Bir yabancı kanaldan bir meslektaş "Kısa bir röportaj mümkün mü" diye sordu.
(Hangi kanal diye sormayın. Söylemem. AKP iktidarının hoşlanmadığı haber, söyleşi, röportaj yapan yabancı meslektaşların Türkiye'de çalışmaları neredeyse hemen engelleniyor. Bu bazan çalışma izninin iptali, bazan basın kartlarının iptali, bazan akreditasyon başvurularının reddi biçiminde somutlanıyor. O yüzden soruya asla cevap vermem. "Avrupa'dan saygın bir TV kanalı" der geçerim.)
Meslektaşın bu sorusuna kural olarak soruyla cevap verilir. Ben de öyle yaptım:
- Hangi konuda konuşacağız?
- Kimler kaç yıldır hapiste, tutuklu olan kimlerin davaları, ne kadar zamandır sonuçlanmadan bekliyor konularında bir kaç soru. O kadar…
- O kadar dediğin önceden bir doktora çalışmasını gerektirecek kadar uzun ve zor.
Meslektensen çabuk pes etmezsin. O da öyle yaptı:
- Abartma Engin. Sadece muhalif siyasetçiler, muhalif gazeteciler. Tabii adı ünü duyulmuş olanlar…
Biliyorum, "Peki olur. Ama ne zaman" diye sorsam duraksamayacak ve "Bir saat sonra yaparız. Ya sen bizim ofise gel ya ben kameramanımı alıp sizin ofise geleyim" diyecek.
Ben de pes etmedim:
- Ne bir saati? Bana üç gün süre tanı. Hazırlanmam lâzım.
Ben de olsam hemen kabul etmez, pazarlık yapardım. Yaptı.
- İki gün…
- İyi peki…
Pazarlığı bağladık. İki gün sonra buluşulacak. Şimdi harıl harıl not alıp ders çalışıyorum.
Ders notlarımı görmek ister misiniz?
Öyleyse buyrun.
Ahmet Altan. Gazeteci, yazar. 23 Eylül 2016'da tutuklandı. Arada bir günlüğüne bırakıldı ama Reis'in adamları işe el koydu ve yeniden tutuklandı. 1524 gündür (İnşallah doğru hesapladım) Silivri'deki rezidansında volta atmakta.
Dosyası Yargıtay'da. Yargıtay'ın ise acelesi yok.
Selahattin Demirtaş. Eski HDP Eş Başkanı. 4 Ekim 2016'da tutuklandı. O gün bugündür yani 1513 gündür, Diyarbakır'dan bir cigara içimi uzaktaki komşu kent Edirne'nin cezaevinde volta atıyor.
Dosyası Yargıtay'da. Yargıtay'ın ise acelesi yok.
Osman Kavala. Sivil toplum aktivisti, hak savunucusu, benim de arkadaşım. 1 Kasım 2017'de tutuklandı. 1122 gündür Silivri'de tek kişilik konutunda volta atıyor.
Dosyası Yargıtay'da. Yargıtay'ın ise acelesi yok.
Gültan Kışanak. Diyarbakır'ın seçilmiş belediye başkanı. 30 Ekim 2016'da tutuklandı. 1456 gündür Diyarbakır'ın çok yakınındaki İzmit ilinin Kandıra Hapishanesi'nde keyif çatıyor,
Dosyası Yargıtay'da. Yargıtay'ın ise acelesi yok.
Sebahat Tuncel. Eski milletvekili, DBP Eş Başkanı. 6 Kasım 2016'da tutuklandı. 1480 gündür Kandıra Cezaevi'nde devletin konuğu olarak ağırlanıyor.
Dosyası Yargıtay'da. Yargıtay'ın ise acelesi yok.
Selma Irmak. HDP milletvekili. 4 Kasım 2016'da tutuklandı. 1482 gündür Kandıra Cezaevi'nde volta atanlar arasında.
Dosyası Yargıtay'da. Yargıtay'ın ise acelesi yok.
İdris Baluken. HDP Milletvekili. Dana öncekileri saymazsak son olarak 21 Şubat 2016'da tutuklandı. 1746 gündür hapishanede. Bazı cezaları Yargıtay'ta onaylandı ama asıl 16 yıl 8 aylık hapis cezası Yargıtay'ın kararını bekliyor.
Yargıtay'ın ise acelesi yok.
Figen Yüksekdağ. Eski HDP Eş Başkanı. 4 Kasım 2016'da tutuklandı. 1482 gündür Kandıra Cezaevi'nde yatıyor.
Dosyası Yargıtay'da. Yargıtay'ın ise acelesi yok.
Yoruldum. Pösteki saydım. Ders çalışmaya ara veriyorum. Bu yaşta araştırmacı gazeteciliğe soyunmak zormuş.
Hakkında kesinleşmiş bir hüküm olmadan yıllarca hapishanede tutulmanın "Hukuku, yargı sürecini filan boşverin. Bu adam ya da kadın iktidarımızın ve bizim yargı aygıtımızın gözünde suçludur, cezasını infaz ediyoruz" demekten öte anlamı yoktur.
Hukuk fakültelerinin birinci sınıfında öğretilen ve Roma hukukundan bu yana bütün hukuk devletlerinde yargılamanın en temel ilkesi çok yalındır:
Geç kalan adalet, adalet değildir…
Gel gör ki bu temel ilke Türkiye'de ne birinci derece mahkemelerin ne de "yüce" Yargıtay'ın umurunda da değildir, gündeminde de değildir.
İçinizi mi kararttım.
Size bir yargı fıkrası anlatayım da gülümseyin.
Yaşı uygun olanlar hatırlayacaktır, 17 Mayıs 2006'da Alparslan Aslan adlı, üstelik hukuk eğitimi görüp avukat olmuş biri Danıştay 2. Dairesini basıp "Allah'ın askeriyiz, elçiyiz, başörtüsü davası yüzünden cezalandırılacaksınız" diye böğürdükten sonra ateş açmış. Bir Danıştay yargıcını öldürmüş, dördünü de yaralamıştı. Yargılandı ve ağırlaştırılmış müebbet ve 72 yıl ağır hapse mahkûm edilmişti.
Doğal olarak dosya Yargıtay'a gitti.
Suç belli. Neredeyse suçustü. Zaten sanık suçu kabul etmiş. Kanıtlar besbelli. Tanıklar da öyle ve onlar da ifadelerini vermiş.
Ancak yargılama sürecinin sonuçlanabilmesi için Yargıtay'ın kararı gerekiyor.
Suç tarihinden tastamam 5307 (yazıyla, beş bin üç yüz yedi) gün sonra "yüce" Yargıtay kararını verdi ve cezayı onayladı.
Geç kalan adalet adalet değildir mi demişler?
Olabilir ama bizim "yüce" Yargıtay'ımızın acelesi yoktur…