Başlıktaki soruya siz ne cevap verdiniz elbette bilemem. Ama benim cevabım...
Başlıktaki soruya siz ne cevap verdiniz elbette bilemem. Ama benim cevabım pek yalın: Yargılansın da, nerede yargılanırsa yargılansın. Ama tutuksuz yargılansın! Aaaa!.. Başbakan da dün akşam böyle dedi. Yani ikimiz eş zamanlı olarak aynı yargıdayız... Ama dert etmiyorum. Bozuk bir saat da günde bir hatta iki defa zamanı doğru gösterir. (Benim saat sapasağlam. Hiç aksamaz...) Başbuğ’un tutuksuz yargılanmasını ne bilinç altlarında militarizmi ve militarist yöntemlerle ülke yönetimini capcanlı yaşatanların gerekçesi ile ne de “Koskoca Genelkurmay Başkanı da tutuklanır mı yav” ezikliği içinde “Yasalar önünde herkes eşittir” evrensel ilkesinden habersizler gibi düşündüğüm için istiyorum. Emekli generâl Başbuğ’dan hoşlanmadım ve hoşlanmıyorum. Bu kibir küpü; konuşmalarında Adorno, Horkheimer, Walter Benjamin gibi düşünürlerin adlarını geçirip sanki sahiden de gelişkin bir kültür düzeyi varmış gibi görünmeye meraklı; demokrasiye saygısı olmadığını defalarca kanıtlamış, iki hafta önce söylediğini iki hafta sonra yalayacak kadar pişkin birini niye seveyim, destekleyeyim ki? Ama yine de emekli generâl Başbuğ nerede yargılanırsa yargılansın ama tutuksuz yargılansın. * * * Peki başlıktakine benzer bir soru daha: Büşra Ersanlı nerede yargılansın? Cevabım yine pek yalın: Bir an önce yargılansın ama ille de tutuksuz yargılansın. Peki Ahmet Şık, Nedim Şener, Ragıp Zarakoğlu, Ayşe Berktay, tutuklanma gerekçesi poşi takmak olan Cihan Kırmızıgül, KCK çuvalının içine doldurulan gazeteci arkadaşlarımız, demokratik haklarını kullanıp bir bakanı (ya da bakmayanı) protesto ettikleri için tutuklanmış sayılarını bilmediğim ve adlarını buraya sığdıramayacağım üniversite öğrencileri, Hopa’da Başbakanı protesto... Yok olmayacak, vazgeçtim. Hepsini sayarsam bu Tırmık, İstanbul telefon rehberine dönecek. İyisi mi tersten tanımlayayım: Mesela Danıştayı basıp adam öldürenler; MGK talimatıyla Kürt işadamlarını yok edenler ve bu emri verenler; JİTEM’in başında ya da kıçında yer alıp can alanlar; mafya çeteleriyle sarmaş dolaş suç örgütü oluşturmuş, cinayetler işleyen, haraç alanlar... Yok, böyle de olmayacak. Onlar da bir telefon rehberi dolduruyor... Ama söylemek istediğim de sanıyorum ve umuyorum anlaşıldı. Somut olarak suç işleyenler ve işledikleri iddia edilen suçlara ilişkin delilleri karartma ihtimali ve imkânı olanlar hariç herkesin tutuksuz yargılanmasından yanayım. * * * Böyle düşünüyorum çünkü... Bir kere bizde çok hantal işleyen, hatta işlediğinden emin olamadığımız yargı aygıtı yüzünden, tutuklananlar hüküm giyseler alacakları cezadan daha çoğunu hapishanede geçirdikleri için tutuksuz yargılansınlar. Her zaman “Büyük Türk devleti güçlüdür” diye kostaklananlar, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılanların “kaçmamalarını” sağlamakla yükümlüler. Ama daha önemlisi tutuklama kararının evrensel hukuk ilkelerine uygun gerekçesi belli: Delilleri karartma olanağı, imkânı ve kaçma ihtimali olanlar tutuklanır. Geri kalanların tutuksuz yargılanması esastır. Ülkemizdeki yargı sisteminde ise bu ilke tersinden işliyor. Yargıda pek çok şey ters işliyor, biliyorum. Ancak onları hemen düzeltmek besbelli ki mümkün olmayacak. Ama hiç olmazsa tutuklama kuralı doğru işlesin. * * * Peki yine de bir yolunu bulup kaçarlarsa? Ergenekon sanıklarından Bedrettin Dalan kaçtı; Turhan Çömez kaçtı, tuğgeneral Levent Ersöz kaçtı (sonra yakalandı); tümgeneral Mustafa Bakıcı kaçtı. Peki kamu vicdanı bu kaçanlar için ne düşünüyor? Yani İlker Başbuğ ya da benzerleri tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldıklarında kaçarlarsa ne olur? Bence iyi olur. Kimin için ve ne için iyi olacağını herhalde kendiniz kolayca bulur çıkarırsınız değil mi?