Bu Cumartesi Diyarbakır Green Park Otel’deki buluşma anlamlı ve önemli. Görünen o ki AKP Hükümeti bölgede PKK-BDP çizgisinin tartışılmaz ağırlığına karşı bir gövde gösterisi düzenliyor. Dahası bu gövde gösterisini saçmalık sınırına doğru çekip epey abartıyor.
Birbirimizden haberimiz elbette olmadı ama dün Cengiz Çandar arkadaşımla aynı konuyu yazdık: Erdoğan’ın Diyarbakır’da Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani ile buluşmasının anlamı ve olası sonuçları…
Bir gün önce de Hürriyet’in Washington temsilcisi Tolga Tanış aynı konuya eğilmişti. Etkili bir Alman gazetesi de yine aynı konuda okkalı bir makale yayınladı.
Bütün yazıların ortak noktası Erdoğan – Barzani buluşmasının partiler olarak AKP ile KDP’nin (=Kürdistan Demokratik Partisi’nin), hükümetler olarak da Türkiye ile Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetiminin yakınlaşması, kimi ekonomik ve siyasal (evet siyasal) alanlarda ortak hareket etmeleri olasılığına yapılan vurguydu.
Yani bu Cumartesi Diyarbakır Green Park Otel’deki buluşma anlamlı ve önemli.
Görünen o ki AKP Hükümeti bölgede PKK-BDP çizgisinin tartışılmaz ağırlığına karşı bir gövde gösterisi düzenliyor. Dahası bu gövde gösterisini saçmalık sınırına doğru çekip epey abartıyor.
Örneğin Erdoğan Diyarbakır’da bir açılış töreni yapacak ama bu tören tam 1.300 (yazıyla: Bin üç yüz) tesisin ortak açılışı olacak. Bu tuhaf “tesis açılış töreni” ile de yetinilmiyor; ayrıca 360 çiftin toplu nikahı kıyılacak. Üstelik 360 çiftten 22’sine gelinlik ve damatlık giydirilip sahneye çıkarılarak nikahları kıyılacak. Aynı sahneye Şiwan Perwer - İbrahim Tatlıses ikilisi de çıkarılıp düet yaptırılarak halka yönelik gösteri noktalanacak.
Bu gösteri Diyarbakır halkını ne kadar etkiler; “Yav bugüne kadar şu BDP-PKK takımı bize böyle nikah mı kıydı; böyle bir düet mi seyrettirdi. Aşk olsun yani Recep Tayyip Erdoğan’a, aşkolsun Şiwan’ı da yanında getiren Mesut Barzani”ye filan dedirtir mi bilemem…
Zaten Diyarbakır buluşmasının önemli yanı bu gösteri değil. Akşamına Green Park Otel’de yapılacağı öğrenilen Erdoğan – Barzani görüşmesi…
Kuşkusuz bu görüşme kapalı kapılar ardında yapılacak ve o kapalı kapılardan dışarıya pek az dişe dokunur bilgi çıkacak.
Örneğin bir AKP-KDP ittifakı kurulup kurulmayacağı üstüne büyük olasılıkla birinci elden bilgilere sahip olamayacağız.
Oysa bu nokta çok ama çok önemli. Türkiye’deki barış sürecinin geleceğini de, Batı Kürdistan’da (=Rojava) PYD’nin attığı adımların pekişmesini, atacağı yeni adımların önünün açılmasını da etkileyecek kadar önemli.
* * *
Kabul, dört parçaya bölünmüş Kürtlerde en büyük ve somut adımları Irak Kürdistan’ı attı; en anlamlı kazanımları Barzani yönetimi elde etti. Şimdilik 17 milyar dolarlık petrol geliri; Bağdat’tan hayli bağımsız bir bölgesel yönetim (özerklik), Irak ordusunun giremediği, dolayısıyla kendi ordusunu, polis örgütünü kurmuş bir iktidar...
Bunlar küçümsenecek kazanımlar değil ve bu açıdan bakıldığında dört ülke Kürtleri içinde en ileri gideni Irak Kürdistan’ı.
Ancak bu kazanımlar ve adımlar Barzani’yi bütün Kürtlerin lideri haline getirmiyor. O öyle davranmak, öyle görünmek istiyor ama öyle değil.
Bir kere bütün Kürtlerin yarısının, hatta biraz fazlasının Türkiye’de yaşadığını gözardı etmeyelim. Türkiye Kürtlerinin Barzani ile Öcalan arasında bir tercih yapmak zorunda kalsalar hangisinin yanında saf tutacağını bilmek içinse yüksek bir zeka ve üstün bir analiz gücü gerekmiyor…
Barzani bir Kürt ulusal konferansı toplanmasını sistematik olarak engelliyor, hiç ziyaret etmediği Diyarbakır’a AKP’nin davetlisi olarak geliyorsa, bir de Erdoğan Hükümeti ile bir ittifak kurmayı yeğlerse Kürtler arasında taşıyamayacağı tepkilerle burun buruna gelebilir.
Mesela bir gün Kürt Ulusal Konferansının nihayet toplandığını gazete ya da TV haberlerinden öğrenebilir…