Çok yıllar önce (1964?) İstanbul'da Edebiyat Fakültesi'nin bir salonunda "Öz Türkçe değil arı Türkçe" konulu bir toplantıda konuşan Aziz Nesin, başlıktaki cümleyi kurdu. İtirazlar oldu. Salondan biri kürsüdeki Aziz Nesin'e "Lâfı yarım bırakma, devamını getir" diye bağırdı. Aziz Nesin önce gülümsedi sonra tek kelimeyle cümlenin devamını getirdi:
- Her şey…
Dilin doğru ya da yanlış kullanımının sonucu etkileyebildiğini yavaş yavaş farketmeye başlamış genç bir hukuk öğrencisini heyecanlandıracak, kulağına küpe olacak bir cümleydi.
Öyle de oldu.
Evet bugün de öyle. Bugün de Aziz Nesin'in "özdeyiş" diye nitelenebilecek cümlesi kulağıma küpedir.
Bir "cumartesi mavrası"na konu olacak kadar…
Buyrun size TV haber bültenlerinden, gazete haberlerinden cımbızlanmış, kulağınıza hiç de yabancı gelmeyecek cümlelerle kurulmuş kerpiç gibi bir uydurma paragraf:
"…15 dakikalık bir gecikme yapan uçak havalimanına iniş yaptıktan çok kısa süre sonra uçağın kapısından acele bir çıkış yapan bakan aprondan hızlı adımlarla geçiş yapıp VIP kapısından giriş yapacağı sırada karşılamaya gelenlerden biri beklenmedik bir çıkış yaptı ve 'Sayın bakanım elimizi bile sıkmadan, bir selam bile vermeden gidiyorsunuz' diyerek alışılmadık bir serzeniş yaptı. Bunun üzerine bakan ani bir dönüş yaparak karşılamaya gelenlere 'Toplantıya geç kaldım. Lütfen mazur görünüz' diye bir açıklama yaptıktan yoluna devam etti ve VIP kapısından giriş yaptı…"
Şimdi üşenmezseniz bu uydurma paragrafta "yapmak" fiili kullanılmış bütün sözcükleri ayıklayın ve paragrafı "yapmak" fiili olmadan, belki bir kaç düzeltmeyle bir daha okuyun.
Bence daha yalın ve arı bir Türkçe oldu.
Haberi aklınca "fiyakalı" kılayım derken Türkçe'nin içine eden çok meslektaş var. Hatta yukarıdaki örnekle yetinmeyen TV habercilerine çok sık tanık oluyoruz. Televizyonların haber bültenlerinde şöyle cümleleri az mı duyduk:
"…Havalimanına iniş yapan uçaktan acele çıkış yapan bakanın VIP kapısından giriş yaptığını söyleyebiliriz…"
Tut keli perçeminden.
Haydi diyelim ki "İnen uçaktan çıkan bakan VIP kapısından girdi" demek yeterince fiyakalı değil, o yüzden yapmak fiili ile cümle güya süslenmiş, zenginleştirilmiş…
İyi de TV habercisinin sözlerine eşlik eden görüntülerde apaçık görülüyor. Uçak inmiş, orada duruyor. Bakan çıkmış, apronda yürümüş, VIP kapısından giriyor. Kamera hepsini gösteriyor. Öyleyse o "söyleyebiliriz" sözcüğü ne demek oluyor?
Ey genç haberci kardeşim, madem "söyleyebilir"sin, öyleyse "söyleyemeyebilir" misin de?
(Biliyorum son cümle epey zorlama oldu. Ama kabul edin ki çok fiyakalı oldu. Öyle sıradan, herkesin kurabileceği gibi bir cümle kurmadım. Türkçeyi zenginleştirdim, süsledim, bir de ben içine ettim…)
Yaşı elverip de John Weissmüller'li. Maureen O'Sullivan'lı ilk Tarzan filmlerini seyretmiş olanlar hatırlayacaktır. Tarzan, ağacın üstünde Ceyn'e anlatıyor:
- Tarzan var gitmek yapmak. Ceyn var burda beklemek yapmak. Tarzan yemek getirmek yapmak. Tarzan'la Ceyn karın doyurmak yapmak…
Bazı habercilerin Türkçesi ile Tarzan'ın Türkçesi arasında uçurumlar mı var?
Hepsi bu kadar mı?
Bugünkü mavrada "giriş yapmak, çıkış yapmak, dönüş yapmak, buluş yapmak, sunuş yapmak, görüş yapmak, geçiş yapmak" gibi dil ayıpları üstünde durabildik.
Peki "paniklemek" yerine "panik olmak", "geleceğim" yerine "geliyor olacağım", "heyecanlanmak" yerine "heyecan yapmak" gibi dil kepazeliklerine değinen bir mavra yazılmayacak mı?
Elbette yazılacak. Ama bütün mermileri birden kullanmak niyetinde değilim. Onları da "mavra bulma sıkıntısı" çekeceğim bir cumartesi gününe saklıyorum.
Siz şimdilik bunlarla idare etmek yapın. Zaten yarın sekizincisi YouTube ekanlarına gelecek olan "Peker videosu"nu sabırsızlıkla bekleyiş yapıyoruz.
Yani mavranın hası bugünkü Tırmık ‘da değil, yarın YouTube kanalında…