeniyle enflasyon oranı da yaklaşık 28 yıldır ilk kez yüzde 4'ün üzerine çıkarak 4,1 olarak gerçekleşti. Euro Bölgesi enflasyonu 2008 yılından bu yana en yüksek düzeyine ulaştı.
Petrol fiyatlarındaki son dönem yaşanan artış sonucunda Amerika’da akaryakıtın pompa fiyatları son yılların zirvesine yükseldi. Her ne kadar, geçtiğimiz günlerde toplanan OPEC+ ülkeleri Kasım ayından itibaren petrol üretimini günlük 400 bin varil artırmaya karar verseler de bu dünyanın geri kalanını tatmin etmedi. OPEC ülkeleri pandemi başında 20 dolarları gören petrol fiyatlarının geldiği noktadan memnun, gelirleri artıyor sıkıntılı bir dönemden sonra. Ancak petrol ithalatçısı ülkeler de petrolde yaşanan bu fiyat artışından rahatsız. Nitekim ABD, petrol fiyatlarını düşürmek için gerekirse stratejik petrol rezervlerini satışa çıkarabileceğini açıkladı. Zira Çin, petrol fiyatlarındaki artış karşısında Eylül ayında stratejik petrol rezervlerinden satışa başlamıştı. Öyle görünüyor ki Çin’i ABD izleyecek ya da OPEC petrol üretimini daha fazla artıracak.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, enerji fiyatlarındaki fahiş fiyatların üçte bir, beşte bir oranında yansıtıldığını açıkladı. Yine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez, doğalgaz fiyatlarıyla ilgili olarak “Fedakarlık yaparak vatandaşa en az şekilde yansıtıyoruz. Hane halkına ve küçük tüketiciye artan maliyeti tam yansıtmıyoruz. Gerekirse Rusya’dan ilave gaz alınır, yetkililer bu konuda bir sıkıntı olmayacağını belirtti” ifadelerini kullanmıştı.
Yetkililerin bu sözleri Türkiye’nin de enerji fiyatları artışından ciddi şekilde etkilendiğinin, alternatif yolların arandığının işareti. Kanımca, maalesef enerji krizinden daha fazla etkileneceğiz. Zira önümüz kış ve olanaklarımız belli.
Ülkemizde de görülen kuraklık, yağış azlığı nedeniyle hidroelektrik üretimindeki düşüşe bağlı olarak elektrik üretiminin azalmasına neden oluyor. Buna karşın, hem sıcaklar hem açılan ekonomi nedeniyle elektrik talebindeki hızlı artış ve elektrik üretiminde doğalgazın artan payı ile kış aylarında konutlardan gelecek talebin de etkisiyle doğalgaz tüketimimiz artacak. Bu da doğalgaz ithalatımızı artıracak çünkü doğalgazda dışa bağımlıyız.
Yükselen fiyatlardan ithal edilen doğalgazda zamlar, iç piyasaya ne kadar yansıtılacak?
İşte hem vatandaş için hem de hükûmet için asıl sorun bu bence. Ya enerji fiyatlarındaki artış tüketiciye ve enflasyona yansıyacak, ya da bütçe açığı göze alınarak devlet bu fiyat artışlarını yansıtmayıp sübvanse edecek. Bakalım hangi yol izlenecek.