Binbir dertle boğuşurken, işsizlikten kavrulurken, işsiz kalma korkusundan uykusuz geceler geçirirken, çıldırmış fiyatlarla, çarşıda pazarda kol gezen pahalılıkla baş edemezken, ay sonunu değil hafta sonunu bile getirmekte zorlanırken, Suriye bataklığı yetmezmiş gibi şimdi de Libya bataklığı için atılan savaş naralarından ürperirken…
Yeni bir saldırı alanı buldular ve…
Yok, son cümle yanlış oldu. Düzeltiyorum: Eski bir saldırı alanını ısıtıp yeniden ortalığa sürdüler.
Saldırıyı önceki gün AKP Reisi başlattı. Yine bir toplantı, o toplantıda bir kürsü ve o kürsüde bir mikrofon buldu ve başladı inciler döktürmeye:
"Genç yaşta maalesef evlenmiyorlar. Çoğu 30'u aşkın evleniyor ya da evde kalıyor. Böyle bir şey olabilir mi ya!"
"Olabilir ya(v). Hem bundan sana ne" diye doğru cevabı yapıştıran çıkmadı. Ama Facebook ve Twitter'da söylenmesi gerekeni hınzır bir mizahı kullanarak veren kadın ya da erkek çok kişi oldu. Ancak epey de "Bu asgari ücretle nasıl evlenelim" ya da "İş bulup çalışamadıktan sonra nasıl evlenelim" yollu Facebook, Twitter mesajları vardı. CHP sözcüsü Faik Öztrak bile aynı tuzağa düştü "Eli doğru dürüst ekmek tutmayan gençler nasıl evlenecek. İş sorunu çözülmeden eş sorunu nasıl çözülecek" diye sormayı yeğledi.
Yani asgari ücret iki katına çıkarılsa, bir de iş bulsalar gençlerin hemen evlenmeleri mi gerekiyor?
Evlenip evlenmeyeceğine ya da kaç yaşında evleneceğine kadın ya da erkek karar verir. Onun dışındakilere de lâf düşmez; "Sana ne" denir geçilir… Cumhurbaşkanı seçildim, iktidar partisinin reisi oldum diye kendine lâf düştüğünü sananlara da verilecek cevap aynıdır:
-Sana ne?
Hani "İmam öksürürse, cemaat nezle olur" diye bir halk deyişi var ya (Yoksa başka türlü müydü o halk deyişi? Neyse önemli değil), işte o halk deyişi uyarınca baş imam öksürünce alt imam, yani Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hemen ertesi gün konuştu, Çok okkalı görüşlerini çok okkalı cümlelerle dillendirdi:
- Geçmişte aile başına düşen çocuk sayısı dörtler, beşlerle ifade edilirdi. Ama şimdi ikilerde. Bunu ikinin altına düşürmememiz lazım. Mutlaka ikinin üzerinde, üç, dört gibi geliştirerek nüfus yapımızı hem sağlam (…) hale getirmemiz gerekiyor (…) Çünkü aile toplumun bel kemiğidir.
Yani bu ülkenin kadın ya da erkeklerinin mutlaka evlenmeleri gerektiğine, dahası 30 yaşını zinhar geçirmeden evlenmeleri gerektiğine ve kaç çocuk yapmaları gerektiğine bir adamlar karar veriyor ve böyle bir karar verme hakkını kendilerinde görüyorlar.
Bir kadın ya da erkek tutup yüksek sesle ve açıkça "Sana ne, size ne" diye cevap vermeye korkacaktır diye düşünüyorlar. O yüzden böylesine pervasız ve saldırganlar. Korkmayanı da korkutacak bir devlet gücünü sımsıkı ele geçirdiklerinin de farkındalar.
Ne kadar abuk sabuk, ne kadar saygısızca olursa olsun bu adamların (bunlardan bu ülkede çok var) böyle düşünmelerinin bir sebebi, bir temeli olmalı.
Var da…
Hayır, dinsel inançları bunu gerektirdiğinden değil. İslamiyet öncesine kadar uzanan bir zihniyet bu.
İslam ülkeleri ile de sınırlı değil. Çin'de, Japonya'da, Kore'de, Hindistan'da, Güneydoğu Asya'da, Arabistan'da, Orta Doğu'da, Kafkaslarda bu zihniyet hâlâ diri ve bu zihniyete sahip olanların sayısı hiç de az değil…
Kadın maldır.
Nikah da o malın tapusunu almaktır. Tapuyu belediye reisinin elinden ya da imamdan ya da aşiret reisinin elinden ya da ağzından almak önemli değil, önemli olan tapudur.
Cumhuriyet'in yüzüncü yılına yaklaşan Türkiye'de, Cumhuriyetin en başat ilkesi olan, o ülkede yaşayanların yurttaş olmaları ilkesi bu adamların umurunda değildir. Cumhuriyet'in en temel ilkesi olan özgür yurttaş kavramını duymayanları çoktur. Duyanların ise bunun kadınları da kapsadığını kabullenmeleri mümkün değildir.
Evlenilmeli, üstelik kadının en verimli, yani doğurgan yaşı geçmeden evlenilmeli, nikah kıyılıp kadının tapusu alınmalı ve o kadın mümkün olduğu kadar çok çocuk doğurmalıdır. Çocukların erkek olması tercih edilir. Kutsal aile ve kutsal mülkiyet ancak bu şekilde sağlama alınabilir, sürekliliğini sağlanabilir.
Bu çağlar çağlar öncesinden gelen ve erkek egemenliğinin en belirgin ifadesi olan bu fikirlere kendini özgür yurttaş olan kadın ve erkeklerin cevabı ne olmalı?
Valla bence "Nanik" yapıp bildikleri gibi yaşamaya devam etmek ve çocuk dahil ne yapıp ne yapmayacaklarına kendilerinin, sadece kendilerinin karar vermesidir.
Bu, o erkekleri çileden çıkarmaya yeter.
O erkeklerin çileden çıkması da iyidir. En azından keyif verir.