Farkındasınızdır herhalde. AKP’nin ve TC devletinin bugünkü Reis’i, son bir hafta içinde Doğu Akdeniz’deki, ağırlıklı olarak Türkiye ve Yunanistan arasında sürüp giden gerginliğe ilişkin yanılmıyorsam ayrı ayrı üç kez konuştu. Hepsinde aşağı yukarı şöyle dedi:
- Oruç Reis'e en küçük bir tacizde bulunulması halinde gereken cevabı vermekten asla çekinmeyeceğiz.
Yine aynı hafta içinde Azerbaycan ile Ermenistan arasıdaki kökü çok öncelere dayanan gerginliğin bu kez silahlı çatışmalara dönmesi üstüne AKP Reis’i yine konuştu:
- Türkiye, kadim dostluk bağları ve kardeşlik ilişkilerinin bulunduğu Azerbaycan'ın hakkına, hukukuna, topraklarına yönelik her türlü saldırının karşısında yer almakta asla tereddüt göstermeyecektir.
Yine aynı günlerde, milliyetçilik söz konusu olduğunda Türkiye ile başarıyla(!) yarışabilen Yunanistan, ordusuna ait bir birliğe, İskeçe bölgesindeki Türk köyünde anlamsız ve zamansız bir tatbikat yaptırınca Reis yine sert konuştu:
- Biz soydaşlarımızın dirisini de ölüsünü de yalnız bırakmayız, gereğini de vakti saati geldiğinde yaparız.
Bunları son hafta içinden ayıkladım. Daha önceki haftalarda, aylarda da Tayyip Erdoğan’ın benzer açıklamaları, kostaklanmaları, efelenmeleri, naralanmaları var.
Sanki "Şöyle hafifinden, neredeyse göstermelik bir savaş çıksa da elim rahatlasa" der gibi...
Kuşkusuz buna ilişkin hiçbir kanıtım yok. Benimki sadece bir sezgi ve yanılmış olmayı içtenlikle istediğim bir sezgi.
Ekonomi tepe taklak giderken, doların tırmanışı önlenemezken ve önlenemeyeceği besbelli iken, siyaset gitgide devlet zorbalığına sığınırken durmaksızın "Türkiye çağ atladı, durum çok iyi, ekonomi tıkırında, özgürlükler geniş, herkes bizi kıskanıyor" yollu demeçlerle yol alınamayacağını, kendi yaptırdığı kamuoyu araştırmalarında da ayan beyan görürken paçayı nasıl kurtarır, iniş aşağıyı "düşüş" nasıl yokuş yukarı "çıkış"a çevirebilir?
Umarım bu, onun için ama asıl ülke için yaşamsal önem taşıyan soruya, "Hafif çaplı bir savaşla" cevabını vermiyordur...
Öyle ya medyada arşivlerden rahmetli Hasan Mutlucan’nın kahramanlık türküleri söylediği kayıtlar çıkarılıp, 24 saat bizlere dinletilmeye başlanır, itiraz edenler vatan haini ilan edilir, "Bu koşullarda seçim meçim yapılamaz" propagandasına ağırlık ve öncelik verilir, hukukun daha da silikleşmesine, AKP yargısının daha da "AKP yargısı" olmasına hız verilir, HDP dışındaki muhalefet zaten gönüllü olarak bu koroya katılır, ana muhalefet de "Anayasa’ya aykırı ama yine de evet diyeceğiz" yollu ayıplara sarılır ise ne olur?
Hiiiç…
Olan bu ülkeye olur.
Ama kısa ömürlü de olsa AK iktidarı bir tür soluklanma süresi elde eder, bir süre daha iktidarda kalır.
Troya kralı Priamos’un kızı Kassandra, "bilici"dir. Ama sadece felaket haberleri veren bir bilici.
Bu Tırmık da biraz "Kassandra kehaneti" gibi oldu, biliyorum.
Ama dedim ya, ona buna ha bire posta konunca ister istemez ben de böyle tehlikeli sezgiler kabarıyor. Minbere kılıçla çıkılan, fetih tutkusunun açıkça dillendirildiği şu günlerde çok da haksız değilim (galiba)…
Yine de siz bu Tırmık’ı "İçi kararmış bir gazetecinin temelsiz sezgileri" diye okuyun ve unutun…
Siz de benzer düşüncelerde iseniz.
Bakın ona ben bir şey yapamam da, diyemem de…