Bitmek üzere olan, hatta bitmiş de ufak tefek düzeltmeler yapmakta olduğum yazıları çöpe attığım çok az oldu. Hatırlamakta zorlandığım kadar az…
Bu ikinci gün. T24'te ikinci günü de pas geçtim. Oysa önceki gün de, dün de "Tırmık"ları hemen hemen bitirmiştim.
Evet, hemen hemen bitirmiştim ve ikisini de çöpe attım.
Boğaziçi Üniversitesi'ne polisin sille tokat, tekme, yumruk, cop daldığı saatlerde Reddit olayından yola çıkıp küresel finans sermayesinin kirli ve kanlı yüzü üstüne yazmak bana yakışıksız en azından zamansız geldi.
CHP'den istifa eden, ederken özellikleri safkan birer "Türk milliyetçisi" olmaktan ibaret üç milletvekili üstüne yazmak da yakışıksız olacaktı. Çünkü Boğaziçi öğrencilerinin ve hocalarının şiddet kullanma yanlışından hep uzak kalmış direnişinden yeni bir gezi direnişi doğabileceği paniği ile bir yandan yalanının kuyruklusuna sığınıp bir yandan buyrukları altındaki devletin zorba gücünü işe koşanlar mide bulandırıcı fetvalarına fetva eklerken başka ne yazabilirdi ki?
Bitmek üzere olan o yazı da çöp sepetine pike yaparak düştü.
Geldik bu güne…
Önce Reis konuştu. Partisinin aynı gün toplanan Adana, Antalya, Bursa ve Muğla İl gençlik kongrelerinde Koronavirüs salgını yüzünden "şahsı" olarak değil, "şahsının görüntüsü"yle Ankara'dan seslendi ve şecaat arzetti: "Bu salgına rağmen tıklım tıklım bu salonları haftanın başında oralarda buluşmayı sağladığınız için çok teşekkür ediyorum" buyurdu.
Cümle düşüktü ama "Partimiz uğruna bol bol Covid-19 virüsü kapabilirsiniz" mesajı açıktı.
Ardından hamasetin daniskası eşliğinde "Şahsımın atadığı rektörü" kabul etmeyen Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine yüklendi. Şu dillerine doladıkları "LGBTİ+ gençliği" teranesiyle yetişkin insanların cinsel kimliklerine yüklendi. Kendisinin benimsediği değerlerini herkesin (hepimizin) kabul etmesi gerektiğine iman etmişti.
Reis yüklenir de "adamları" susar mı? "Şahsı"nın yüksek fikirlerini ve benimsediği değerleri yinelemek, şeddelemekle görevli iletişim başkanı yumurtladı. Yok, yanlış oldu, yumurtlamadı tweet'ledi. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki LGBTİ+ Çalışmaları Aday Kulübü'nün adaylık statüsünün çakma Rektör Melih Bulu tarafından kaldırıldığını söyledi ve ekledi:
"Kutsal değerlerimizi ayaklar altına almaya çalışanlara karşı üniversite yönetimi meşru bir tasarrufta bulunmuştur. Olay bundan ibaret."
Önce kuyruklu bir yalan vardı. Adaylık statüsü kaldırılan LGBTİ +Çalışmaları Kulübü değil, Sanat Çalışmaları Klubü'ydü.
Daha vahimi, Fahrettin Altun da kendi kutsal değerlerinin hepimizin değeri olduğuna inanmış. Hem de kutsal değeri.
Boğaziçi öğrencilerinin kutsal filan olmayan ama insanlık için kutsal ötesi önem taşıyan değerleri var: Özgürlük, adalet, gerçeği sürekli arama, önlerine konan her bilgiyi ezberleyip yutmadan sorgulama gibi değerleri.
Yalan üstüne yalan dedik a…
Bir polis memurunun gençlere "aşağı bak, aşağı bak" demesi üzerine Twitter'daki gündemin tepesine tırmanıveren "#AşağıBakmayacağız" tweet'lerine karşı polisten resmi yalan geldi. Açıklamaya göre "Aşağıya aşağıya" demiş ve "aşağı bak" dememiş.
Bu yalanın mumu yatsıyı beklemedi. İnternet, polisin "Aşağı bak, aşağı bak" diye böğürdüğü video ile dolup taştı.
Şecaat arzederken yakayı ele verme kuyruğuna katılmakta valilik de geri kalmadı. Valiliğin açıklamasının o bölümünü aynen aktarıyorum:
"…108 şüpheliden 7'sinin Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olduğu, 101 şüphelinin Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olmadığı, 15 şüphelinin de üniversite düzeyinde eğitim görmediği, Rektörlük binasının ablukaya alınması nedeniyle gözaltına alınanlardan 50 şüphelinin Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olduğu, 1 şüphelinin de başka bir üniversitenin öğrencisi olduğu tespit edilmiştir…"
İstanbul valiliğinin bu açıklamasına ne nedir?
Ben "Eee. N'olmuş öyleyse vali bey?" demekten yanayım.
Ne yani bu ülkenin yurttaşları, hele hele gençleri Boğaziçi Üniversitesi'nde devletin zorba gücü kol gezerken tribünde oturup çekirdik mi çitleyeceklerdi? Elbette o gençlerle dayanışma içine girdiler. Bunda suç olan nedir valilik bir açıklasa da bilsek.
Yani gülsek…
Günlerdir kaynayan cadı kazanları Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini ve hocalarını "Bizim değerlerimizi benimseyeceksiniz, yoksa döveriz" demekte.
Kâbe görüntüsü olan bir posterin yere serilmesinden LGBTİ+ Kulübü'ne, direnen öğrencilere, rektöre sırt dönen hocalara kin kusan; yardımcı ya da danışman bile bulamayan çakma rektörün içine düştüğü yürekler acısı durumu bir türlü sindiremeyenler bir "kutsal değer, inançlara karşı işlenen suç" mavalı ile beyin yıkamaya çabasındalar.
Onlara cevabı yine Boğaziçi öğrencileri verdi. Dün bütün gün T24 ekranındaydı. Bugün artık ekrandan düşmüş olabilir.
Boğaziçinin inançlı öğrencilerinin olup bitene cevapları hak edenlerin, özellikle yalancıların suratlarında bir tokat gibi patlıyor.
Görmediyseniz seyredin, seyrettiyseniz bir daha seyredin. Ben öyle yapıyorum ve bu bana iyi geliyor. Size de iyi gelecek. Haydi tıklayın.