Bugün yeni yılın ikinci günü. İlk gün yazsaydım yakışık almazdı. Ama artık yeniden yürek karartan, öfkeler taşıran gündemimize dönebiliriz…
Oysa ben 2020'yi uğurlamış, 2021'e de pek güzel başlamıştım.
Yılbaşı gecesi üç kişiydik ve hiçbir farklı özelliği, abartısı olmayan "yılbaşı masamız"da çok kalmadık. Yılbaşı gecesinin armağanını TRT 2 veriyordu: Canlı yayınla Berlin Flarmoni Orkestrasının yılbaşı konseri.
Soluk tutmacasına izledik.
Ne diyeyim? Yorgun saat 12'yi vurduğunda yeni yıl için kadeh kaldırıp, kulaklarımızda konserin nağmeleri ile yataklarımıza mutlu, içimizde çiçekler açarak gittik.
Sonra yeni yılın ilk günü başladı. Epey geç uyandık ve fazla da gecikmeden, öğle vakti yine TRT 2 ekranın karşısına geçtik. Bu kez Viyana Senfoni Orkestrası'nın geleneksel yeni yıl konseri.
Çok incelmiş bir sanatsal sunu, aylardır, yıllardır hoyratça karartılmış içimizi bir kez daha yıkadı.
Artık akşamüstüydü. Artık işbaşı yapma, bilgisayarın karşısına oturma vakti gelip çatmıştı.
Yani yeniden ülkenin gündemine dönme vakti.
Gündemden öfkeler kabartan ama bir yandan da yurttaş olarak ödevlerimizi hatırlatan bir örneği, utanç veren bir örneği okurlarla paylaşmak üzere "klavye başı" yapıldı…
Yazık bana. Yazık size. Yazık bize…
Yılbaşı telaşı, dört günlük "ev hapsi"ne hazırlık derken ola ki gözünüzden kaçtı.
T24'te kapı yoldaşım Yalçın Doğan'ın iki gün önce, 30 Aralık'ta bir yazısı yayımladı: AKP'yi rahatsız eden madde, bunu sakın unutmayın!..
Okumadıysanız Tırmık'ı hemen burda terk edip o yazıyı okumalısınız. Okuyduysanız bence üstünde düşüne düşüne bir kez daha okumalısınız.
Ben tümüyle oradan alarak özetleyeceğim
1989 yılında yedi ülke Amerika, Japonya, Almanya, Fransa, İtalya, Kanada ve İngiltere uluslararası bir örgütün temellerini attı: Financial Action Task Force. Kısaltması FATF; Türkçesi "Mali Eylem Görev Grubu".
Amacı yalın, önemli ve saygın:
"Kara para aklama, yolsuzluklarla mücadele, terörün finansmanı, kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanına yönelik uluslararası tehditlerle mücadele..."
Sizleri bilemem, ama görevi olup biteni izlemek olan ve bunu yaptığını sanan ben ilk kez duyuyorum. Yalçın Doğan uyarmasa farkında ile olmayacaktım. Keza konunun TBMM'de görüşüldüğü sırada Ankara gazetecilerinden dişe dokunur bir haber, yorum okumadım. (Belki ben atlamışımdır.)
Bu örgüte 198 (yüz doksan sekiz) ülke katıldı. Yani hemen hemen bütün ülkeler. Uygulanması gereken kuralları uygulayacaklarına söz verdiler. Sözünü tutmayanlara ciddi yaptırımlar var. O amaca dönük olarak, FATF üyesi ülkelerin uygulamaları gereken kurallar var.
Türkiye bu kuruluşa 1991'de üye olmuş. Yani uygulananacak kurallara uyacağına ve uygulayacağına söz vermiş.
Ancak uygulamak için söz vermek yetmiyor. Bununla ilgili yasal düzenlemeler gerek. 1991'den bu yıla 29 yıl geçti ve Türkiye henüz yasal düzenleme yapmadı. Sonunda FATF uyarmak zorunda kaldı. "Yasal düzenlemeyi yapmazsanız gri listeye düşersiniz" dedi.
Gri listeye düşmek demek yabancı sermayenin gelmemesi demek. Oysa AKP'nin sallanan iktidarını biraz daha sürdürebilmesi için yabancı sermayeye fena halde ihtiyacı var. Hem de acilen.
FATF'ı daha fazla oyalayamayacağı belli olunca zorunlu olarak yasal düzenleme için düğmeye bastı; yasa önerisi apar topar Meclis'e geldi.
FATF'ın öngördüğü yasal düzenlemelerde vazgeçilmez önemde bir madde var: 12. Madde. Madde "Siyasi nüfuz sahibi kişiler ve onların yakınlarının mal varlıkları ile mali yükümlülüklerinin izlenmesini" öngörüyor.
FATF öngörüyor ama AKP'nin elebaşıları bu maddenin ne anlama geleceğini, ne gibi sonuçlar doğurabileceğini iyi görüyor.
Yalçın Doğan arkadaşım yazısının tam burasında şöyle yazdı: Şimdi sıkı durun.
Siz de sahiden sıkı durun:
AKP elebaşıları Meclis'e getirdikleri yasa önerisinde 12. Maddeye yer vermediler. "…9, 10, 11 dediler. 12'yi atlayıp devam ettiler.
AKP ve MHP milletvekilleri de bu maddenin çıkarılmasına yapılan itirazları kulak ardı edip parmak kaldırdılar ve yasalaştırdılar…
FATF üyesi Türkiye'de devletin dizginlerini elinde tutan AKP - MHP şebekesi , "Siyasi nüfuz sahibi kişiler ve onların yakınlarının mal varlıkları ile mali yükümlülüklerinin izlenmesini" reddettiler.
Utanmadılar. Siyasal bezirganlığın bu ölçüde pespayeleşmesini içlerine sindirdiler. Kendilerinin, yakınlarının, oğullarının, eniştelerinin, dayılarının amcalarının vergi kaçırma cennetlerinde, meselâ Man adasında, meselâ Malta adasında, meselâ Cayman, Marshall, Wirgin adalarında, meselâ Lüksemburg'da şirketler kurmasının, içeride yağmaladıklarını dışarıda depolamalarının önünde olabilecek çok ciddi bir engelden yakayı sıyırdılar.
Yalçın Doğan'ın yazısı "Olay budur" diye bitiyor.
Ben de öyle bitireceğim:
Olay budur! Çünkü AKP budur.