Yerel yönetimlerde çift dil kullanımı üstüne tartışmalar daha yeni yeni başlarken Genelkurmay bir bildiri ile konuya “müdahil” oldu. Kimileri (mesela ben) Genelkurmayın “basın açıklaması”nı bir tür muhtıra olarak algıladı. Kimileri ise “Herkes fikrini belirtiyor, genelkurmay da belirtir. Ne var bunda” diye sordu. Kimileri de “Yaşasın! Ordu uzun süredir susuyordu; nihayet ve yine sesini yükseltti” diye sevindi... Bencileyin düşünenler Askeri Ceza Yasasının 148. maddesinin askerlerin siyasal içerikli demeç vermelerini yasaklamasına dayanarak Genelkurmay Başkanlığı hakkında suç duyurusunda bulunduk. Bunu, yurttaşın demokrasiyi koruma, demokrasi üstünde bir vesayet kurumu oluşmasına karşı çıkma sorumluluğu çerçevesinde yaptık. Ancak Genelkurmay bildirisi yurttaşlara dolaylı sesleniyor; buna karşılık tartışmanın iki tarafını, iktidardaki AKP’yi ve tartışmayı başlatan Kürt siyasal hareketini doğrudan hedef alıyordu. AKP’ye, “Hükümetsin, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine karşı olan bu tartışmayı önle. Yoksa yapacaklarım var haaa” diyordu; Kürtlere de “Ayağınızı denk alın, yoksa...” demekteydi... Yurttaş suç duyurusunda bulundu. Kürtler sıcağı sıcağına Genelkurmayı cevapladılar. Hem de bir kaç ağızdan. Açık açık “Herkes kendi işine baksın; asker dile de, siyasete de karışmasın” dediler. Buna karşılık böyle durumlar karşısında “Kasımpaşalı delikanlı” kesilmeyi pek seven, yağıp gürleyen Başbakan sustu... AKP kanadının tepkisini dile getirmek Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in üstünde kaldı. Çelik, “Genelkurmay’ın bu tür eskiden gelen bazı yanlış alışkanlarını artık bir tarafa bırakması gerekir. Askerin her meselede pozisyon belirtmesi çok yanlış. Her meselede illa da Genelkurmay olarak siz açıklama yapmak durumunda değilsiniz. Söylenmesi gerekeni siyaset kurumu söyler, yargı kurumu söyler. Bu askerin görevi değil. Asker kendi görevini yapsın” dedi. AKP’nin geri kalan tepe yönetimi sustu. Daha da ilginci “yandaş medya” diye nitelenen gazetelerin ve televizyon kanallarının suskunluğuydu. Genelkurmayın aylar ve aylar sonra sert bir çıkış yapması yandaş medya tarafından “Çok da önemli değil” havasında karşılandı. Genelkurmay hakkında yapılan suç duyurusuna ise haber değeri bile biçmediler. O gazetelerin köşe yazarı tayfası da sustu. İzlediğim kadarıyla “yandaş televizyonlar” pek sevdikleri tartışma programlarında bu konuya değinmemeyi yeğlediler... Acep neden? Bu suskunluğun, önemsemezliğin altında yatan ne ? * * * Şeytanın avukatlığını yapacağım. Ağustos’taki heyecanlı, çekişmeli YAŞ toplantısından sonra askerin derin bir sessizliğe gömülmesi kimsenin dikkatinden kaçmadı. O günden bu yana askerlerle AKP iktidarı arasında herhangi bir tartışma, soğukluk yaşanmadı. Ve bu arada askeri harcamalara Sayıştay denetimi getiren taslak yasalaştı. Ama tam da askerin istediği gibi. Yeni Sayıştay Yasası’nda askeri ihaleler, mekânlar, mal ve harcamalar denetim kapsamında yer alacak ancak harcamaların verimli, etkin ve tasarruflu olup olmadıklarına bakılmayacak ve ülke güvenliği gerekçesiyle denetim raporları gizli tutulacak. Yani geçmiş dönemlerin tersine AKP iktidarı ile Genelkurmay arasında bahar havası hakim. Bu durumda şeytanın avukatı olarak sorsam: Acaba Kürt siyasal hareketinin gitgide sertleşen, taleplerinden bunalan AKP tepeleri, askerlerden, “Yav şu Kürtlere bir görünseniz de beni biraz rahatlatsanız” filan demiş olabilir mi ? Bana olabilir gibi geldi de...