Yine şu kimyasal silah ikiyüzlülüğünü yazacağım.
Taktın, diyeceksiniz.
Evet taktım.
Dahası iğreniyorum…
Gelin İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague denen zatın dünkü demecinden bir alıntıyı birlikte okuyalım.
Aynen aktarıyorum:
"Kimyasal silahların 21. yüzyılda cezasız bir şekilde kullanılması ve sonuçlarının olmaması fikrine izin veremeyiz. Dolayısıyla güçlü bir tepki verilmesinin çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bu ister Esed olsun veya kendi halkını katleden başka insanlar olsun, kimyasal silahlar kullanmak çizgiyi aşmaktır. Dünya bu çizgi aşıldığında tepki verir."
Bu cümle dünyaya, özellikle İslam dünyasına ha bire ders veren, ülkesini „ileri demokrasinin“ beşiği olarak tanımlayan birinin zihniyetini olanca açıklığıyla yansıtıyor.
Bu sözlerin neresinden tutmalı, neresini tırmıklamalı bilemiyorum. Hele şu cümlecik:
"...ister Esed olsun veya kendi halkını katleden başka insanlar olsun, kimyasal silahlar kullanmak çizgiyi aşmaktır…"
Bu sözlerden ne anlaşılır? Daha doğrusu "Kendi halkınızı katledebilirsiniz. Ama kimyasal silah kullanıp çizgiyi aşmamak şartıyla"dan başka ne anlaşılır?
Adam haklı ve söylediği çok doğru. Mesela 1994’de Ruanda’da 800 binden çok Tutsi ve ılımlı Hutu yokedildi. ABD ve İngiltere’nin belirleyici ağırlık taşıdığı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi seyirci kaldı. Dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Koffi Annan ne yapmaları gerektiğini soran Barış Gücü komutanına "Müdahale etmeyin. Kendinizi korumakla yetinin" dedi.
Bu böyle oldu çünkü…
Çünkü ırkçı Hutular kimyasal silah kullanmamışlardı !..
Başka örnekler sayayım mı ?
Örneğin Çad’daki iç savaştan; 2012’de Myanmar’da Budist saldırganların öldürdüğü binlerce Müslümandan; Sudan’da Tayyip Erdoğan’ın yakın dostu, darbeci general Ömer el Beşir’in ülkenin güneyindeki Hristiyanları yokedişinden; daha bir kaç hafta önce Rojova’da (=Suriye Kürdistanı) gözü dönmüş, kana susamış, insan ciğerine acıkmış El Nusra haydutlarının Nusayri (Arap Alevileri) ve Kürt kızlarının önce ırzına geçip sonra kellerini uçurduklarını, Kürt köylerinde ölüm saçtıklarını…
Bu cankırımlara karşı ABD’den, İngiltere’den, batı başkentlerinden caydırıcı bir itiraz sesi hatırlayanınız var mı ?
Ama bu doğal. Çünkü oralarda kimyasal silah kullanılmadı yani çizgi aşılmadı ?
Ne çizgisi bu ?
Cevabım var. Ama okuyamıyorsunuz; çünkü biplenmemek için kendim bipledim.
* * *
2003 Mart’ıydı.
ABD ve İngiltere elele, Saddam’ın Halepçe’de daha 1998’de Irak yurttaşı Kürtlere karşı kimyasal silah kullandığında bu cankırımını kaypak protestolarla geçiştirdiklerini unutmuşlar, Halepçe’den beş yıl sonra Saddam’ın kimyasal silahlara sahip olduğu ve yenilerini ürettiği gerekçesiyle savaş jetlerine Irak halkının üstüne bomba kusma emri vermişlerdi.
Türkiye’nin "amasız, fakatsız barış"ı savunanlarından bir avuç aydını kimse kimseyi çağırmadan bir işhanı odasında bir araya geldiler.
Kömür gözlü, kömür saçlı ve çok yakışıklı bir Ermeni söz aldı:
- Terörün gücüne ve gücün terörüne boyun eğmeyeceğimizi bütün Türkiye’ye ve dünyaya göstermeliyiz…
Masanın çevresindekilerden biri sordu:
- Hrant tamam da bunu becerebilir miyiz, gücümüz yeter mi ?
Yakışıklı Ermeni duraksamadan cevapladı:
- Başarırız. Barış eşekleri olmayı becerirsek başarırız. Barış eşeği. Yani yakınmadan, yorulmadan, karşılık beklemeden yük taşıyan bir barış eşeği olursak, barışı taşıyabilir, barış bayrağını yükseltebiliriz…
On iki barış eşeği bir aradaydı. Sonra elli oldular, yüz, bin, on bin…
Irak Dünya Mahkemesini kurdular. Dünyanın (Ülkenin değil dünyanın) en seçkin aydınları İstanbul’da başını ABD ve İngiltere’nin çektiği yalanlar üstüne kurulmuş bir savaşın suçlularını gıyaplarında yargıladılar; gıyaplarında mahkum ettiler.
Türkiye’deki barış yürüyüşleri, barış mitingleri dünya medyasında ilk haber olarak yer aldı
Barış eşekleri Türkiye’nin ABD ve İngiltere’nin safında Irak halkına yönelen kirli ve kanlı bir savaşa katılmasını önleyen (sahiden önleyen) güçler arasında yer aldı.
* * *
Bugün Suriye ekseninde yine kirli ve kanlı bir savaşın eşiğindeyiz. Suriye’nin geleceğini Suriye halkının değil kendilerinin belirleyebileceğini iddia eden; barışın değil siyasal, ekonomik, dinsel, mezhebi çıkarlar peşinde koşanlara karşı barış eşeklerine ihtiyaç var.
Hemen ve şimdi…