Radikal gazetesinin eki Radikal İki’de geçtiğimiz pazar DTK Eşbaşkanı...
Radikal gazetesinin eki Radikal İki’de geçtiğimiz pazar DTK Eşbaşkanı ve Van bağımsız milletvekili Aysel Tuğluk’un bir yazısı yayınlandı. Radikal İki okurları o imzaya yabancı değil. Tuğluk birşeyler söylemek istediğinde o kanalı yeğliyor. Yine öyle bir yazı sanıldı. “Yine öyle bir yazı” değildi. Önemli, hatta çok önemli bir yazıydı. Tuğluk “...geri çekilme’ye karşı ‘ev hapsi’ koşulları ya da şartı mevcut güç dengesi içinde makul bir talep, sorunun tümden siyasi alana taşınması için cazip bir öneridir...” diye yazdı. Bu kadar karışık söylemese, “Öcalan’ı İmralı’dan çıkarıp ev hapsine yollayın, PKK da çekilsin, Kandil’e gitsin, sonra müzakerelere geçilsin” deseydi farkedilir miydi bilemiyorum, ama Tuğluk’un bu önemli cümlesi yazıyı yayınlayan Radikal editörlerinin dikkatini çekmedi. Böyle ayrıntıları yakalamakta ustalığını kanıtlamış Taraf bile ancak iki gün sonra farkedebildi. (Haydi övünelim: T24 ise hiç kaçırmadı. Tuğluk’un uzun yazısının bu kilit cümlesini aynı akşam ekranına taşıdı. Aferin bize!) Tuğluk’un bu önerisinin kişisel düşüncesi olup olmadığı, pratik anlam ifade edip etmediği sorusunu ise dün Taraf Yazıişleri Müdürlerinden Kurtuluş Tayiz çözdü. Tuğlukla konuştu ve kesin bir cevap aldı: “...Çok net söylüyorum, Kandil/Örgüt hazır; hükümet de isterse bu önerilerle Kürt sorunu tümden siyasi alana taşınabilir...” Aysel Tuğluk’un yazarken ve konuşurken sözcükleri titizce seçtiğinin, tartıp biçmeden konuşmadığının tanıklarından biriyim. Dahası böylesine yaşamsal önemde bir konuda emin olmadan konuşmayacağını da bilirim. O yüzden Aysel Tuğluk’un artık bir gazete yazısındaki bir cümle olmaktan çooook ötelere geçen sözleri önemli. Tabii Kürt sorununun barışçıl, kansız bir çözüme ulaşmasını önemseyen ve içtenlikle dileyenler için bu böyle. Ötesine söylenecek ne sözüm olabilir ki ?.. * * * Silvan’da 13 askerin ölümünü izleyen ve PKK saldırılarının ardarda geldiği günlerde, yani Kürt sorununun artık siyasal düzlemde değil sadece askeri düzlem ve yöntemler bağlamında tartışıldığı günlerde BDP milletvekilleri Ankara’da değillerdi; Diyarbakır’da ne anlama geldiği kendilerince de pek anlaşılmamışa benzeyen “Demokratik özerklik” ilanı yapıyorlardı. Pek çokları bunu “ip koptu” diye değerlendirdi. Savaş baronları ve şahinler keyifle ellerini oğuşturuyorlardı. Sonra Meclis açıldı ve BDP milletvekilleri gelip yemin ettiler ve hızla siyasal çalışmanın içine daldılar. Kimilerinin ezberi bozuldu; savaş şahinlerinin de hesabı... İşte Tuğluk’un yazısı (Yani yukarıda ele aldığımız o cümle) da ezber bozma zincirine bir halka olarak eklendi. Bir kere öneri somut. Oraya buraya çekilemeyecek, farklı yorumlara konu olamayacak kadar somut, yalın ve net: Apo eve, PKK Kandil’e... Koyu harflerle dizilmiş cümle benim değil. Bizim Manav Sabri’nin. Domatesten, lahanadan, maydanozdan, dereotundan anladığı kadar siyasetten de iyi anlayan Manav Sabri’nin. Beni uzaktan görüp dalgasını geçti: - Gazeteci top sende. Bak Kürtler “Apo eve, PKK Kandil’e” dedi... Cevabın ne? Eh, bence bizim kopuk Sabri, formülü Aysel Tuğluk’tan daha kestirme ve daha yalın dile getirdi: Apo ev hapsine, PKK Kandil’e... Hatırlayın, Hükümet’in ve özellikle emniyet güçlerinin (Belki ordunun da) görüşlerini yazılarına yansıtmalarıyla, o informasyon kaynaklarından iyi beslenmeleriyle ünlü kimi yazarlar haftalardır inatla tekrarlıyorlardı. Özet ve öz olarak “Kürtlerle müzakerelerin başlayabilmesi ve yol alınabilmesi için PKK’nın sınırötesine çekilmesi önkoşuldur; bu adım atılmadan çözüm için müzakereye oturulamaz” demekteydiler. Aha size karşı öneri! Manav Sabri “Top sende gazetecim” dedi ama, top bende değil, AKP hükümetinde. KCK tutuklamaları ile berbat ettiği barışçıl çözüm olanak ve fırsatını yeniden yaratabilir. Bakalım Tuğluk’a (aslında İmralı’ya, Kandil’e) bir cevapları, karşı önerileri olacak mı? Yoksa “yok saymayı” mı yeğleyecekler; yani topu taca mı atacaklar? Hele biraz bekleyelim...