Yazarlık hünerim daha nezih, daha temiz bir anlatımı beceremiyor...
Yazarlık hünerim daha nezih, daha temiz bir anlatımı beceremiyor. Susurluk’ta kamyon Mercedes’e çarptığında umutlandık. Günler boyu evlerinin pencerelerini ateş böcekleriyle süsleyenler umutlandı. “Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” dendi ve buna inanıldı; en azından inanılmak istendi; bu inançla kollar sıvandı. Gel gör ki devletin tepelerinde üstlenen, binlerce yıllık doğu despotizminin mirasıyla donanmış, Anayasayı iplemeyecek kadar küstah ve pervasız, kan akıtmış, pisliğe bulaşmış, seçilmiş seçilmemiş, üniformalı üniformasız zifiri karanlık güçler Susurluk’la ve Susurluk’ta doğan umudu boğmayı başardılar. “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” dendi ve Türkiye bağırsaklarını temizleyemedi. Susurluk üç beş tetikçi ile kapandı gitti. Devletin resmi raporunda (Kutlu Savaş Raporu’ndan söz ediyorum) hemen her şey ayan beyan sergilendi. Ama devletin iplerini elinde tutanlar Susurluk’u örtbas etmeyi başardı. Yurttaş yenildi... O iğrenç pislik ülkenin bağırsaklarında kaldı. * * * Ergenekon süreci ile birlikte ülkenin önüne bağırsaklarını temizlemek için yeni ve güçlü bir fırsat çıktı. İktidarın ipleri tıpkı Susurluk döneminde olduğu gibi yine bir tutucu gücün elindeydi (ve hâlâ elinde). Üstelik Ergenekon’un kapsamı Susurluk’un çok çok ötesindeydi ve oy yüzden karşı direnç, örtme, karartma, önemsizleştirme, sulandırma çabaları da bir o kadar güçlüydü. Ülkenin tepesine çöreklenmiş, siyasal islamcı ideolojiyle vahşi kapitalizmin günümüzdeki adı neoliberal ekonomi politikalarını harmanlayan AKP’yi demokrasi minderinde yenmenin zahmetli, kahırlı, yorucu yolunu gözü yemeyip darbelerden medet uman milliyetçi-ulusalcı cephe de az ya da çok bu koroya eklemlendi. Ülkedeki kamplaşma yargı erkini de tepeden tırnağa sardığından Ergenekon bağlamında ülkenin bağırsaklarında biriken ve demokrasiyi de, adaleti de, özgür düşünceyi de zehirleyen pisliklerden temizlenme olanağı sendelemeye başladı. İktidar partisinin rövanşist (=intikamcı) güdüleri Ergenekon sürecini kirletmeye başladı. Ergenekon sürecinin sonuca ulaşmasından ölümüne ürken güçler, engelleme çabalarında akla hayale gelmeyecek yöntemlere pervasızca başvurarak, psikolojik savaşın bütün imkânlarını kullanarak Ergenekon sürecini önemsizleştirme, anlamsızlaştırma yolunda azımsanmayacak adımlar attılar, atıyorlar. Gel gör ki bağırsakların da bir taşıma sınırı, kapasitesi var. Pislik dolu bağırsaklar boşaltılmayınca patlar. Patladı da... Herkesi şaşkına çeviren, “Taciz… Bant... Kaset... Dinleme kaydı... Kılıçdaroğlu komplonun parçası... Cemaat saldırıyor... Ama darbeciler de saldırıyor... Hedef CHP... Hayır hayır AKP... Yok canım Baykal... Yok hayır hedef Baykal değil, Kılıçdaroğlu... Yok yok asıl büyük balık Erdoğan’dı... O yalan söylüyor... Hayır yalan söyleyen asıl öteki... Bence hepsi... Olur mu, bizimkiler doğru, ötekiler yalancı...” sayıklamaları, atışmaları, it dalaşları derken ortalığı saran bu iğrenç koku işte boşaltılmayan, boşaltılamayan bağırsaklardan ortalığa saçılan pislikten ibarettir... Anlaşılan bağırsaklar tümüyle patlamadan ülke temizlenmeyecek. N’apalım... Biz de tıkarız burnumuzu daha özgür, daha adil, daha demokratik ve daha temiz bir Türkiye için dövüşmeye devam ederiz...