Bu yazının başlığı “Uri Avnery’i takdim ederim” olacaktı. Ama sonra başlığa onu adını yerleştirmektense, onun bilgece öğüdünü koymayı yeğledim.Galiba iyi ettim.Bu Eylül’de 88’e basacak. Tam 78 yıldır, efsaneye göre atalarının üç bin yıl önce terketmek zorunda kaldığı “vaad edilmiş topraklar”da yaşıyor. Oysa hayata 1923’te Kuzey Almanya’da, Helmut Ostermann olarak başlamıştı. En güzel Almanca'nın konuşulduğu Hannover’de liseye başladığında 10 yaşındaydı ve önünde umutlar çiçeklendiren bir gelecek vardı.Eğer 1933’te Naziler iktidara gelmeseydi...Yaklaşan korkunç kıyımı erken farkeden aile topluca Filistin’e göç etti. Uri Avnery için yepyeni, bambaşka, çok zor ve çok zorlu bir yaşam başladı...Yaşam öyküsünü buraya aktarmak mümkün değil. Yalnız aldığı ödülleri sıralasam sığmaz. Ama onu iyi tanımlayan bir kaç not: Daha 15 yaşındayken Filistin topraklarındaki İngiliz emperyalizminin “manda yönetimi”ne karşı savaşan yeraltı örgütü İrgun’a katıldı. Daha İsrail devleti kurulmamıştı. İngilizlere karşı savaşan İrgun örgütünde yükselen Arap düşmanlığına ve terörün siyasal mücadele yöntemi olarak benimsenmesine karşı çıktı ve 1942’de İrgun’dan ayrıldı.1948’de “Filistin savaşına” asker olarak katıldı; ağır yaralandı ve savaş anılarını topladığı ünlü kitabını yayınladı: Pelister Topraklarında... Kitap savaşın vahşetini, acımasızlığı ve çözüm getirmezliğini çarpıcı bir dille anlatır ve ısrarla Yahudilerle Filistin Araplarının aynı topraklar üstünde yan yana, iç içe, omuz omuza yaşayabileceğini savunur...1950’den bu yana gazetecilik yapıyor, kitaplar yazıyor. Üç seçim dönemi İsrail parlamentosu Knesset’de milletvekili de oldu. Ama Uri Avnery’nin yaşamının merkezinde sadece barış var. Gazeteci olarak barış için yazdı; kitapları barışı savunur, kalıcı bir barışın olanaklarını tartışır. Milletvekilliğinde Knesset’teki “susturulamayan çatlak ses” idi ve İsrail parlamentosunda Filistin Araplarının haklarını savundu.Yani 1950’den beri, yani 60 yıldır, Uri Avnery İsrail topraklarında barışın inatçı, yıkılmaz ve vazgeçmez sesidir... Avnery, İsrail barış güçleri içinde “yaşayan efsane”dir...88’e merdiven dayamış bu çok yaşlı delikanlı Mavi Marmara saldırısından sonra İsrail’de alanlara çıkan ve aşırı sağcı Netenyahu Hükümetinin istifasını isteyen barış mitinginde kürsüdeydi.* * *Mavi Marmara saldırısını protesto için düzenlenen Saadet Partisi mitinginde “Hitler’in ruhunu” çağıracak kadar endazeyi şaşırmış, İsrail militarizmini değil, İsrail halkını düşman ilan edecek kadar vicdanı körelmiş seslerin yükseldiği; antisemitizm (=Yahudi düşmanlığı) denen ırkçı ideolojiye kendini kaptıranların sayısının arttığı; Gazze Araplarına yardım hedefini unutup (ya da sadece bahane kılıp) Yahudilere karşı cihad çığlıkları atan gözü dönmüşlerin ortalıkta dolandığı şu günlerde Israil’de güçlü bir barış hareketi olduğunu Uri Avnery’nin kişiliğinde göstermeye çalıştım...* * *1997 Aralık’ının son günlerinde İsrail’deydim. Uri Avnery ile buluşmuk, tanışmak, onurlanmak istedim. Benim beceriksizliğimden buluşma mümkün olmadı.Sonra Amerika Irak’a saldırmaya hazırlanırken kurulan Barış Girişimi “Irak’ta Savaşa Hayır” eylem zincirinin güçlü bir halkasını oluşturdu. Uri Avnery’i İstanbul’a çağırıp bir konferans vermesini planladık. Onu çağırma görevi bana düştü. Telefonda o mükemmel “Hannover Almancası” ile “Çok yaşlıyım ben. O kadar uzun gezilere çıkamıyorum artık” dedi. Üstelemeyi denedim, “Deneyiminize, öğütlerinize ihtiyacımız var” dedim.Güldü. Telefon hattının öteki ucunda yüzündeki gülümsemeyi gördüm sanki. “Barışçının öğüde ihtiyacı yok delikanlı” dedi, “İçindeki vahşiyi öldür, gerisi kendiliğinden gelir...”* * *Size Uri Avnery’i takdim ettim ve onun bilgece öğüdünü aktardım: “İçindeki vahşiyi öldür, gerisi kendiliğinden gelir...”Bu yazı sadece bu nedenle yazıldı. ve sadece bu nedenle sizlere Uri Avnery’i takdim etmek istedim...Sanırım iyi ettim...