Koronavirüs pek çok ülkenin, kurumun, siyasetçinin boyasını da, cilasını da fena döktü. Hani neredeyse "Teşekkürler Koronavirüs" diyesim var.
Öyle ya, Koronavirüs salgını yaşamasaydık AKP’nin Reisi'nden dümen neferine kadar neredeyse bütün takımın beceriksizliği, "Bizden olmayan bizim düşmanımızdır" ilkelliği bu kadar ayan beyan olur muydu?
Öyle ya, bu salgın yaşanmasaydı, Koronavirüs salgınını "sürü bağışıklığı" denen alçaklıkla çözmeye kalkışan Boris Johnson’nun cilası bu kadar çabuk dökülür müydü?
Öyle ya, Koronavirüs olmasaydı Donald Trump nam kavuniçi zatın "Amerika’nın çıkarları önceliklidir" diye özetlenebilecek o bildik tutumu bu kadar dangalakça, bu kadar hödükçe uygulaması hemen herkes için aşikâr olur muydu?
Bu liste uzar gider. Ben ilk akla gelenleri sıraladım.
İlk akla gelenlerden olmasa gerek, çünkü Koronavirüs tartışmalarında pek üstünde durulmadı.
Soru çok yalın: Koronavirüs salgını Avrupa Birliği’nde neleri gösterdi?
Cevabı da -bence- pek yalın: Avrupa Birliği’nin de boyası, cilası sapır sapır döküldü.
Avrupa Birliği’nin tarihçesine kısa bir göz atmak bu yalın cevabı temellendirmeye yeter…
1952 Temmuz’unda Fransa, Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kurdular. Bugünkü Avrupa Birliği’nin (AB) fidesi bu örgüttü.
Tohum ise çok daha gerilere gidiyor. Victor Hugo’nun ütopyasına kadar. Daha 19. yüzyılın ortalarında Hugo kişisel ütopyasının adını koymuştu: Avrupa Birleşik Devletleri…
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu sınırları pek dar ve ekonomiden ibaret tek boyutlu bir örgütlenmeydi. Çok hızlı yürüdü ve büyüdü. Büyüme salt yeni üyelerin katıldığı bir nicel büyüme değil, sınırlı bir ekonomik anlaşmanın çok ötelerine yönelmiş bir nitel büyümeydi de. Kömür Çelik Topluluğu 1952’de Ortak Pazar’a dönüştü. Ardından Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET - 1957), Avrupa Birliği (AB - 1993) geldi…
Berlin Duvarı’nın yıkılmasının (1989) ardından Romanya, Bulgaristan, Macaristan gibi eski sosyalist sistem ülkelerini de içine alan Avrupa Birliği (AB), Avrupa’nın hemen tümünü kucaklayan ve artık ekonomik bir örgütlenme olmakla yetinmeyen bir genişlik derinlik kazandı. AB’yi iki temel sözleşme tanımlıyordu: Ekonomik yapısını Maastricht kriterleri, siyasal ve demokratik yapısını ise Kopenhag Kriterleri.
Pek çok Avrupalı aydın, düşünür, hatta siyasetçi için bundan sonraki adım Avrupa Birleşik Devletleri’ydi.
Sonra…
Sonra, 2020 Mart’ında Avrupa halkları Koronavirüs ile tanıştı.
Aralarındaki sınırları kaldırmış, tek para birimine geçmiş, tek hukuk sistemi hedefinde çok yol almış, ortak bir ordu kurulmasını tartışma gündemine getirmiş, "ortak bir kültürün Avrupası"ndan gururlanarak ("kibirlenerek" diye de okuyabilirsiniz) söz etmeye başlamış Avrupa Birliği’nde, Koronavirüs özellikle İtalya ve İspanya’yı hazırlıksız yakaladı ve çok sert vurdu.
Milliyetçi önyargı ve tercihlerden büyük ölçüde arındığını ileri sürüp öğünen, Polonya, Macaristan gibi yeni üyelerde milliyetçiliğin öne çıkmasına dudak büken ve çözülmesi gerekeni bir sorun gibi gören Avrupa Birliği, özellikle de hem en kıdemli, hem ağırlıkları ile "lokomotif ülke" diye anılanlar (Almanya, Fransa. Hollanda, Belçika) İtalya ve İspanya’ya kendileri dışında, uzaklarda iki ülke gibi baktılar. Avrupa’da her şeye maydanoz olan Brüksel bürokrasisi İtalya ve İspanya’da her gün daha hızlı tırmanan Koronavirüs felaketine seyirci kaldı.
İtalya’dan yükselen yardım çığılığı da günlerce cevapsız kaldı. Sonunda sözde kalmışa benzeyen bir "Özür dileriz. Yardımda geç kaldık"açıklaması duyuldu.
"Duyuldu da ne oldu" diye sormayın. Görünen, gözlenen o ki AB içinde, Koronavirüs'e karşı her koyun kendi bacağından asılıyor. Sınırlarda (ülke sınırlarında değil, AB sınırlarında) ortak bir koruyucu önlem alınmadı. Her AB ülkesi, kendi önlemini kendi aldı ve bir ortak önlemler demetinden söz etmek mümkün değil. Kimisinde sokağa çıkma yasağı devam ediyor, kimisinde çocuk yuvaları ve ilkokullar açılmak üzere.
Koronavirüs sınavında bir Avrupa Birliği’nden değil tek tek Avupa ülkelerinden söz edilebilir.
Avrupa Birleşik Devletleri, düşünün artık gerçeklecek olgunluğa ulaştığını düşünenler, umanlar bugün basit bir salgın hastalıkta bile "birlik"ten epey uzakta olunduğunu görüyor ve gözlüyorlar.
Peki, Koronavirüs, Avrupa Birliği’nin kendisi ile yüzleşmesini sağladı mı?
Bilmiyoruz.
Bildiğimiz, şimdilik sadece "Avrupa Birleş(eme)miş Devletleri"nden söz edilebilir.