Fırlama zekâları ile alışılagelmiş, yalama olmuş direniş yöntemlerini çöpe atıp buluşlu bilişli eylem yöntemleri üreten Boğaziçi öğrencileri ve "kayyım Rektör"e tepkilerini inatla sürdüren, "Ay işimden olurum!.. Ay KHK'lanırım!... Ay akademik kariyerime krem sürülür" gibi alışılagelmiş ayak sürümelerden uzak "Sırtını Rektörlük binasına dön ve aşağıya değil yukarıya bak" diyerek direnen öğretim üyeleri AKP Reis'inden, varlığını ona bağlamış takımına kadar tümünün dengelerini altüst etti.
Bize de onların saçtığı incileri alt alta sıralayıp yazı niyetine yazı işlerine yollamak kaldı.
Yani bugünlerde gazete yazısı yazanların işi kolay…
Kes yapıştır…
AKP Reisi önceki gün Boğaziçi direnişine değinmedi. Onun yerine "Trafik medya ödülleri" adı verilen bir programda konuştu ve icraatlarıyla övündü. İçi boş hamaset edebiyatından örneklerin yanı sıra en güçlü vurgusu şöyle oldu:
"….Bir dönem her akşam adeta savaş bilançosu gibi trafik kazası haberleri dinlerdik. 20 ölü, 30 yaralı rutin hale gelmişti. Çünkü yollar tek gidiş, tek geliş yollar da bozuktu. En küçük hata facia demekti (...)Yeni kanunlar, kurallar getirdik, yeni teknolojiler geliştirdik. (…) Türkiye olarak BM tarafından hazırlanan deklarasyona biz de imza attık. Yaya Öncelikli Trafik Düzeni'ne geçtik. Maket trafik araçları, ortalama hız koridoru, trafik ekiplerinin görünürlüğünün artırılması, drift yapanlara makas atanlara yüksek ceza gibi yenilikler bu plan çerçevesinde gerçekleşti."
19 yıllık bir iktidar döneminin ardından övünülene bakın hele. Yollar tek gidip tek gelişken şimdi duble yol olmuş; yaya geçitlerinde de yayalar öncelikli olmuş.
Bu sözü kalmamış bir siyasetçinin önceki günkü övünmesiydi. Söz olarak kala kala tek şeritli, çok şeritli yollar kalmıştı.
Dün ise Reis asıl soruna, Boğaziçi Üniversitesi'nde yaşanan direnişe değinmeyi yeğledi ve sordu:
- Siz öğrenci misiniz, talebe misiniz, yoksa siz rektörün odasını basmaya kalkışan, orayı işgale kalkışan terörist misiniz?
Haydi Reis'in yabancı dille ve terminolojiyle arası yok ama bir danışman da kalkıp diyemiyor:
- Efendim terör, hedefine varmak için şiddet kullanmaya denir. Boğaziçi'nde öğrenciler bugüne dek hiç şiddete başvurmadılar ve maalesef vurmayacaklar. Keşke başka bir terim kullansanız.
Üstelik Boğaziçi'ne Rektör tayin edilen zat dün aynı saatlerde Teknofest Tanıtım Toplantısı'nda konuşurken Reis'ini fena halde tekzip etti.
Aktarıyorum:
- Mesela evvelsi gün olan olaylarda rektörlük binasının 3 kapısı da ablukaya alınarak içeride çalışanların saat 21.00'e kadar dışarıya çıkmaları engellendi fiili olarak (…) Ama mesela dün akşam böyle bir şey olmadığı için öğrenciler demokratik olarak daha önce yaptıkları protestolarını yapmaya devam ettiler. Bütün olay bundan ibarettir.
Gördün mü Reis? Senin adamın söylüyor bunu. Öğrenciler önceki gün şiddet filan kullanmamışlar sadece Rektörlük binası önünde dikilmişler. Dün ise demokratik protesto haklarını kullanmışlar.
Bunu benim gibi sevmediğin bir gazeteci değil senin sevgili Rektör'ün söylüyor.
Oysa senin Rektör'ünün "demokratik" diye nitelediği protestolar sırasında senin polisler Boğaziçi'nde sille tokat, Kadıköy'de tekme, yumruk, plastik mermi, biber gazı ile öğrenci avlıyorlar ve haklıyorlardı.
Reis, galiba sen bu rektör atamasındaki tercihinde ciddi hata yaptın. Biliyorum senden hata sadır olmaz ama galiba bu rektör meselesinde olmuş. Adam dün seni tekzip etmekle kalmadı, öyle cümleler kurdu ki ele güne, muhalife, muvaffıka, "Yav böyle rektör olur mu" dedirtti.
Bak neler dedi:
"Boğaziçi Üniversitesi'nde rektör olmak benim çok uzun süreden beri hayalimdi. Yıllar önce galiba 22 sene önce Siyaset Meydanı'nda Ali Kırca'ya ben zaten bunu ifade etmiştim. Bu dünyada şimdiye kadar birçok noktada birçok tecrübe kazandım. Ben bu tecrübelerimi Boğaziçi Üniversitesi'nde rektör olarak aktarma hayaliyle yaşadım çok uzun süredir. Şu anda bu noktaya geldiğim için bu hayalim gerçekleştiği için çok memnunum."
Ne dersin Reis? Ademoğlu, hele hele profesörlük gibi akademik bir unvan kuşanmış biri 22 yıl boyunca Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olma hayali ile yaşayabilir mi?
Hani çocuğa "Büyüyünce ne olmak istiyorsun bakalım"diye sorarlar; o da mesela "Subay olacağım. General olacağım" filan diyebilir. Bunu anlarız. Ama o çocuk "Ben büyüyünce orgeneral olarak 3. Ordu'nun komutanı olacağım" der mi?
Seninki ise diyor. Haliç Üniversitesine, İstinye Üniversitesine rektör olmak onu kesmemiş. O ille de Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olmak istiyormuş.
Reis, sence bu durumda biraz "şey" yok mu? Nasıl diyeyim? Biraz ruhsal bir sorun yok mu?
Tanımayan biri ona rastlayıp salt meraktan sorsa:
- Beyim siz ne iş yaparsınız?
Cevap:
- Ben rektörlük yaparım efendim, rektörlük…
Reis, bu "Tırmık"a seninle başladık, yine seninle bitirelim.
Dünkü Boğaziçi eksenli konuşmanda yine bir inci döktürdün:
- LGBTİ+, yok böyle bir şey bu ülke millidir manevidir ve bu değerlerle geleceğe yürümektedir…
Şey reis, bu Türkçesi bozuk cümlenden hareketle bir polemiğe girmek istemem ama demeden de duramayacağım.
Hani "LGBTİ+, yok öyle bir şey" diyorsun ya, var öyle bir şey Reis, sen istesen de istemesen de var.
Dilersen senin deyiminle söyleyeyim:
Allah bazılarını öyle yaratıyor işte. Sen istesen de, istemesen de…