Önce iyi haber.
120 saat süreyle Kuzey Suriye'de "şey" olmayacak. Bunu ABD Başkan Yardımcısı Pence dün gece televizyonda ilan etti.
Bu beni sevindirdi. 120 saat boyunca kuzey Suriye'de "şey" olmayacağına göre dokuz gündür buzdolabının derin dondurucu bölümüne tıkıştırdığım, oysa bu günlerde çok ihtiyacım olan, Tırmık yazarken ha bire elimin gittiği ve sonra neme gerek deyip sildiğim, yerine başka birşeyler bulduğum birçok kelimeyi yeniden sözlüğüme alıyorum. En azından 120 saat boyunca.
Artık bir yazıda, meselâ "İkinci dünya harekâtı" yerine korkmadan "İkinci Dünya Savaşı" diyebileceğim.
Meselâ "2019 yılında başka bir ülke toprağını…" diye başlayan ve korkudan devamını getiremediğim bir cümleyi "…işgal etmek uluslararası hukuka göre suçtur" diye tamamlayabileceğim.
Meselâ geçenlerde yazıp sonra telaşla sildiğim "Bu çağda fetih rüyaları görenler sahiden de uyuyorlar demektir ve uyandırıldıklarında kendilerini berbat bir durumda bulacaklar" cümlesini en azından şu 120 saat içinde yazabilirim herhalde…
Hele "Konuşurken ha bire "Kürt kardeşlerimiz deyip aslında Kürt yurttaşlarımızı harbiden düşman olarak görenler kimi kandırdıklarını sanıyorlar ki" gibi bir soruyu günlerdir kafamın içinde döndürüyor ve çıkmaya kalktıkça geri tıkıyordum. Artık buna gerek yok. En azından 120 saat boyunca böyle bir cümle kurabilirim…
Keza, "Trump saat başı farklı fikirlere saplanıyor. Oysa bizimki sabit fikirli. Kendisini İslam dünyasının doğal lideri olarak görüyor ve hemen her defasında 'Hadi be sen de' cevabı almasına rağmen bu sabit fikirden sapmıyor" dersem başıma her bir bela gelmez değil mi? Bence en azından 120 saat boyunca gelmez…
Eh, bugünlerde bu bal gibi iyi haberdir.
Mutluyum…
* * *
Şimdi kötü haber.
Önceki gün önemli ve etkili sivil toplum kuruluşlarından DİB (Demokrasi İçin Birlik) görevlerinden alınıp yerlerine kayyım atanan Mardin, Diyarbakır ve Van belediye başkanlarının katılımıyla demokrasiyi birlikte savunmak konulu bir kapalı salon toplantısı düzenlemişti.
OHAL ve sıkıyönetim olmayan, Anayasası askıya alınmamış Türkiye'de, onun bir kenti olan İstanbul'da, o kentin valisi olan devlet memurunun buyruğu ile bu kapalı salon toplantısı güvenlik gerekçesiyle yasaklandı.
Bir tanıdık kara mizaha başvurdu, "Sevinelim" dedi ve ekledi, "Hiç olmazsa güvenlik filan diye bir gerekçe göstermiş. Ya 'Paşa gönlüm öyle münasip gördü' deseydi daha mı iyiydi?"
Dün ise Hrant Dink Vakfı'nın düzenlediği, vakfın toplantı salonunda yapılacak "Kayseri ve Çevresi Bilimsel Konferansı" İstanbul Valisinin buyruğu ile ve yine güvenlik gerekçesiyle yasaklandı.
Tarihte Anadolu'nun etnik ve dinsel bağlamda en renkli bölgelerinden biri olan Kayseri'yi konu alan bir konferans elbette Kayseri'de yapılmalıydı. Zaten öyle yapılacaktı. Ancak Kayseri'de de bir vali var ve o vali de güvenlik gerekçesiyle konferansı yasaklamıştı. Konferans mecburen İstanbul'a alındı ama İstanbul Valisi de yasak zincirine bir ilmek daha attı.
Böylece ülkemizin güvenliği ileri görüşlü devlet adamları ("devletin adamları" diye de okuyabilirsiniz) tarafından korunmuş oldu.
Ama bu yine de kötü haber. Çünkü yarından sonra bizim evde yakın arkadaşlarımızla buluşup evin küçücük kapalı salonunda yemek yiyeceğiz ve sohbet edeceğiz. Hepimiz okuyup yazmış adamlar ve kadınlarız. Sohbetimizin arasına siyaset filan karışması olasılığı yüksek.
Acaba güvenlik gerekçesiyle Ankara ya da Kayseri ya da Yalova "şeyleri" bizim evdeki kapalı salon buluşmasını yasaklarlar mı?
O kadar hazırlık yapmıştık. Onca zahmet boşa mı gidecek?..