Brexit cuma gecesi yürürlüğe girdi. Birleşik Krallık, Büyük Britanya ya da kestirmeden İngiltere artık Avrupa Birliği (AB) üyesi değil.
Zaten AB'nin eğreti bir üyesiydi. Euro kullanmamak, trafikte soldan gitmek, direksiyonu sağda arabalarda, AB ölçüleri yerine yerine kendi uzunluk ve ağırlık ölçülerini kullanmakta ısrarı sürüp gidiyordu. Açıkça söylemese de "Ticarette, alışverişte varım, ama Avrupalılık ortak paydasında birleşmekte hayır" demekteydi.
Şimdi bu kalktı. Artık İngiltere yarım yamalak da olsa bir AB ülkesi değil. İngiliz gazetelerine bakılırsa bu "milli bir başarı". Halâ sömürge döneminin düşlerini kuran, sömürgeleri sayesinde refaha kavuşan, sömürü çağı kapanınca "Commonwealth" adı verdikleri, eski sömürgelerinde gevşek bir örgütlenme modeliyle ekonomik çıkarlarını sürdürmeye çabalayan kibir kumkuması İngiltere bundan sonra nereye gider, nasıl gider, ekonomisi nasıl ve ne kadar yürür belli değil. Ama sağ ve sığ populist bir iktidarı oylarıyla iktidara getirdikleri ve referandumda az farkla da olsa AB'den çıkmayı kabul ettiklerine göre bu artık onların sorunu.
Ama bir soru daha var: Peki bu AB'nin de sorunu değil mi?
1951'de, İkinci Dünya Savaşı'nın henüz dumanı tüterken ve Avrupa'nın neredeyse tümü yıkıntılar içindeyken Belçika, Federal Almanya, Lüksemburg, Fransa, İtalya ve Hollanda'nın oluşturduğu "Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu" (AKÇT) bugünkü Avrupa Birliği'nin atası sayılır. Onu, uluslararası ilişkilerde alışılmadık hızlı adımlar izledi. AKÇT önce Ortak Pazar'a. Sonra Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) ve sonunda (1991) Avrupa Birliği'ne dönüştü.
2002'de Avrupa Birliği'nin ortak para birimi Euro'ya (Avro) geçmesiyle birlikte artık son adıma yaklaşıldığı düşünüldü: Avrupa Birleşik Devletleri…
Etnik ve ulusal kimliklerin önemsizleştiği, Avrupalılık ortak kimliğinde birleşilen bir ulusötesi (uluslararası değil ulusötesi) halklar buluşması: Avrupa Birleşik Devletleri….
Milliyetçi önyargıları tarihe gömen bir buluşma heyecan yaratıyordu. Şakalar üretiliyor, Amerika Birleşik Devletleri ile karışmaması için bu yeni oluşuma nasıl bir ad verileceğine ilişkin anketler, yarışmalar düzenleniyordu.
Bu ulusötesi birlik'te buluşma coşkusu 2004 yılında, Avrupa Birliği'nin tarihindeki en büyük genişleme dalgasını doğurdu..Çek Cumhuriyeti, Estonya, GKRY, Letonya, Litvanya, Macaristan, Malta, Polonya, Slovakya ve Slovenya Avrupa Birliği'ne katıldı. Bunu 2007'de Bulgaristan ve Romanya, 2013'de Hırvatistan izledi. Avrupa Birliği 28 ülkeden oluşan yeryüzünün en büyük ekonomik gücü olmuştu.
O yıllarda bu ekonomik gücü öncelikle vurgulayanlara soldan ve yeşillerden bir düzeltme geldi: Yeryüzünün en demokratik siyasal birliği…
Güzel bir düştü. Hızla düşten gerçeğe yol alan bir düş.
Gel gör ki insanlık ırmağı ağır akıyor ve menderesler çizerek akıyor. Ege çocukları "menderesi" iyi bilir. Su hep ileriye akar ama geri gidip, yeniden ileriye akıp, sonra belki daha büyük bir yarım çember çizerek daha da geriye giderek, sonra yeniden ileriye akar…
Avrupa Birliği'de şu anda büyük, çok büyük menderesler çiziyor. Üye ülkeler arasındaki derin ekonomik farklılıklar, kalifiye işgücünün dağılımındaki dengesizliklerin yol açtığı işgücü fiyatındaki farklar, göğüslenemeyecek, sindirilemeyecek ölçülere ulaşan mülteci akınları Avrupa Birleşik Devletleri'ne giden yolda derin ve aşılması hayli zor çukurlar yarattı. Ulusötesi olarak tanımlanan AB'de "milliyetçilik", "ulusal çıkarlar" gibi çöpe atıldığı sanılan terimler ve kavramlar gitgide sık duyulur oldu. Macaristan'da, Polonya'da, İtalya'da, İngiltere'de, Almanya'da Avrupa Birliği'nin "ruhu"na aykırı siyasal akımlar güç kazandı. Brexit bu adımlardan biri ve sadece biri.
Bu büyük gerileme, bu "menderes" kavramının sınırlarına dayanmışa benzeyen geri adımlar ne kadar sürer?
Kof umutlar saçmayacaksak sorunun cevabı için "Belli değil" demek daha doğru.
Peki Avrupa Birleşik Devletleri hedefi, düşü, kimilerine göre "ütopyası" sona mı erdi?
Avrupa Birliği "Şirketler Avrupası" olarak kaldıkça, "emeğin Avrupası"na sıçrayamadıkça son sorunun cevabı da "Belki" olsa gerek…