İçeride iseniz, hele adalet arayışlarınız sonuçsuz kalmış ve son çare olarak bellediğiniz, bildiğiniz, öğrendiğiniz yola başvurmuş, bedeninizi mermi yapıp namluya sürmüş ve açlık grevindeyseniz, dışarıdakilerin sizinle, eyleminizle yakından ilgilendiğini, daha duyarlı olanların yüreklerinin sizinle birlikte attığını düşünürsünüz.
Büyük ölçüde yanılırsınız.
"Dışarı"da hayat bütün hoyratlığı, acımasızlığı, duyarsızlığı ile akıp gitmektedir.
İnanmadınız?
Peki art arda sorular sıralasam; mesela şöyle sorsam:
- Helin Bölek adı size ne anlatıyor?
Bu soruya acaba kaç kişi doğru cevap verdi?
Sadece doğru cevap verenlere sorsam:
- Bu genç kadın neden ölüm orucu denen bu eylemi seçti?
Acaba kaç kişi doğru cevap verir?
"Doğru cevap" dedim, cevap verenin kendi aklından geçen, kendi tahmininden, kendi yorumundan kaynaklanan cevap değil. Helin Bölek’in kendi dilinde, sesinde açıklanan ölüme yatma sebebi neydi?
51 milyonu bulduğu ile övünülen "sosyal medya kullanıcıları"nın kaçı bu sorulara "doğru"dan vazgeçtim "aşağı yukarı doğru" cevap verebilirler dersiniz?
"Dışarı"da hayat bütün hoyratlığı, acımasızlığı, duyarsızlığı ile akıp gitmektedir" derken, işte tam da bu durumu kastettim.
Grup Yorum’un emekçilerinden Helin Bölek 288 gün direndi ve sonra bu dünyadan ayrıldı.
Grup Yorum’un kıdemli emekçilerinden, bas gitarist İbrahim Gökçek bugün ölüm orucunun 312. gününü doldurdu.
Grup Yorum’un müziğindeki siyasal tercihler göz önüne alınırsa anlamak zor değil. Bu ölümler AKP iktidarının, onun iktidar ortağı MHP’nin elbette umurunda değil. Ölüm orucuna yatanların ölümü onları olsa olsa mutlu eder.
Bu tek adam diktatörlüğüne tümüyle varmak üzere olan, parlamentoyu ve hukuk devletini yok etmenin son adımlarını atan iktidar koalisyonuna (AKP, MHP, Vatan Partisi ve destekçilerine) muhalefet etmeyi iktidar elebaşılarına laf yetiştirmekten ibaret bir çene didişmesine döndürenlerin de "Bu gencecik insanlar niye ölüme yatar" sorusuyla ciddi bir ilgileri yok. Olsa olsa yasak savma kabilinden bir kaç cümlecik…
O kadar…
Grup Yorum’u bir emekçisi (Helin Bölek) öldü. Öteki (İbrahim Gökçek) ölüme çok yaklaştı.
Mesleğimizin onurunu kurtaran birkaç gazete, haber sitesini bir yana bırakırsak medya denen ve halkın haber hakkını ete kemiğe büründürmekle yükümlü kurumlarda tıs yok.
Mesleğimizin onurunu koruyan ve kollayan az sayıda meslektaş dışında medya prensleri, baronları, kontları, lordları, elebaşıları için de bu ilgilenilecek, üstünde durulacak, bir daha, bir daha yazılacak bir konu değil.
Oysa gazeteci yazdıkları kadar yazmadıklarından da sorumludur.
Yükümlüğümüz. ödevimiz, görevimiz halkın haber alma hakkını ete kemiğe büründürmek ise İbrahim Gökçek’in 312. günde artık fısıltıyla çıkan sesini halka ulaştırmakla yükümlü değil miyiz?
O "sesi" özetlemek bile İbrahim Gökçek’e saygısızlık. Aynen aktarıyorum. Tümünü, dikkatle okumanızı öneririm, tıklayın.
Helin Bölek, İbrahim Gökçek neden bedenlerini mermi yapıp namluya sürerler?
Ya da İbrahim Gökçek’in o yürek yakan cümlesiyle soralım:
"Bas gitarımı aldılar, kendimi ifade için bedenimi enstrüman yaptım."
Neden? Ne istiyorlardı da uğruna ölüme gittiler, gidiyorlar?
Kısaca aktaracağım. Özet filan değil. İstekleri zaten çok kısa ve yalın.
Ne çok şey istediklerini kendiniz görüp kavrayın. "Bu istekler yerine getirilirse memleketin bekası ortadan kalkar mı; Türkiye bölünür, parçalanır, yok mu olur" sorularına kendiniz cevap verin.
Grup Yorum öncelikle üç yıldır devam eden konser yasaklarının son bulmasını, grup üyelerine yönelik davaların düşürülmesini, İçişleri Bakanlığı'nın haklarında çıkardığı yakalama kararlarını kaldırmasını ve faaliyetlerini yürüttükleri İdil Kültür Merkezi'ne yönelik baskınların son bulmasını talep ediyor.
Bu kadar…
Evet bu kadar…