Biliyorum içimiz karardı ve kararmaya devam ediyor.
Çok kısa da olsa, çok küçük de olsa bir anlık soluk alalım, hatta becerebilirsek biraz gülümseyelim…
Hatırlayın, iki gün önce "Bir hukuk cinayeti: Şeyhmus Gökalp" başlıklı bir Tırmık yayınlandı. Dün sabah o hukuk cinayeti savcılığın teşebbüs aşamasında kaldı. Dr. Şeyhmus Gökalp'e mahkemeden beraat kararı çıktı. Diyarbakır zindanında dört ay boyunca voltalar da Şeyhmus Gökalp'e "yüce ve bağımsız" AKP'nin "yüce ve bağımsız" yargısının armağanı oldu.
Dr. Şeyhmus Gökalp şimdi ne yapacak?
Hiiiiiççç… Kaldığı yerden devam edecek.
Gelelim hukuk komedisine…
Yakup Önal'ı çoğunuz tanımaz.
Yerel medyada at koşturan meslektaşlarımın ortak kaderidir bu. Yakup Önal da Trakya toprağında, Şarköy'de at koşturan bir meslektaş. Atı iyi ustaca koşturan bir haberci. Birkaç haberi T24'de de yayınlanmıştı. Ama hatırlamazsınız bile.
Yerel medyada çalışan meslektaşların kaderidir dedim. Ya yerel yöneticileriyle (Belediye başkanı, kaymakam, polis şefi, savcı vb.) iyi geçinecek, onların canını sıkacak haberleri görmezden gelecek, bu arada belediyenin ya da kaymakamlığın bilmemne köyü ilkokulunun kenef onarımı ya da belediyenin kaldırım inşaatı ihale ilanını filan gazetede basıp üç beş kuruş para kazanacaktır.
Ya da…
Ya da bizim Yakup Önal gibi deli saçması davalarla uğraşmak, ancak komedi konusunu olabilecek iddianamelere cevap bulmak zorunda kalırlar.
Meselâ Yakup Önal 2005 yılında "Pinokyo ve Dokuz Cüceler" başlıklı bir yazı dizisi yayınladı. Bir masal üstünden ve bir masal havasıyla Şarköy Belediyesinin marifetlerini sergiledi. Dönemin AKP'li belediye başkanı ve Belediye Meclis üyeleri kendilerini övmeyen dizi-yazıyı şikâyet ettiler. Savcı şikâyeti ciddiye aldı ve Yakup Önal 5 yıl hapis cezası istemiyle yargılandı.
Neyse sonunda beraat etti.
Ama bu "mavra-Tırmık"a konuk olması dünyada "masaldan yargılanan ilk, tek ve son gazeteci" olarak ünlenmesinden değil…
Bu defaki pek taze.
Uzun hikaye. Ben ayrıntıları ayıklayarak aktaracağım.
Şarköy'de 2017 yılında Kovalık diye anılan deniz kıyısındaki bir mevkideki bir sitenin bahçıvanı sahile gelenlerin gürültü yaptığını, çöp bıraktığını ileri sürerek şikâyetçi oldu. Şarköy'ün Sesi gazetesi bu şikâyeti haber yaptı. Ancak site bahçıvanının şikâyetinden bir sonuç çıkmadı.
2019 seçimlerinde belediye başkanlığını CHP kazandı. Belediye başkanı bir doçenti Başkan Yardımcısı olarak atadı. Atanmış Başkan Yardımcısı kentte astığı astık kestiği kestik bir yönetici olarak ünlendi. Çok sayıda çalışanı görevden aldı, görev yerini değiştirdi. Meselâ Sosyal Tesisler Müdürünü görevden aldı ve "köpek barınağına memur" olarak görevlendirdi.
Ama bu ayrıntıları geçelim.
Bu otoriter Başkan Yardımcısı yukarıda andığımız sitede oturuyor. Sitenin önündeki alanla ilgili site sakinlerinin yakınmalarını yetkisine dayanarak kestirmeden çözdü.
Daha önce ilçe merkezinde her biri bir ton ağırlığında blok taşlar ne akla hizmetse denize döşenmişti. Olmayınca denizden çıkarıldı 5 kilometre ilerideki Gölet mevkiine kondu. İşte bu blok taşlar oradan da alınıp fotoğrafta görüldüğü gibi Başkan Yardımcısının da oturduğu sitenin bulunduğu alana yerleştirildi.
Yani Şarköylü yurttaşların orada deniz kıyısını gelmeleri önlendi. Böylece "gürültü yapmaları ve çöplerle kirletmeleri" de kesin bir çözüme kavuştu.
Olay bu kadar.
Ulusal medya için elbette tek sütunluk bir haber değeri bile yok. Ama Şarköy için haber değeri elbette var. Bunu haber yapmak da yerel medyanın ödevi. Nitekim haberci Yakup Önal da haber yaptı, fotoğrafları ile birlikte Şarköy'ün Sesi gazetesinde yayınladı.
Hukuk komedisi de böyle başladı.
Haberin fotoğrafında döşenen bir tonluk taş blokları ile sitenin toplu görüntüsü vardı. Ama Başkan Yardımcısı o sitede oturuyordu ve özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini iddia ederek dava açtı.
Savcı davayı ciddiye aldı. Yakup Önal'ın ifadesinin alınması için emniyete yazı yazdı. Yakup Önal her gazetecinin yaptığı ya da yapması gerektiği gibi "Ben polise ifade vermem. Savcı istiyorsa çağırsın gidip ifade vereyim" dedi. Savcı buna kızmış olmalı ki ifade almadan iddianame düzenledi ve Yakup Önal arkadaşımızın özel hayatın gizliliğini ihlâl suçunu işlediği için 4 yıla kadar hapis cezası istedi.
"Özel hayatın gizliliğini ihlâl" size neyi hatırlattı.
Evet, bildiniz. AKP Reisinin iletişim Başkanı Fahrettin Altun'un Kuzguncuk'ta kamuya ait bir arsada kendine çardak yaptırmasına karşı çıkan CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile CHP Üsküdar İlçe Başkanı hakkında açtığı dava dosyasındaki iddialar ve daha sonra yaptığı epey hakaret içeren açıklamalar, Şarköy'de benzer davayı açan Belediye Başkan Yardımcısının şikâyet dosyasında aynen yer alıyordu
Yani CHP'li Belediye başkan Yardımcısı, AKP'nin anlı şanlı İletişim Başkanının cümlelerine, mantığına sığınmakta sakınca görmemişti.
"Eee, n'olmuş demediniz" umarım.
Dediyseniz şu soruya cevap vermelisiniz.Yerel gazetede yayınlanan bu haberi ciddiye alıp iddianame düzenleyip, gazetecinin 4 yıla kadar hapsini isteyen bir savcı, daha da önemlisi sosyal demokrat olması gereken CHP'nin bir ilçe Belediye Başkan Yardımcısı "Özel hayatım ihlal edildi" diye dava açması nasıl açıklanır?
Gelin bu "kendini kendi yazmış" Cumartesi mavrasını kısacık bir haberle taçlandırıp öyle noktalayayım.
Bundan üç buçuk yıl önce, 2018 Ağustos'unda 38 kişi sosyal medyada bir paylaşım yaptılar. 38 kişiden ikisi meslektaşımdı.
Yaptıkları paylaşım anlaşılan ülkemizin beka sorununu tehlikeye sokan hain bir saldırı idi.
38 yurttaş paylaşımlarında bir tahminde bulunmuşlar ve mesajlarında dört kelimelik bir cümle kurmuşlardı.
- Dolar 10 lira olacak…
AKP yargısının savcı kanadı hemen el koydu. 38 kişi hakkında "kışkırtıcı paylaşımlar yaptıkları" gerekçesiyle soruşturma, ardınan da dava açıldı.
Dün dolar 11 lira olmuştu ya, aynı gün bu 38 kişinin duruşması vardı ve yine sonuçlanmadı. Yargıç izinli olduğundan duruşma ertelendi. Bakalım gelecek duruşma günü dolar kaç lira olacak?